sanırım bugünlerde ir açmaz daha yaşamaktayım 16 yıldır benimle beraber gezen benimle beraber dolaşan bir varlıktan ayrılmanın yada tamamen bu ilişkiyi bitirmenin eşiğinde aslında bu sefer ayrılık dan da öe olacak gibi
neden dir bilinmez daha önce 1 yıl süren denizli faciasının ardından gelen kızgınlığın bu sefer nefrete dönüşmesi de diyebilirizzzz....
artık haz almıyorum fenerbahçemden çünkü fenerbahçem benle birlikte yaşamıyor.
boyunca pislikğin içerisinde 100 yıldır yönetilen ama bilinmeyen bir muammada dolaşan takım artık uçurumun dibinde burdan kurtulsa bile asla gönlümdeki o nadide yerine dönemeyecek...
elveda fenerbahçem ...
Sayfalar
▼
Sayfalar
▼
28 Mart 2012 Çarşamba
Fener Dur! Far Söndür! Bankasya Ligine Yaklaş! bir şike ve fenerbahçe yazısı, şikebahçe
Fener Dur! Far Söndür! Bankasya Ligine Yaklaş!
bu yazı metin kondelin kendi kişisel web sitesinden alıntılanmıştır.yazıyı orjinalinden okumak için tıklayınız.
eski bir şikebahçeli olarak burada yazıılanlara tamamen katıldığıı ve bir pislikten kurtulmak için mutlaka bir bedel ödememiz gerektiğini bu bedeli ise yanlış yapanların ve bu yanlışa dur demeyen ses çıkarmayan herkezin yanlışına göre ödemesi gerektiğine inanarak sizlerle paylaşıyorum.
Normalde spor yazısı yazmıyorum. Ama arada bir genel spor gündemiyle ilgili bir şeyler karalamak da gerekiyor. Yanlış hatırlamıyorsam TV’de bir spor programıydı. Türkiye’de spor gündemi şike dedikodularıyla çalkalanıyordu. Fenerbahçe’nin efsanevi futbolcusu Cemil Turan bir canlı yayında telefonla bağlanmış Fenerbahçe adına süperligte bağladığı maçların heyecanıyla aynen şu kelamı ediyordu: ‘’Fenerbahçe’yi ligten düşürecek adam daha anasının karnından doğmadı.’’ Nitekim aradan bir yıla yakın bir zaman geçti. Cemil Turan haklı çıktı; Fenerbahçe’yi ligten düşürecek adam henüz anasının karnından doğmadı. Sonra Türk spor basınında insanlarla dalga geçer gibi ‘’malumun ilanı’’ şike dalgası sağlı sollu ataklarla gelmeye başladı. Fenerbahçe yönetimi ve basını bu atakları savuşturmak için bütün blokları 18’in içine kadar geri çekti. Hatta geçen yıl bütün yaz boyunca Rıdvan Dilmen sabah gazetesindeki köşesinde bu konularla ilgili bir tek kelime dahi etmedi. Rıdvan ilk kelamını şikenin en büyük mağduru Trabzonspor’un Avrupa kupalarındaki resmi idman maçlarına dönüşecek mesaileri için yaptı. Ve şeytani zekasıyla Türk spor kamuoyuna kendini unutturdu. Tutuklamaların, suçlamaların birbirini izlediği günlerdi. Aziz Yıldırım’ın Yunanlı filozofu Sokrates’in idamı öncesinde yaptığı ünlü savunması gibi dörtlü savunmasında son sözü;’’ Son sözüm de tüm Fenerbahçelilerin söylediği gibi darağacında da olsam Fenerbahçe olacaktır.’’ diyerek zekasıyla suçunun cinsini bile deklere etmişti.
Bütün bu süreçte TFF başkanı MAA Fenerbahçe’ye ceza verilmemesi için hukukun var olan sınırlarını zorlamayı Fenerbahçe’yi şeytanın avukat gibi kamuoyunda savunma görevini üstlendi ve zaman kazandı. Dahası şuydu; Aziz Yıldırım kendini Türkiye’deki en büyük sivil toplumun öncüsü sahte bir kurban pozisyonunda konuşlandırarak aynen şunu söyledi; ‘’40 bin seyirci önünde mahkeme kursunlar. Savcılar belgelere dayanarak istediğini sorsun. Televizyonlar da canlı yayınlasın. Bütün Türkiye’nin önünde her şeyi anlatmaya hazırım.’’ durum Türk futbolu adına gerçekten de ilginçti. Bu sözle Türk futbolundaki delilik zirve yapmıştı. Oysa Türk spor kamuoyu meraktan çatlamak üzereydi.
25 Mart 2012 Pazar
Bediüzzamanın fikirlerine hakim olan prensipler
Bediüzzaman ın fikirlerinde hakim olan muhtevası ve onun vardığı hükümlerde takip ettiği prensipler ise aşağıdaki gibidir.
1- Hadiselere İslami değerler açısından bakmak
2- Hadiseleri olduğu gibi kabul eden gerçekciliği elden bırakmamak
3- İzahlarında isbat usulünü yani, pozitif metodu benimsemek
4- sırf nazariyatta kalmamak, hayatın pratik tecrübelerinden istifade edilmş yorumlarla nazariyatı hadiselere tatbik etmek
5- Batı kültürünün teknolojik neticeleri ile İslamiyet arasında yapıcı diyalog kurarark senteze girmek
6- Sübjektif değerlendirmelerden ziyade objektif sahada kalmak
bütün bu prensipler onun ilmi çalışmalarının hareket noktalarını teşkil etmektedir.
bediüzzaman said nursi ve devlet felsefesi 3
buçalışmayı devlet felsefesi tabiri ile isimlendirmiş olmamızın fikri istinadını şu ifadelerde bulmanın mümükün olduğu inancındayım.
"Hadd-i evsatı gösterecek ifrat ve tefriti kıracak yalnız felsefe-i şeriatle belagat ve mantık ile hikmettir. Evet hikmet derim çünkü hay-ı kesirdir; şerri vardır fakat cüz'idir."
Görüldüğü gibi gidilmesi gerekli doğru yolu gösterecek her türlü aşırılığı kaldıracak unsurların başında şeriatın felsefesi belagat mantık ve hikmet gelmektedir.
İslamiyeti bu açıdan nazara vermek vasat yolun bukunması için Bediüzzamana fgöre ihmali imkansız bir hareket tarzı olmaktır.
Tebeddülü esma ile hakaikin değişmeyeceği yani isim değişikliği ile hakikatların değişmeyeceği gerçeği gözden uzak tutulmadığı takdirde "felsefe " tabirinin islami bir hüviyet içinde kullanılması keyfiyeti karşımıza çıkacaktır.
bu anlayış içinde gördüğümüz Bediüzzamanın görüşleri üzerinde doktrn çalışması henüz yapılmamış olduğu bir gerçektir.böyle bir çalışmanın eksikliği şimdiye kadar hissedilmiştirç zira açık ve keskin fikirler kitaplar halinde elde mevcud olmasına rağmen said nursi bazı çevrelerde kasıtlı ve yanlış değerlendirmelerin konusu olmaktan hala kurtulamamıştır.Halkın iman ve ahlakını ıslah yolundaki gayretlerini bilerek veya bilmeyerek yanlış şekilde değerlendirilmesine karşı her fırsatta temel siyasi tercih olarak cumhuriet taraftarı olduğunu ifade etmiş fakat onu itham altında tutmak isteyenler bu gerçeği görmemezlikten gelenerek hakkında teokratik (7)devlet kurma özlemi duan bir adam isnadı yapmakdan geri kalmamışlardır.Onu böyle gösterme azrzusuna sanki bir mecburiyet imiş gibi uygun hareket edilmiştir Yaopılan değerlendirmeler üstelik said nursi nin eserlerine yapılan yerli yersiz atıflarla ilim adına meşrulaştırılmak istenmiştir. bu davranışlarda maalesef ilmin objktifliği korunamamıştır.
(7) Tarık zafer tunaya islamcılık cereyanı adlı eserinde (s 235)
islamda teokrasiden bahsedilemeyeceği ve teokrasinin bir hristiyanğa has bir siyasi tatbikat olduğu ilim dünyasının genellikle üzerinde anlaştığı bir husustur.
Bediüzzamanın görünüşünün de bu merkezde olduğunu 4. bölümle ilgili bahsi işlenirken bütün açıklığı ile esbit edeceğiz. bu bakımdan isalmın siyasi iktidar düşüncesinde teokrasinin en küçük bir yeri olmadığını burada öncelikle işaret etmek gerekir. bunun içindir ki said nursi ye yapılan bu teokratik devlet taraftarlığı isnadının hiç bir geçerlilği ve ilmiliği yoktur.
"Hadd-i evsatı gösterecek ifrat ve tefriti kıracak yalnız felsefe-i şeriatle belagat ve mantık ile hikmettir. Evet hikmet derim çünkü hay-ı kesirdir; şerri vardır fakat cüz'idir."
Görüldüğü gibi gidilmesi gerekli doğru yolu gösterecek her türlü aşırılığı kaldıracak unsurların başında şeriatın felsefesi belagat mantık ve hikmet gelmektedir.
İslamiyeti bu açıdan nazara vermek vasat yolun bukunması için Bediüzzamana fgöre ihmali imkansız bir hareket tarzı olmaktır.
Tebeddülü esma ile hakaikin değişmeyeceği yani isim değişikliği ile hakikatların değişmeyeceği gerçeği gözden uzak tutulmadığı takdirde "felsefe " tabirinin islami bir hüviyet içinde kullanılması keyfiyeti karşımıza çıkacaktır.
bu anlayış içinde gördüğümüz Bediüzzamanın görüşleri üzerinde doktrn çalışması henüz yapılmamış olduğu bir gerçektir.böyle bir çalışmanın eksikliği şimdiye kadar hissedilmiştirç zira açık ve keskin fikirler kitaplar halinde elde mevcud olmasına rağmen said nursi bazı çevrelerde kasıtlı ve yanlış değerlendirmelerin konusu olmaktan hala kurtulamamıştır.Halkın iman ve ahlakını ıslah yolundaki gayretlerini bilerek veya bilmeyerek yanlış şekilde değerlendirilmesine karşı her fırsatta temel siyasi tercih olarak cumhuriet taraftarı olduğunu ifade etmiş fakat onu itham altında tutmak isteyenler bu gerçeği görmemezlikten gelenerek hakkında teokratik (7)devlet kurma özlemi duan bir adam isnadı yapmakdan geri kalmamışlardır.Onu böyle gösterme azrzusuna sanki bir mecburiyet imiş gibi uygun hareket edilmiştir Yaopılan değerlendirmeler üstelik said nursi nin eserlerine yapılan yerli yersiz atıflarla ilim adına meşrulaştırılmak istenmiştir. bu davranışlarda maalesef ilmin objktifliği korunamamıştır.
(7) Tarık zafer tunaya islamcılık cereyanı adlı eserinde (s 235)
islamda teokrasiden bahsedilemeyeceği ve teokrasinin bir hristiyanğa has bir siyasi tatbikat olduğu ilim dünyasının genellikle üzerinde anlaştığı bir husustur.
Bediüzzamanın görünüşünün de bu merkezde olduğunu 4. bölümle ilgili bahsi işlenirken bütün açıklığı ile esbit edeceğiz. bu bakımdan isalmın siyasi iktidar düşüncesinde teokrasinin en küçük bir yeri olmadığını burada öncelikle işaret etmek gerekir. bunun içindir ki said nursi ye yapılan bu teokratik devlet taraftarlığı isnadının hiç bir geçerlilği ve ilmiliği yoktur.
bediüzzaman said nursi ve devlet felsefesi 2
İslamiyetin bu kaoslardan kurtarılacak "Asr-ı Saadet " modeli içindeki sisitematik bağımsızlığı ile ortaya konulmasındaki ihtiyaç artık günümüz müslümanınıda aşan bir bir insanlık rayışı halinide gelmiştir.Çnkü islam'ın bir maneviyat iklimi insanın yaratılış vasıflarına uygun alemşümül bir atmosfere sahiptir.
İsalmiyetin çağımız fikir sistemleri içindeki bağımsız yerini bu incelememizde tesbite çalışacağız.
Devlet mefhumu içinde yürüteceğimiz bu çalışmayı sadece siyasi müesseselerin işleyişiniele almakla yetinen politoloji nin konusu içinde kalmayıp devletin şahsi ve idari meslelerini düzenleyen amme hukuku metoduna ağırlık vererek yürüteceğiz. Yer yer bununlada yetinmeyecek genel felsefe ve hukuk felesefesinin konusunu ilgilendiren sahalarda da görüşler tespit edeceğiz.
Görüşlerinin açtığı engin fikir ufku ile bediüzzaman said nursi bu istikamette yürüteceğimiz çalışmanın fikir kaynağı olacaktır.bediüzzaman said nursi dinamik siyasi hayatı yakından ilgilendiren ve siyasi müesselerin problemlerine pratik çözümler getiren görüşleriyle her ne kadar politolloji nin konusu içinde ele alınabilirse de
onda ki kainat madde isan ve devlet ile ilgili fikirlerin zenginliği bizi geniçş bir disiplin zemininde çalışmaya adeta mecbur etmiştir.
Bu imparatorluğun yıkılışını önlemek bunu takriben kurulan türkiye cuhmhuriyetinin her yönden sağlam esaslara dayanmasını sağlamak için görüşler beyan eden bir alimin böyle bir fikir zenginliğine sahip olması tabii idi. altı asrılık imparatorluk yıkılırken ve yerine devlet ile bütünleşmiş bir partinin geçmişi tasfiyeye namzeti iktidara gelirken o kendisini bir vazifenin mesuliyeti altında görüyordu. GerçektenBediüzzaman nesillerin ruhunda açılmak istenen yarayı önceden gören basiretiyle kendisinden bekleni fazlasyıla yapmıştır.
bnunla yetinmeyip devletle eraber yıkılan müesselerin karşısına sosyal ilimlerin pratik ve o derece gerçekçi tedbirleriyle çıkmıştır. Eserin bediüzzamandaki fikir bütünlüğünü "Devlet felsefesi" adı altında toplamak bir zaruret olmuştur.
İsalmiyetin çağımız fikir sistemleri içindeki bağımsız yerini bu incelememizde tesbite çalışacağız.
Devlet mefhumu içinde yürüteceğimiz bu çalışmayı sadece siyasi müesseselerin işleyişiniele almakla yetinen politoloji nin konusu içinde kalmayıp devletin şahsi ve idari meslelerini düzenleyen amme hukuku metoduna ağırlık vererek yürüteceğiz. Yer yer bununlada yetinmeyecek genel felsefe ve hukuk felesefesinin konusunu ilgilendiren sahalarda da görüşler tespit edeceğiz.
Görüşlerinin açtığı engin fikir ufku ile bediüzzaman said nursi bu istikamette yürüteceğimiz çalışmanın fikir kaynağı olacaktır.bediüzzaman said nursi dinamik siyasi hayatı yakından ilgilendiren ve siyasi müesselerin problemlerine pratik çözümler getiren görüşleriyle her ne kadar politolloji nin konusu içinde ele alınabilirse de
onda ki kainat madde isan ve devlet ile ilgili fikirlerin zenginliği bizi geniçş bir disiplin zemininde çalışmaya adeta mecbur etmiştir.
Bu imparatorluğun yıkılışını önlemek bunu takriben kurulan türkiye cuhmhuriyetinin her yönden sağlam esaslara dayanmasını sağlamak için görüşler beyan eden bir alimin böyle bir fikir zenginliğine sahip olması tabii idi. altı asrılık imparatorluk yıkılırken ve yerine devlet ile bütünleşmiş bir partinin geçmişi tasfiyeye namzeti iktidara gelirken o kendisini bir vazifenin mesuliyeti altında görüyordu. GerçektenBediüzzaman nesillerin ruhunda açılmak istenen yarayı önceden gören basiretiyle kendisinden bekleni fazlasyıla yapmıştır.
bnunla yetinmeyip devletle eraber yıkılan müesselerin karşısına sosyal ilimlerin pratik ve o derece gerçekçi tedbirleriyle çıkmıştır. Eserin bediüzzamandaki fikir bütünlüğünü "Devlet felsefesi" adı altında toplamak bir zaruret olmuştur.
bediüzzaman said nursi ve devlet felsefesi 1
islam fikir dünyasın halen bir sistem buhranından kurtulmanın mücadelesini vermektedir. Bilhassa son bir lkaç asırdan bu yana nazari hükümlerin hadiselere tatbik edilmesinde uğranılan içtimai ve siyasi başarısızlık mevcut fikir buhranın sebepleri arasındadır. Hayata hazırlanırken bu sun'i buhranın menfi tesirleri fikir ve moral hayatında hisseden günümüz müslümanı inançlarının getirdiği yönde yaşayamamanın tatminsizliği ile karşı karşıya kalmıştır.
Beşeri ihtiyaçlarına mutlak bir fikir istinadı bulmak isteyen bazı müslümanlar , bilgisindeki masum yetersizlikle ve dış kültürlerin tesiriyle muhtelif doktriner arayışlara yönelmeketedirler. İslamiyetin bağımsız bir dünya görüşü olarak görememnin eksikliğini aksettiren bu durum bazılarını ihtilalci materyalist doktrinlerle anlaşmak isteyen inanç ve metod tarzlarıyla dolu bir telifçiliğe götürmektedir.
diğer taraftan insandaki benlik duygusunu hakka bağlılık inancı ile ıslah ve dengelemk için gelen islamiyet kuvvet unsurunun dengesiz hakimiyetine dayanan batı hümanizmi ile iç içe gösterilmek istenmesi ise yanlış mantık üzerine kurulmuş bir düşüncenin mahsulü olmaktadır.
Beşeri ihtiyaçlarına mutlak bir fikir istinadı bulmak isteyen bazı müslümanlar , bilgisindeki masum yetersizlikle ve dış kültürlerin tesiriyle muhtelif doktriner arayışlara yönelmeketedirler. İslamiyetin bağımsız bir dünya görüşü olarak görememnin eksikliğini aksettiren bu durum bazılarını ihtilalci materyalist doktrinlerle anlaşmak isteyen inanç ve metod tarzlarıyla dolu bir telifçiliğe götürmektedir.
diğer taraftan insandaki benlik duygusunu hakka bağlılık inancı ile ıslah ve dengelemk için gelen islamiyet kuvvet unsurunun dengesiz hakimiyetine dayanan batı hümanizmi ile iç içe gösterilmek istenmesi ise yanlış mantık üzerine kurulmuş bir düşüncenin mahsulü olmaktadır.
abdurresid.blogspot.com
marmara fm dprogram yayıncısı abdurreşid şahin beyin kişisel blog sitesidir.
risalei nur tarızında hizmet metodunu benimseyen abdurreşid hoca haftalık yorum ve düşüncelerini paylaşmaktadır. fakat 20 gündür güncelleme yapılmamaktadır.
siteye http://abdurresid.blogspot.com adresinden ulaşabilirsiniz.
safa mürsel: bediüzzaman said nursi ve devlet felsefesi
safa mürsel in 1976 yılında : yeni asya yayınlarından çıkan eseridir
şu günlerde ertuğrul özkök 1 , 2 ün 2 gün üst üste bahsettiği ve yazılarında alıntı yapmasıyla yeniden gündem olmuş bayağı hacimli bir kitap.
kitabın arka kapağında yer alan fikirler ve önsözü günümüzde çekilen sıkıntılara 36 yıl önce güzel tespitler ile çare bulmaya çalışmıştır.
kitabın arka kapağında yer alan ana fikirden bir kaç katre.
--- alıntı ---
yönetim ve insan...
bu iki parça bir bütünü
teşkil eder.
hele hele
adil bir idare
binlerce yılın
en büyük özlemidir:
insanın insanca
yönetilmesi özlemi.
gerçek 'devlet'
adil bir devlettir...
fakat 'adalet' fikri
fikirsizlerin
tekelinde oduğu müddetçe
adilliğinden
çok şey kaybetmede.
'her millet layık
olduğu idareye er geç
kavuşur ' deniyor.
kabul , ama nesillerin
çürümesini hangi göz tahammülsüz
seyredebilir ?
hür türkiye'nin de özlemleri
vardır. bu özlemlerin en
derini - şüphesiz - kendisine
sahip çıkanların yine
kendisinden olması ve
muhteşem iradenin
her kesimde tecellisidir.
bu kitap cesur bir mecranın
ulaşacağı aydınlık bir penceredir.
--- alıntı ---
şu günlerde ertuğrul özkök 1 , 2 ün 2 gün üst üste bahsettiği ve yazılarında alıntı yapmasıyla yeniden gündem olmuş bayağı hacimli bir kitap.
kitabın arka kapağında yer alan fikirler ve önsözü günümüzde çekilen sıkıntılara 36 yıl önce güzel tespitler ile çare bulmaya çalışmıştır.
kitabın arka kapağında yer alan ana fikirden bir kaç katre.
--- alıntı ---
yönetim ve insan...
bu iki parça bir bütünü
teşkil eder.
hele hele
adil bir idare
binlerce yılın
en büyük özlemidir:
insanın insanca
yönetilmesi özlemi.
gerçek 'devlet'
adil bir devlettir...
fakat 'adalet' fikri
fikirsizlerin
tekelinde oduğu müddetçe
adilliğinden
çok şey kaybetmede.
'her millet layık
olduğu idareye er geç
kavuşur ' deniyor.
kabul , ama nesillerin
çürümesini hangi göz tahammülsüz
seyredebilir ?
hür türkiye'nin de özlemleri
vardır. bu özlemlerin en
derini - şüphesiz - kendisine
sahip çıkanların yine
kendisinden olması ve
muhteşem iradenin
her kesimde tecellisidir.
bu kitap cesur bir mecranın
ulaşacağı aydınlık bir penceredir.
--- alıntı ---