Sayfalar

Sayfalar

4 Kasım 2010 Perşembe

Ahmet Altan CHP

Tarihler 04.11.2010 Türkiye  Cumhuriyeti  Tarihi  bir ilki daha görüyor. Cumhuriyetin kuruluşundan 87 yıl sonra  Bir gerçek daha haykırılıyor, tabular yııkılıyor... Ahmet Altan TARAF Gazetesinde  "CHP" başlıklı yazısında basın tarihindeyıllardır dile getirilemiyen bir konu hakında  saklanan bir gereçeği daha haykırıyor....Cumhuriyetin ilk yıllarını yöneten şahıs hakkında "diktatör" tanımlamasını kullanıyordu.

AHMET ALTAN nın 04.11.2010 Tarihli Yazısı (CHP):
                         


Partinin genel merkezinin dördüncü katında bir “merkez yönetim kurulu”, on ikinci katında bir başka “merkez yönetim kurulu” toplanıyor.
Genel başkan, genel sekreteri “korku imparatorluğu kurmakla”, genel sekreter genel başkanı“partiye tasallut etmekle” suçluyor.
CHP açıkça parçalanıyor.
Bu, beklenen bir gelişmeydi, kimsenin şaşırdığını sanmıyorum.
Ama “niye parçalandığı” konusunda epeyce değişik fikirler çıkacağına eminim.
Bu parçalanmayı, “Önder Bey, Kemal Bey” diye açıklamaya çalışanlar da olacaktır, “türban tartışmasına” bağlayanlar da.
Bence parçalanma nedeni bunlardan çok daha derinde.
İzinizle bir soru sorayım.
2010 yılında “Atatürk ilke ve inkılaplarına” bağlı bir parti Türkiye’de hayatiyetini sürdürebilir mi?
Bence, kendini “Atatürk ilkeleriyle” tarif eden hiçbir partinin yaşama şansı yok.
Bir kere, Atatürk’ün bir ilkesi yok.
Daha doğrusu tek bir ilkesi var, “demokrasisiz” bir ortamda ülkeyi yönetme gücünü elinde tutmak.
Onun dışında, Atatürk’ün “tersini” söylemediği bir sözüne, tersine davranmadığı bir eylemine kolay kolay rastlayamazsınız.
Kendi iktidarına odaklanmış, fevkalade pragmatist bir liderdi Atatürk.
Kendisinin iktidarda kalmasına yardım etmiş olan herkesle işbirliğine gitmiş, ihtiyacı kalmadığında da kendisine yardım eden herkesi kenara itmiştir.
Dindarların yardımına ihtiyaç duyduğunda Meclis’i camide dualarla açar.
Kürtlerin desteğine ihtiyaç duyduğunda “savaştan sonra eşit haklar” için söz verir.
Sovyet parası gerektiğinde komünistlerle iyi geçinir.
İttihatçıların örgütçülüğü işe yaradığında eski İttihatçıları yanına toplar.
Artık ihtiyaç duymadığında ise dindarları da, komünistleri de, Kürtleri de, İttihatçıları da ezer geçer.
Siz, ülkeyi tam bir diktatörlükle yönetmiş birinin “ilkelerine” sahip çıkarak bu halkla bir “bağ” kurup siyaset yapabilir misiniz?
Ancak “elitist” bir diktayı destekleyenler, Kürtlere, dindarlara, komünistlere karşı olan, kimsenin“devletin resmî görüşü” dışında konuşmasını istemeyenler size oy verir.
Onların da bu ülkedeki sayısı belli.
Üstelik hızla da azalıyorlar.
Yirmi birinci yüzyılın başında, yirminci yüzyılın başında yaşananları tekrar etmeye, yüz yıl öncenin ölçüleriyle kendinize rota çizmeye kalkışırsanız yaşama şansınız yoktur.
Bugün bizzat Atatürk’ün kendisi gelse bir daha bu ülkede askerî bir diktatörlük kuramaz, nerede kaldı CHP’nin bugünkü yöneticileri kursun.

“Atatürk ilkeleri” diye yola çıktığında Atatürk hakkında yalan söyleyeceksin, resmî tarih konusunda yalan söyleyeceksin, diktatörlük hakkında, demokrasi hakkında, din hakkında, solculuk hakkında, Kürtler hakkında yalan söyleyeceksin.
Bu kadar yalanı, hayatın böylesine saydamlaştığı bir çağda sürdürmek mümkün olamaz.
Atatürk’ü kutsayacaksın, devleti kutsayacaksın, orduyu kutsayacaksın, Kürtlerin hakkını vermeyeceksin, dindarların hakkını vermeyeceksin, solcuların hakkını vermeyeceksin ve siyaset yapacaksın.
Parçalanırsın, atomlarına ayrışırsın.
Atatürk’ün ilkelerine göre hareket edip İskilipli Atıf Hoca’yı mı asacaksın, Dersim’i mi bombalayacaksın, Şeyh Sait’i darağacına mı göndereceksin?
Geçen yüzyılın başında yaşananlar, geçen yüzyılda kaldı.
O günlerde vahşete, baskıya, diktatörlüğe, hukuksuzluğa karşı çıkacak kimse yoktu.
Dünya da zaten kendi vahşetini yaşıyordu, kimse ayrıca Türkiye’ye karışmıyordu.
Türkiye de, dünya da değişti.
Kürtler kimliklerini, Sünni dindarlar inanç hürriyetlerini, Aleviler ibadethanelerinin resmen kabulünü, solcular düşünce özgürlüklerini istiyor.
Atatürk ilkelerinden hangisi bu istekleri karşılayabilir?
CHP’nin yeni lideri “Kürt” diyemiyor, başörtülü bir kadın var diye Çankaya’ya gidemiyor, Alevi olduğu halde “cemevlerinin” hakkını savunamıyor.
Nasıl siyaset yapacak, halkın taleplerini nasıl karşılayacak?
Atatürk’ün ve CHP’nin “ilkeleri” 2010 yılının Türkiye’sine uymuyor, onun için koskoca parti, siyaset tarihinde eşine az rastlanır biçimde parçalanıyor.
CHP’yi, Önder Bey’le Kemal Bey’in kavgası değil, hayatın değişen gerçekleri paramparça ediyor.
ahmetaltan111@gmail.com 
Yazıyı orjinalinden okumak için TIklayınız
Ahmet Altan, Taraf Gazetesi Baş Yazarı