Sayfalar

Sayfalar

17 Mart 2010 Çarşamba

Mustafa Kutlu Büyük değişim


Mustafa Kutlu'nun 17.03.2010 tarihli yazısını okurken gözlerim nedense doldu, Mustafa Abi gerçekten hakikatleri söylüyor hemde en acı gerçekleri, aff afff aff Allahım,,, 
Yazı aşağıda şahsen ben çok düşündüm, tek kelimesine bile haksız diyemedim, ama yazıda geçen bir müslümanın 25 gömleğine itiraz eden gençlere tek kelime acıdım... şahsen benim hayatımda yazlık kışlık dahil  20 tane kıyafetim hiç olmamıştır. Hel ki pantolunum daha 10 u zor bulmuştur.
İnanması zor ama sadece 2 tane takım elbisem var. onlardan birisini cefakar Pederim, diğerinide hocam hutbeye çıktığımda 3 sene önce hediye etmişti sanırım ikisini toplam 5 kez bile giymedim. şuan kardeşime bile olmazlar herhalde...

El insaf be el insaf,,
--------------------------
Mustafa Kutlu 17-03-2010
Büyük değişimBu isimde bir parti vardı ama, doğmadan öldü. Ondan bahsedecek değilim. Bakınız bir televizyon kanalı muhabirini sokağa salıp, aylardır üzerinde konuşulan-tartışılan konuları gelip geçenlere sor demiş.
Muhabir soruyor "Islak imza için ne diyorsunuz?" Adam cevap veriyor "Islak imza mı, nedir o, hiç duymadım". Tuhafınıza gitti ve adamın dünyadan haberi olmadığına karar verdiniz. Ardından gelen varlıklı olduğu kılık kıyafetinden belli olan bayan, sonra her zümre ve yaştan insanlar, gençler, ben on kişi saydım; belki daha fazladır "ıslak imza"dan habersiz. Şimdi siz:
— Ay inanmıyorum, diyeceksiniz. Evet inanılır gibi değil. Ama bu çok gerçekçi bir sınama. Toplumla aktüalite arasındaki kopukluğu ne güzel anlatıyor. Demek ki toplumun gündeminde Dursun Çiçek yok.
Hükumetin, askeriyenin, yargının gündeminde olmalıdır ve ziyadesi ile var, merak etmeyin.
Peki "toplumun gündeminde ne var" onu söyle. Başüstüne, üç kelime: İş, ekmek, özgürlük. Bu yıllardır böyle.
Bunu bilenler çalışıyor, üretiyor. Sadece Büyük Şehir değil, işi kavrayanlar köylü-kentli demeden çalışıyor ve beylik tabir ile "yırtmaya" çabalıyor.
Bakın size bir örnek vereyim.
Osmanlı döneminden itibaren İstanbul-Gedikpaşa'da ve taşranın kundura imalathanelerinde bir tip terlik üretilirdi. Üstü deri, altı kösele. Bu terlikten ev halkı ve misafir için yeter sayıda alırdınız, yirmi otuz senede eskimez atılmazdı.
Bundan otuza yakın yıl öncesinde birileri Türkiye'de modern mânada büyük bir terlik açığı olduğunu gördü. Modern üterim merkezlerinde model ve malzemesini dışardan alarak terlik üretimine giriştiler. Gezer, Polaris, Flo ve benzeri markalar kısa zamanda tek tip terlik yerine dört yüz elli tip terlik yapmaya başladı. Baba için, dede için, anne için, çocuk için, genç kız için, ev için, plaj için, gezinti için, spor için çeşit çeşit albenili terlikler. Genel kural şu: "Kullan at". Niçin? Çünkü seneye yeni modeller çıkıyor, seninki demode oluyor. Evin kızı yenisini ister, almazsan kıyamet kopar, çünkü "trend" diye bir şey var artık. Demek ki Türkiye'de modern mânada büyük bir "terlik açığı" varmış ve bu büyük resmi kimse görememiş.
Türkiye "tüketim toplumu"nun son vagonuna can havli ile atlayıp dünyanın on yedinci ekonomisi oldu. Kim tutar seni.
Ama tutuyorlar. Ülkenin önünü açmıyorlar. "Islak imza" efsanesi böyle doğuyor. Doğuyor da ne oluyor. Yukarıdaki iktidar mücadelesi "dipten gelen dalga"yı engelleyebiliyor mu? İnternet'i, Conwers'i, rezidansları, AVM'leri engelleyebiliyor mu? Hayır.
İşte büyük değişim budur. Hayat tarzının değişmesi. Artık nohut oda-bakla sofada yeni nesilden kimse oturmak istemiyor. Kayserili can dostum Fatih Gökdağ şöyle diyor: "Bizim orda artık gelin olacak kızlar 200 m2 lik daireden aşağısını kabul etmiyor".
Bu ne demektir?
Bu çağı yakalamak falan değil. Türkiye'nin önünün açılması değil. Rahmetli Özal ile başlayan "Yorgandan ayağını bir metre dışarı çıkarmak" demek. Dünyanın ve bizim krizlerle boğuşmasının sebebi bu.
Birkaç yıl önce bir vakfın üniversiteli talebelerine kendi kitabım üzerine bir konuşma yapmıştım. (Şimdi hiçbir vesile ile hiçbir yerde konuşmuyorum).
Kitapta dünyayı felakete sürükleyen "tüketim ekonomisi"ne karşı "kanaat ekonomisi"ni teklif ediyorum. Benden bunun izahını istediler. Ben bir hikâyeciyim, iktisatçı değilim, bunun nasıl olacağını bilmiyorum. Ama inancıma, sezgilerime göre hem ülkemiz hem de bütün insanlık için israf değil kanaat önde gelmelidir, dedim. Bütün salon hep bir ağızdan ısrar etti: "Madem teklif ediyorsun, o zaman izah et". Zor durumda kalmıştım. "Ya Allah" deyip bir misal verdim: "Bugün için bir Müslümanın yirmibeş gömleği olması haramdır" diye bir laf savurdum. Müçtehit misin mübarek ne lüzumu var bu lafın. İşte dolduruşa gelmişim demek.
Salonda kıyamet koptu.
Yeni nesil bunu kat'i olarak reddediyordu.
İşte "büyük değişim" burada. Andıçların, ıslak imzaların altında bu var. Başbakan boşuna nefes tüketmiyor: "Aman dikkatli konuşun, piyasa etkilenir".
Küçük Amerika olamadık belki ama biz de o çılgın kalabalığın içine daldık. Bu tüketimin sonucu çatışma ve savaştır, kaçınılmaz. Şimdilik ne dünyada, ne de ülkemizde "Durun kalabalıklar bu sokak çıkmaz sokak" diyecek ne bir fikir adamı ne de fikir var (Huzursuz Bacak kitabını bu durumdan çok kaygılandığım için yazdım). Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete. Sonumuz hayrola.

İçimizde Hainler

Hani çok sevdiğiniz Ecevit vardı ya 28 şubattan sonra devamı için İslami bir cemaatimizin desteğini alarak iktidara gelmişti,, Hani o onları çok seviyordu, bunlarda onlara methiyeler düzüyorlardı,, sırf yaptığımız hizmetler!!! zarar görmesin diye taviz üstüne taviz veren, ama sonunda ekmek verdikleri itler tarafından ısırılan cemaat.. İşte o  sizi ısıran İnsan kılığındaki hayvandan aşağı mahluklara bir kaç örnek... Umulur ki ders almışınızdır...




DSP'li eski milletvekillerinin, millet adına vekillik yaptıkları dönemde istihbaratçılarla yarışırcasına fişleme yaptığı ortaya çıktı. İşte detaylar:


DSP İstanbul eski Milletvekilleri Erol Al ve Cahit Savaş Yazıcı’nın yanı sıra DSP’li Bursa eski Milletvekili Ali Arabacı’nın da istihbaratçılara taş çıkartacak fişleme çalışmaları yaptığı belirlendi. Ali Arabacı, Bursa il ve ilçelerindeki 31 başörtülü öğretmenin listesini tutup Milli Eğitim eski Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun özel kalemine göndererek laiklik kararlılığı açısından öğretmenlerin bir an önce görevden alınmasını istemiş.

DSP’li milletvekilleri, 28 Şubat postmodern darbesinin hemen akabinde Türkiye’nin dört bir yanında hiç durmadan MEB camiasında çalışan muhafazakâr insanları birer birer fişlemiş.

Geçtiğimiz günlerde Vakit’te DSP’li İstanbul Milletvekilleri Erol Al ve Cahit Savaş Yazıcı’nın İstanbul’daki Milli Eğitim İlçe Müdürlerini ‘şeriatçı’, ‘bizden’ diye fişlemeleri ve bakana ‘talimatname’ gibi yazı göndermeleri yer almıştı. DSP’li vekillerin fişlemelerinin ardından birçok insanın da hayatının altüst olduğu tespit edilmişti.

Şimdi de DSP’nin Bursa eski Milletvekili Ali Arabacı’nın, Bursa il ve ilçelerinde görev yapan başörtülü öğretmenleri tek tek fişleyerek Milli Eğitim eski Bakanı Metin Bostancıoğlu’na görevden alınmalarını talep eden bir yazı gönderdiği ortaya çıktı. Aynı zamanda Bursa Baro eski Başkanlığı da yapan Arabacı, bakana gönderdiği ‘resmi’ yazıda başörtülü öğretmenleri kastederek, Bakan Bostancıoğlu’na, “Bunları ne zaman görevden alacaksınız” diye sormuş… Arabacı ayrıca, öğretmenlerin maaşına da göz dikmiş.

“BURSA İL MİLLİ EĞİTİMDEN FİŞLEME DOSYALARI ALINMIŞ”

Arabacı, Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden aldığı, ‘Bursa ilinde görevli, kılık-kıyafet yönetmeliğine sürekli uymayan öğretmenler hakkında devlet memurluğundan çıkarılması teklifi getirilerek yüksek disiplin kurulun gönderilen soruşturma dosyaları ve öğretmenlerin isim listesi’ni bakana gönderdiği yazıya ekleyerek bakandan konuyu ‘ciddiye’ almasını rica etmiş.

DSP’Lİ VEKİL CADI AVINA ÇIKAR GİBİ BAŞÖRTÜLÜ AVINA ÇIKMIŞ

Arabacı, TBMM paraflı Bakana gönderdiği yazıda, “Sayın Bakanım, ekte, Bursa ilinde görev yapan bayan öğretmenlerden, kılık-kıyafet yönetmenliğine sürekli uymayanlar hakkında, Bursa Milli Eğitim Müdürlüğü’nün devlet memurluğundan çıkarılma teklifi ile yüksek disiplin kuruluna gönderdiği kişilere ait isim listesi sunulmaktadır… Hükümetimizin, özellikle bakanlığımızın ‘laiklik’ konusundaki kararlı tutumları, Danıştay’ın istikrarlı kararları dikkate alınarak, adı geçenlerle ilgili bir an önce karar verilmesinin önemi büyüktür…” diyerek, deyim yerindeyse ‘cadı avına çıkar gibi’, Bursa’da başörtülü öğretmen avına çıkmış.
Arabacı’nın Metin Bostancıoğlu’na gönderdiği listede 31 öğretmenin adları ve haklarında açılan soruşturmanın detayları bulunuyor.

Vakit 

Kudüs'te Üçüncü İntifada başladı

Üçüncü İntifada Kudüs'te başladı. İsrail askerlerinin saldırısında onlarca Filistinlinin yaralandığı ve çok sayıda kişinin de tutuklandığı bildirildi.


Haber Merkezi / TİMETURK

İsrail'in Mescidi Aksa civarında açtığı Harab Sinagogu 3. İntifada'yı ateşledi. Bugün sokaklara dökülen binlerce Filistinli İsrail işgal güçlerinin saldırısına maruz kaldı. Saldırılarda onlarca Filistinli yaralandı, çok sayıda Filistinli de tutuklandı. Filistinli kaynaklar, 100'den fazla Filistinlinin yaralandığını açıkladı.

ÜÇÜNCÜ İNTİFADA RESİMLERİ İÇİN TIKLAYIN

Yaklaşık 3 bin İsrail askeri, Doğu Kudüs sokaklarına dağılırken, helikopterler bölge üzerinde uçtu. Olaylar, dün sabah birkaç noktadan başladı. Mescidi Aksa'nın kapılarında konuşlanan yüzlerce İsrail güvenlik gücü, kadınlar hariç, dışarıdan gelenleri içeri sokmadı. Kudüs Müftüsü Muhammed Hüseyin, Arslanlı Kapı'nın dış tarafından girmek istediği Eski Kent'e sokulmadı. Hüseyin, "İşgal gücünün askerlerinin yaptığına bakın....İçeri bile girmemize izin vermiyorlar" diye bağırdı. Bu esnada yolun karşı tarafında bekleyen çok sayıda İslami Hareket mensubu, polisler tarafından güç kullanarak dağıtıldı. 

Doğu Kudüs'ün Mescidi Aksa'ya açılan tarafında da Filistinli çocuklar sokakları tamamen kapatacak şekilde barikatlar kurdu, çöp kutularını ateşe verdi, taşlarla İsrail askerlerine saldırdı. Aynı saatlerde Doğu Kudüs'ün hemen bitişiğindeki Vadi El Coz, Zeytin Dağı, El İssaviyye, Ras El Amud ve Silvan mahallelerinin girişlerini de Filistinli gençler büyük çöp bidonları ile kapattı, lastikleri ateşe verdi. Bir bölümü maskeli çok sayıda genç, İsrail güçlerine taş ve molotofkokteyli atarken, İsrail askerleri, atlı ve köpekli askerler gençlerin üzerine gözyaşartıcı bombalarla hü cum etti. 

Bu arada, taş atan Filistinli gençlerin arasına karışmış, tamamen onlar gibi giyinmiş İsrail özel timcilerinin gençlerin tutuklanmasına yardım ettiği görüldü. 

Heniyye'den Batı Şeria yönetimine çağrı 

Filistin Başbakanı İsmail Haniyye de bugün yaptığı açıklamada, Batı Şeria'daki Filistin Yönetimi'ni Filistin halkını ve kutsal mekanlarını koruması için, Batı Şeria'da direnişin elini serbest bırakmaya çağırdı.



Haniyye, Gazze'de kabine toplantısı öncesi, "El Fetih yönetimi, Batı Şeria'da Filistin halkının öfkesine kuşatma uyguluyor. El Fetih yönetiminden beklenen, ağır elini Filistin halkının ve kahraman direnişin üzerinden kaldırmasıdır" dedi. 

El Fetih'in El Aksa Şehitleri Tugayı de bir açıklama yaparak, Filistin Yönetimi'nden "düşmana karşı koyabilmek ve Kudüs'ü savunabilmek için" silah istedi. 

İzzeddin el Kassam Tugayları resmi sözcüsü Ebu Ubeyde: Kudüs'te bugün meydana gelen olayları, yakından takip ediyoruz. İşgalciye acı verecek ve Mescid-i Aksa'nın zaferine vesile olacak yanıtımızı görüşüyoruz. Kudüs'te inşa edilen Harab Sinagogu, işgalcinin harab oluşunun başlangıcıdır. Mescid-i Aksa'ya gelecek bir zarar, Siyonist devletinin sonunun habercisidir.