Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

30 Nisan 2015 Perşembe

Adana Demirspor Şimşekler Biz emekçiyiz Emeği Yerde bırakmayız

Adana Demirspor Şimşekler Biz emekçiyiz Emeği Yerde bırakmayız 
24 Nisan 2014 tarihinde Torku Konyaspor'umuzun kardeş takımı Adana Demirspor'un Gaziantep BB ile 3-3 berabere kaldığı karşılaşma öncesinde futbolun güzellikleri adına yaşanan ilginç ve de güzel bir olaydan söz etmek istiyorum. Haber metni ultrasmovement'e aittir.

Taraftarların mottoları, manifestoları, sloganları vardır da keşke bu "iddalı" sözler sadece pankartlarda, atkılarda, web sitelerinde kalmayıp hayatta da uyarlanabilse diyesim çok olmuştur. Ama her geçen gün "sanal" dünya taraftarlığımızı da elimizden alırken, ara sıra duyduğumuz  haberler bir oksijen misali ciğerlerimize işliyor, "taraftarlık hala ölmedi" diyebiliyoruz. Cuma akşamı oynanacak olan Adana Demirspor-Gaziantep Belediyespor maçı öncesinde stad etrafında nohut satan bir satıcının termosu yere düşüp nohutlar etrafa saçılınca, Demirspor taraftarı "Biz emekçiyiz, emeğin yerde heba olmasına gönlümüz razı gelmez" diyerek yerdeki nohutlardan satın alarak evine ekmek götüren satıcıya destekte bulunmuşlar. Futbolun sadece futbol olmadığını bilenlere de bizden selam olsun...


29 Nisan 2015 Çarşamba

Furuğ Ferruhzad Dünya Sevmek için Çok Küçük kitap tanıtım inceleme

Furuğ Ferruhzad, "Dünya Sevmek için Çok Küçük: Mektupları-Söyleşileri-Anıları, Der. ve Çev: Kenan Karabulut, Gri Yayınları, İstanbul, 2006.

Furuğ Ferruhzad, modern İran şiirinin 20. yy ortasında 32 yıl ömür sürmüş hırçın ve başkaldıran kadın şairi.
Kendisini ilk defa bu kitabında derleyicisi ve çevirmeni olan Kenan Karabulut'un "Yarın İçin Bir Dal" adlı İranlı Kadın Şairler kitabındaki şiirlerinden tanımıştım.
Bir tatil günü(23nisan) keyifli okumalar yapmak için alman edebiyatından Rilke mi olsun yahut modern fars şiirinden birisi mi olsun derken, zaten kütüphanede nadir bulunan İranlı şairlerden Furuğ Ferruhzad'ı böylece seçi vermiştim.

Kitap Feruğ'un mektuplarını, anılarını ve söyleşilerini içermekte. anılar kısmı İrandan İtalya'ya yaptığı uzun seyahatini anlatıyor. Mektuplar kısmı ise Furuğ'un zihin dünyasını ve kendisine dair ince ince ve özel ayrıntılar içeriyor. Furuğ'u tanıyan yada daha fazla bilmek isteyenler için güzel bir odak noktası olsa gerek.

Söyleşiler ise Furuğ'un şiire, hayata, yaşama, kadına ve hep özlem duyduğu oğluna dair konuları içermektedir.

Furuğ'un bir şiir örneği

Eserin dili son söyleşiler kısmına kadar gayet akıcı olup, insanı yormuyor. Özellikle mektup bölümünü daha çok beğendim. Zamanında özel ve samimi yazılmış böyle yazılar okumak bana nedense çok daha keyif veriyor ve de çekiyor diyebilirim.

25 Nisan 2015 Cumartesi

Battal Ebrularım 10


 Battal Ebrularım 10

Bu hafta da rekorla geldi. 3 gün içerisinde 40'ın üzerinde Ebru yapmışım ama bazılarını çift kata ayırdığım için buraya alamadım, elan burada paylaştığım 38 adet Ebru mevcut. Ama bereketli miydi derseniz, kesinlikle değildi. Bereket her zaman uğramıyor, nasip meselesi, geçen hafta dediğim gibi o bereketi bir daha yakalayıp yakalayamayacağımdan emin değilim demiştim...  korkularımın bu kadar çabuk gerçekleşmesine sanırım artık alışmam gerekiyor...
 Haftanın ilk günü, ilk saatlerinde önce rüyalarımla başlayan ardı sıra devam eden hüzün beni benden almadı değil. 
sığınmak istediğim Ebrularımın da derman olmadığını çok sonra görebildim...
Üzerime çöken kasvet, yaptığım ebrulara kadar sindiğini; dün bütün ebrularımı gözden geçirirken ancak fark ettim. Elimin ayarının bile değiştiğini Seher hocamın öğleden sonra ki atışlarda söylemesiyle ancak fark edebildim. Yaklaşık 3-4 haftadır kursa uğrayamayan, Eslem'in diline düşmekten gene kurtulamadık.

Sadece üstteki ilk iki ebrum bu hafta kamulaştırıldı. Aynı desen ve tonlamayı en üstteki beyaz kağıda altındakinde ise sarı kağıda almıştım. Muhteşem bir şey ya her şey aynı, ama fark ortada

Bu hafta yaptıklarım içinde bu sayfada bulunan İlk 6 ebrum dışındaki hiç bir ebrumdan memnun kalmadım, resmen fecaatler. Bana yakışmamış, bu kadar berbat ebru yapan birisi değildim ama muvazenesi bozulan haleti ruhiyeme ve hüzünlerimin ellerime yansımasına veriyor ve kabul ediyorum... Aff Allahımm! ...
Bu iki ebrularımda aynı renkler desenler kullanılmış olup sadece üstteki kağıtlar 120 gr'lık beyaz altındaki kağıt ise 80 gr'lık sarı kağıttır.

Bu ise serpme denemesei
dışa açılan yonca denemesi
  dengesiz bir hatip çalışması, ama en azından aşağıda ki hafızın hatip çalışmasından daha muntazam duruyor, renk bileziklerin de ki dengesizliği saymaz isek...

Bu sıradaki tüm ebrular 120 gr'lık beyaz kağıda alınmıştır.

 iki adet çift kat denemesi



Bu satırdan itibaren yapılan tüm ebrular 80gr'lık sarı kağıtlara alınmıştır.
Haftanın bir başka dengesiz hatip çalışması...

 el ayarımın ve hassasiyetinin kaçtığının delilleri altlı üstlü yaprak denemeleri

22 Nisan 2015 Çarşamba

Eduard Mörike Mozart Prga Yolunda kitap tanıtım inceleme


Eduard Mörike Mozart Prga Yolunda

Bayağıdır bir kitabı okurken artık sonu gelsinde bitsin diye okumamıştım. Kısmet ilk defa karşılaştığımız "Eduard Mörike"ye imiş. "Mozart Prga Yolunda"
 adlı eseri okuduğum bir saat içinde resmen sıkıntılar bastı..
Eserin dilini beğenmedim,
kuvvetli imgeler yahut sürükleyici ve kopartıcı ifadeler yoktu,
şu satırları hatırlıyorum diyeceğim bir bütünlüğe denk gelmedim yahut ilk 30 sayfadan sonra acayip derecede sıkıldığım için sonrasında  da alıcılarım denk gelmek istememiş olabilir.
Kitabın bir albenisi olmadığını söylesem yeridir.
Hiç bir kitabı bu kadar yerin dibine batırmak istemem ama maalesef bu sefer bana böyle bir his yaşatmış oldu.

Hikaye adından anlaşılacağı üzere Büyük Besteci Mozart'ın Prag yolculuğuna dair bir uyarlama; bu yolculuk esnasında geçirmiş olduğu küçük bir mola yerinde yaşadığı bir günlük olay üzerine kurgulanmış. 
Edebi açıdan zevk almadığım bir kitap oldu, açıkçası kitabın ön sözünde Gerhard Hermann'ın söylediği gibi "Goethe'den sonraki en büyük lirik şair olduğu" söylentisi ile seçtiğim bu eser tam bir hayal kırıklığı oluşturmadı değil..

19 Nisan 2015 Pazar

Çığır Lahmacun ve Pide Salonu mekan tanıtım


Çığır Lahmacun ve Pide Salonu mekan tanıtım
İstanbul/aksaray da kebap'a alternatif tercih edeceğiniz güzel ve nezih bir mekan. Malzeme seçimi ve hazırlanmasına gayet dikkat ediyorlar. Lahmacunlar çok ince ve bayağı pişmiş olarak geliyor. Lezzeti de gayet yerinde. Kendilerinin hazırladığı açık ayranı tercih etmenizi tavsiye ederim. Mekanda çok fazla ürün çeşidi yok ama yaptıkları yemeklerin hakkını veriyorlar.
Lahmacun fiyatları biraz pahalı ama istanbul şartlarında lezzet-fiyat ekseninde normal.
Fiyatlar
lahmacun 4 Tl
karışık pide 16
kuşbaşı pide 14 tl
kaşarlı  ve kıymalı 12
Ayran-kola 2 tl.

Adres: Aksaray Mahallesi, Sinekli Bahçe Aralığı, No 5/C, Fatih, İstanbul
02125296078
MTG tarafından MART 2015 tarihinde ziyaret edilmiştir.

18 Nisan 2015 Cumartesi

Kidnapping Mr. Heineken Bay Heineken'i kaçırmak film değerlendirme


Kidnapping Mr. Heineken Bay Heineken'i kaçırmak film değerlendirme

3-4 senedir çok fazla film izlemiyorum- Hint sineması istisna- 
Geçen hafta artık 15 günde bir rutin hale gelmiş istanbul-konya- istanbul yht yolculuğum esnasında yanımda oturan beyefendinin önce çay ikram etmek istemesiyle başlayan 
ardından sohbet ile devam eden ve en sonunda film keyfi ile tamam eren bir seyahat geçirmiş oldum.
Yanımdaki yol arkadaşımın açtığı film ilgimi çekmedi değil,
yaklaşık %60'ını izledikten sonra kalanını da sonradan tamamlamış oldum.

Film bir fidye-adam kaçırma hikayesi.
Bu tür filmleri çok fazla izleme alışkanlığım yoktur, o yüzden filmin kalitesini mukayese etmeyeceğim.
Mart 2015'e ait vede hollanda, belçika ortak yapımı; Daniel Alfredson ise yönetmen koltuğunda oturuyor.
hikayemiz gerçek bir olaya dayanıyor, 1983 yılında hollandalı Heineken biralarının sahibi olan Alfred (freddy) Heineken'in kaçırılması anlatılıyor.
Genel itibariyle yavaş akan bir kurgusu var,
hızlı yaşayanları sıkabilir,
ama benim için olay akışı güzeldi beğendim diyebilirim.
5 kişilik kaçıran ekip üzerinden olay  ince ince işlenmiş ama diğer taraflar biraz atlanmış.
Ayrıca son kısımlar çok hızlı ve biraz aceleye getirilmiş hissi veriyor.
Suç dünyasına ilk defa adım atmış bu ekibin kendi içerisindeki iç çekişmeleri de fena aktarılmamış.
Hatta bayağı güzel özetlenmiş...
Alfredd'in sonlarda dediği gibi kaçabilirsiniz ama asla saklanamazsın dediği film de bu kurgu üzerinde oturacağı ilk andan itibaren belli edilmiş.
Bu senaryonun zayıf tarafı olmuş, devamlı bir titreklik ve her an enselenme korkusu çok göze batırılmış.

Adamlar işi başarıyorlar ama asıl büyük problem sonrasında neler olacağına dair çok kafa yorulmamış olması her suçlunun mutlak hata yapacağını öngören polis tezlerini haklı çıkarıyor gibi.
Ayrıca paraları/fidyeyi aldıktan sonra kimlikleri tespit edilmesi bir anda oluveriyor, bu da sanırsam gerçek olay örgüsündeki gizemden kaynaklanıyor.
IMDB puanı 10/6.1 olsa da ben reliteyi gereksiz hızlandırmadan aktardıkları için 10/7 veriyorum.

son olarak filme dair bir kaç spoiler vermek gerekirse:

para bölüşülürken enselenme korkusu yaşayan grup üyelerinden bir tanesinin elindeki milyonlarca liraya bakarken söylediği "Hayatlarımız bundan daha değerliydi" lafıda sanırım filmdeki en güzel anlardan birisiydi.
son spoimizi ise Alfred'in dilinden görseller ile anlatalım

14 Nisan 2015 Salı

Mesudi Muruc ez Zeheb Altın Bozkırlar kitap tanıtım inceleme




Not: Bu çalışma Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Günümüz türk Dünyası Çalışmaları Dersi için hazırlanmış olan bir Kitap tanıtım ödevidir.

Muruc ez Zeheb (Altın Bozkırlar)

    Mesudi, Muruc ez Zeheb (Altın Bozkırlar), Selenge Yayınları, İstanbul, 2004, 275 sayfa.
Mesudi Hicri 3. Asrın sonlarında (280/893) ve 4. Asrın başlarında(345/956–346/957) yaşamış bir müelliftir.    Bağdat doğumlu olup, buradaki medreselerde çeşitli ilimler tahsil etmiştir. Hicri 300 yılının başlarında Bağdat’tan ayrılmış ve çeşitli seyahatlarde bulunmuştur. Bugündü İran dediğimiz Fars ve Kirman coğrafyasında, Horasan, Afganistan sonrasında ise Hindistan ve ardından Çin’i gezmiştir. Çin’den sonra Afrika’ya geçmiş özellikle Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde dolaştıktan sonra Yemen’e ve Şam bölgelerini gezmiştir. Şam’ın ardından Mısır’a geçmiş ve ömrünün sonuna kadar burada yaşamıştır.
Yazarın 17-34 arasında değişen eseri olduğu tahmin edilsede, günümüze sadece 2 tanesi ulaşmıştır: Muruc ez Zeheb ve Kitab et Tenbih vel İsraf.
Muruc ez Zeheb’in ilk çevrisi 19.Yy’ın ortalarında Fransızca’ya 9 cilt olarak çevrilmiştir. Bunun dışındaki diğer çevriler ise kısım kısım olup genelde ilgilenilen dar bölgelerle alakalı kısımlar olmuştur. Arap Dünyası Mesudi’nin eserine çok fazla kaynak göstermemesi ve İsrailiyat denilen Tevrat kaynaklı rivayetlere çok sık yer vermesi ve de bilimsel tahkikli bir baskısı olmadığı için gerekli ilgiyi göstermemiştir. Yeniden Tıpkı basımı 1964 yılında Kahire’de basılmıştır. Bir yıl sonra 1965’te Beyrut’ta 5 cildi orijinal ve tahkikli ve tashihli metin, 2 cildi de dizin ve notlar olarak 7 cilt halinde basılmıştır. Eserin Türkçe çeviriside Ahsen Batur tarafından 1965 Beyrut baskısından özetlenerek çevrilmiştir.
Eserin Muhtevası ise o dönem yazılmış diğer eserler gibi önce dünyanın yaratılışı ve yeryüzünün şekli, iklimler ve coğrafyadan bahsetmekte, sonrasında ise dönemine kadar gelen çok farklı rivayetleri aktarmaktadır. Eserde ilahiyat/teoloji’den, tarih’e, coğrafya’dan ahlak ve siyaset’e ve felsefe’ye kadar çok geniş bir içerik barındırmaktadır. Bunun dışında ise özellikle gezip görmüş olduğu İslam dünyasını çevreleyen ülkeler ile ilgili Çin’den Hindistan’a Hazar bölgesinden Afrika’nın doğu ve kuzey kısımları ile bugünkü Ortadoğu coğrafyası ve milletleri hakkında değerli bilgiler vermektedir.
Eserin Türkçe çevrisinde, günümüz koşullarına göre uyarlanarak, bugün kullanabileceğimiz veriler, özetlenerek aktarılmıştır. Özet kısmında çevirmen Ahsen Batur özellikle Türk Tarih ve Coğrafyası ile ilgili olan kısımlar önem vermiştir. Burada Türklere komşu olan yada ilişkisi bulunan tarih ve coğrafyalarıyla ilgili kısımlardan, çevirmenin önemli bulduğu konular çevrilmiş olup bunun dışındaki o dönemde yazılmış eserlerde de çok sık karşılaşılan bilgiler ya özetlenerek alınmış ya da atlanılmıştır.

11 Nisan 2015 Cumartesi

Battal Ebrularım 9 ve Haftanın Bereketinin esbabı mucibesi


Battal Ebrularım 9
 Bu haftanın Bereketini maddi/manevi kolay kolay bir daha yakalayabileceğimi sanmıyorum ...
Bu iki ebru farklı renklerde ama aynı desende ikisi de serpme, ardı sıra çok ince gelgit ve büyük tarakla yukarıdan aşağıya taraklı yapıldı. 

Geçtiğimiz Cuma tam 26 ebru yapmışım, uzun zamandır bu kadar ürün ortaya çıkaramıyordum, bereketin nereden vukû' bulacağı belli olmuyor ...
Seher Hocamız olmadığı için her iki teknenin ayarları da bana düştüğü için bütün ebrulardaki kusurlar tamamen bana ait..:)
Haftanın güzelliği ise Seher hocamın yukarıda ki 3 ebrumu daha kamulaştırması oldu.
26/3 ebru inanılmaz bir yüzde. hem güzeller hemde teknik açıdan yaptıkça daha güzel neticeler elde ediyorum.
Ama bende beğendim ebrularımı güzeller güzeller :)
Bu haftanın bereket sırrını ise uzun uzun düşünmedim değil.
Uzun zamandır bu kadar güzel verim aldığım bir gün geçmemişti,
Tekne aynı tekne 
ben deseniz çok önemli değil her haftaki ben,
boyalar her haftaki siyah aktı akacak derken akıyor,
kırmızı nazdan ölüyor,
mor desen afet ki afet, kullansan da ölüm kullanmasan da ölüm,
ama bir esbabı mucibe mevcut olması gerekiyor diye bir haftadır kafamı kurcalıyordum
lakin düne kadar umutsuz vaka gibi duruyordum ki...
dün ki ebru dersinde bazı şeyler aydınlanıverdi birden,
nasıl oldu derseniz bende kalsın,
o çözümü bulmak için günlerimi verdim şıpp diye söylemek
olmaz, olmamalı da...
Her ne ise,
gelelim geçtiğimiz haftaya ve ebrularımıza,
26 ebru yapmak 7 saat içerisinde kolay gibi gözükse de aslında emeğin ne kadar yoğun olduğunu ve harcanan eforu görebilmeniz için bizzat yanımda bir müşahit olmanız gerekmektedir.
Ama nasıl bir keyif und lezzet aldığımı da görmeniz için içimde bir cüz olmanız lazım ki hissedebilesiniz.
Kursta artık sadece Ebru yapmıyorum, yeni gelen çömezler içinde biraz gaddar asistanlık vasfını da yürütebiliyorum. Hocamız olmadığı zaman tecrübeli öğrenci rolünde resmen terör estirebiliyorum.
Hediye ablanın dediği gibi: Talha buradakiler gerçekten sana iyi dayanıyorlar, ... :)
Bu haftaki bereketin sırrı ise sanırım Hafız abla da gizli olsa gerek, 
kursta kaldığı üç saatin içerisinde tüm gaddar hoca rolleri ile terör estirsemde bir kez bile itiraz etmeden dayanma gücünü sonuna kadar kullanıp, yorgunluktan bitap düşünceye kadar bana tahammül gösterme lutfunda bulunduğundan olsa gerektir.
düşünüyorum şimdi de; bir ah etseymiş hafız incinerek, kaçarmış tüm bereket,
kaybeden safında yer alırmışım;
ki dememiş;
inmiş bir bereket hürmetine 
Teşekkürler Hafız Abla.












Hanife Öz Kandil Şiiri Dergah Dergisi Nisan 1999


Dergah Dergisinin 110. sayısı olan (Nisan 1999) Hanize Öz İmzalı "Kandil Şiiri"

Kandil

Lamba der ki,
Dedem kandil,
Eski gecelere
Ağlarmış

           Sultan
Susunca sarayı
Yıldız seyrine
Çıkarmış

Yastığında
Geceleri
Altında kuşlar
Uçarmış

Sessiz, bin
Yıldızdan sultana
Işık gülleri
Yağarmış

Kandil der ki
Hep bu yüzden,
Lambasızmış
Geceler eskiden