Sayfalar

Sayfalar

15 Temmuz 2014 Salı

Ömür yiyen tramvay Bir Konya Tramvay Hikayesi

Bir Tramvay hikayesi

Kurstan çıkmışım, mübarek ramazan günü, oruçluyum.
saat güneşin en tepede olduğu vakti 1,5 saat kadar geride bırakmış ama hala tepede sanki mübarek
kurstan tramvay durağı yürümeyle 12-15 dk arasında bir mesafe var.
sorun değil alışkınım yürümeye yürüyorum zaten.

hava sıcak, oruç vuruyor.
güneş yakıyor.
kafamda konya belediyesinden eşantiyon bir şapka, biraz gölgeliyor ama yeterli değil.
güneşin kendisini direkt olmasa da sanki içimde hissediyorum.
(nasıl oluyor bilmiyorum ama öyle bir his işte.)

yürüdük, yürüdük vardık sonunda durağa, önce ilk durağımız selçuk üniversitesi.
biraz işimiz var, yollandık o tarafa yarım saat-45 dk varmadan hamd olsun bitirdik işimizi yenide duraktayız. 
tramvay otogara kadar çalışmıyor, otobüslerle aktarma yapıyoruz, buna da şükür.
eski körüklü man otobüslerden birisi yanaşıyor, kampüs durağına, klimalı klimasız hiç ayırt etmeden atlıyorum. ayakta duracak halim neredeyse kalmamış.
biniyorum ama içimden geçmiyor değil, şöyle bir klimalı otobüs olsaydı ne iyi olurdu diye.
bugün hep mahcup olmak kaderim olmuş zaten.
sabah kursta tekne arkadaşım öğretmen hanım, kendisine daha önce hatırlattığım hususları bir bir bana hatırlatıyor.
Saolsun eski körüklü de tekne arkadaşım öğretmen hanımdan geri kalmıyor, beni mahcup etmede.
Şoför bey bir gaza basıyor, ama pir basıyor derler ya o misal,
duraklarda da kimseler yok, kim ne etsin o sıcak vakitte.

körüklünün bütün camlar açık, birde üstüne yukarıda ki havalandırmaları da açık,
gaza bastıkça hava her yandan giriyor,
mübarek nasıl esiyor, estir Allah'ım
Hak etmesek de sen lütüfkarsın.
mahcubum, biraz önce klimalı otobüs istediğime,
klimalı otobüste yok böyle bir hava,
nasıl ama anlatılmaz, sizinde binmeniz lazım.
arak tarafta üniversitenin türkçe kursundan çıkmış 10-15 yabancı öğrenci ingilizce o kadar sesli konuşuyorlar ki insanın rahatsız olmaması elde değil, yarı anlıyor yarı anlamıyorum.
ama umurumda bile değil.     
o kadar yorgunum.
kafam öne düşüyor bir kaç dakika sonra.
bir uyanıyorum.
türmak durağındayız, 40-50 saniye sonra otogara varacağız.
daha demin akıllanmamışım;
gene bir dua, bir istek
"klimalı yeni tramvaylardan
gelsin Allah'ım"

hiç akıllanmıyorum galiba

ibret de almıyorum, bugün iki defa mahcup olduk, üçüncüsü de akıllanmayınca şart olmuş ne bilelim. 

otobüsten bütün kuvvetimi toplayıp olanca hızımla iniyorum, gelecek tramvayın duracağı istikamette kapıya yakın bir yerde durayım ki 
erkenden binip oturayım istiyorum;
bencilliğim tavan yapmış.

tramvay geliyor;
ama eskilerden,
olsun kliması var idare edecek cinsten.

geliyor, tam önümde durmasa da başkası oturmadan bir koltuk kapacak kadar
hızlı davranıp bir yere atıyorum kendimi.
başım hemen öne düşüyor,
hala yorgunum 15-20 dk lık klimalı yolculuk bile yetmemiş.

bekliyorum, bekliyoruz tramvayda ki tüm yolcular gibi.
Şoförümüz çok iyi niyetli bir vatman gibi gözüküyor,
tramvay hala hareket etmedi.
bizden sonra 3. otobüste yanaştı, onların aktarma yolcuları bile bindiler.
saniyeler dakikaları kovalıyorlar.
süre geçiyor.
tramvay hala olduğu yerde duruyor,
yanımda ki bayan sanırsam yabancı; çünkü elinde tekerlekli valizi var, pencereyi açıp açamayacağımı soruyor,
-iyice bunalmış içerisi-
ben
diyorum:
klimalı bu tramvaylar, hareket edince çalışacak,

al sana bir bereket daha, tramvay hala çalışmıyor,
önümde oturan daha fazla dayanamıyor,
kalkıyor açıyor pencereyi,
yanımda ki bayan dan bir nida :
"Hay Allah Razı olsun"

Vatmanın sesi duyuluyor:
"Güç ünitesinden kaynaklı bir sorun nedeniyle biraz bekleme yapacağız."
hayatımda ilk defa bir tramvay'ın içindeyken bozulduğunu görüyorum.

Boynuzun Kulağı geçmesi, Hocasını Geçen Talebe örneği Ebru Sanatı, Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebru

Ebruyla 1,5 yıldır hemhalim.
Çok değil, neredeyse bu tür sanat dallarında hiç yetenekli bir insan değilim sadece 
azmim ve çalışmam sayesinde Allah lutfediyor bir şeyler üretebiliyorum.
ama çok çalışmam gerekiyor...
herkes 2 yaparsa benim 5 yapmama gerekiyor ki olması gerekene ulaşabileyim.
bundan gocunmuyorum, ya da şikayet etmiyorum,
her şeyi bir an önce elde etmek gibi bir derdim yok,
sabırla ilerleyip, hocalarımın yolunda adımlamak istiyorum;
ömrüm yettiği sürece...


İlk Ebru'mu Kadriye Hocam sayesinde KOMEK'de bundan 5 sene önce öğrenmiştim.
Nasip değilmiş bir zaman, yaklaşık 3,5-4 sene daha beklemem gerekecekmiş.
İstanbul'da Seher Aşıcı Hocam ile tanışmamız ve Ebru'ya devam etmemiz gerekiyormuş.
Kendisinden Allah razı olsun, beni 1,5 yıldır bütün yeteneksizliğime ve beceriksizliğime rağmen hala öğrencisi olarak tutabiliyor.

bugünkü hikayemiz ise Konya'dan:
Ramazan ayı ve yaz tatili, memleketteyiz;
boş durmak istemiyoruz;
yeniden öd kokularının arasında 5 sene önce geldiğimiz Komek'te Vira bismillah diyoruz.
Bu sefer biraz daha şanslıyım, geçen sefer(5 sene önce)  Komek'e gittiğimde ve kursu bitirdiğimde devam eden öğrencilerin (ki tek erkek ben kalmıştım, bu bile büyük başarıydı) en sonuncusu olmama rağmen, bu sefer kursa herkesin önünde bir seviyede başlamam, ve şahsıma ayrı bir tekne açılması sanırım Seher Hocamın üzerimdeki emekleri sayesinde olmuştur.

Kursa devam ettiğim ikinci haftasından itibaren, bu seferki Ebru Hocam yanıma daha önceden Battal'ın öd kokusunu yutmuş 2 tane arkadaşı yanıma çırak olarak verdi.
Ben biraz daha uzun süre geçirmiş çırak onlarda çırak; lakin biraz gururlanmadım değil.
Gerçi KEL'in ilacı olsa başına sürer derler ama,

Her iki öğrencimde sanırım bayan olmalarından gerek gayet yetenekli ve el becerileri mevcut;
tabi birde şu handikapı yaşıyoruz; ikisi de benden çok olmasa da burun farklarıyla büyükler...
Hoca olarak ben  tıfıl kalıyorum.
üç hafta boyunca saolsun bütün itirazlarım ve kaprislerimi çektiler; hala çekiyorlar,
yada
biraz bir şey bildiğime saygı duyarak sinelerine de çekiyor olabilirler.

Bakmayın sakin görünüşüme hoca olarak gayet gerçekçiyimdir; öğrencilerime her zaman olmadıysa direkt yüzüne karşı olmadı derim. olmamış, burada bu eksik var burada bu;
Hala bunu yapıyorsun, yapmaman gerekiyor, şunu unuttun, neden bunu buraya koymadın, bunu yapamazsın, senin seviyen henüz oraya vakıf değil vb gibi
öğretmen olan talebem uyarıyor bazen beni "hocalar öğrencilerine karşı böyle davranmaz pat diye söylenmez biraz moral verir, olmuş , daha güzel vb " felan diye.
sanırım yapım gereği bu tür ifadelere pek alışmamışım, oluncaya kadar her türlü külü yutmaya ben şahsen kendim hazırlıklıyım ve bundan da gocunmuyorum, gelen eleştiri ağırda olsa işimi iyi yapabilmek için kahır bile çekmekten çekinmiyorum. ama hocalıkta bu iş böyle olmadığını fark ediyorum, lakin ayran yiyişimi bu saatten sonra değiştirmek bana zor geliyor. o yüzden idare ediyoruz. 
öğrencilerimde sabrediyorlar:D

Talebelerimden birisi olan öğretmen hanım, benim gösterdiğim Lale usulünü baktı ki bu hocası bile 2-3 aydır çalıştığı halde yapamıyor; vazgeçti, Sümbül'e geçti.