İKTİDARDA MAZLUMLARIN HİSSESİ VAR
Hamza Eroğlu, YAŞ Kararı ile, Üsteğmen iken, re’sen emekli edilen, şuurlu, çalışkan, dinamik, duyarlı, gayretli, heyecanlı,vefalı ve öz veri sahibi bir üyemizdir. Halen, peyzaj ile ilgili, kendi kurduğu bir işi yürütme gayreti içindedir.
Eroğlu, İstanbul’un bir ilçesinin Belediye Başkanına yaptığı bir iş ziyareti sırasında, aralarında geçen diyoloğu, bir mesajla bana iletti. Belediye Başkanımız bir hikaye anlatıyor;
“Bağdat kadısı yada valisinin, Bağdat’ta ki bir teftiş esnasında, hemen konağının yanı başında, yıkık ve harabe bir gecekonduyu görür. Mahiyetine ‘Benim şu heybetli konağımın güzelliğini bozan bu virane nedir?’ diye sorar. ‘Kocası filan muharebede şehit olan, filancanın dul hanımı ve çocuklarının evidir,’ cevabı karşısında derhal yıkılmasını emreder ve anında yıktırır. O sırada evde olmayan kadın eve döndüğünde korkunç manzarayla karşılaşır. Bu esnada şiddetli bir yağmur da başlamıştır. Hacer anamızın timsali, yana yakıla çocuklarını ararken bir ağacın kovuğunda sırılsıklam olmuş olarak bulur. Onlardan neler olduğunu öğrenince elini kaldırır ve ‘Ey rabbim kocam senin yolunda şehit oldu. Biz bu uğurda yokluğa düştük. O başımızda yoktu ama sen neden müsaade ettin’ diye naz makamında ilticada bulunur. Bunun üzerine yağmur şiddetini artırır ve güzelliği ile meşhur o heybetli konak yerle bir olur. Çünkü Allah her an ve daim mazlumun yanındadır.”
Hikaye bittikten sonra Belediye Başkanımız ilave ediyor ve:
“YAŞ kararlarına maruz kalanların, mağduriyetleri karşısında eli ve nefesi kuvvetli hiç kimse yokmuydu ki, Bağdatlı bir kadın gibi dua ederek bu haksızlığı yapanları sarsacak bir ilticada bulunamadı, ben de sizlere hakkımı helal etmiyorum” diyerek serzenişte bulunuyor.
Hamza kardeşimiz kendine uygun cevabı veriyor. Ama, Belediye Başkanımızın sözleri, iktidarda olanların, mazlumlara bakış açısını yansıttığı ve işin sırrına vakıf olamadıklarını ortaya koyduğu için biz de düşüncelerimizi açıklama ihtiyacı duyduk.
Feraset sahibi bir Müslüman, İnançlı insanların kıyımının başladığı tarihten bu güne kadar; Milletimizin, Devleti yönetmek için, görevlendirdiklerinin haline bir bakmaz mı?
300'e yakın kişinin tasfiyesinin altına imza atan Sn. Erbakan, Başbakanlık koltuğunu ne kadar işgal edebildi? Şimdi evinde göz hapsinde değil mi?
Yine 300'e yakın kişinin kararını yürürlüğe sokan, zamanın Başbakan'ı Mesut Yılmaz'ın durumunu anlamaz mı? Hem siyaset sahnesinden silindi. Hem Mahkemelerde süründü. Hem de itibarı sıfıra inmedi mi?
Yine 200'e yakın arkadaşımızın silahlı Kuvvetlerden tasfiyesine onay veren Ecevit’in halini hatırlamaz mı?
Yine, bütün bu olanlar sırasında, ortak olduğu hükümetlere destek veren Tansu Çiller ve Devlet Bahçeli ile partilerinin düştüğü halleri bir değerlendirmez mi?
Sn. Erbakan’ın, Mesut Yılmaz'ın ve Ecevit'in Partilerinin geçtiğimiz süreç içinde yerle yeksan olduğuna bakmaz mı?
Bunlara ne oldu. Neden eski tas eski hamam devam ettiremediler. Bunların tepetaklak olmalarının gerçek sebebi;
YAŞ mağdurlarının;
Örtüleri nedeniyle İmam Hatip Liselerine, Üniversitelere, İlahiyat Fakültelerine alınmayanların;
Devletin kademelerinden inançları nedeniyle tasfiye edilenlerin;
Üniversiteye girişte adaletsizliğe uğratılanların ve daha nice inanç mağdurlarının AHI'dır.
Sonra, bundan 6-7 sene önce AK Parti diye bir parti mi vardı? Tayyip Bey sadece başarılı bir belediye başkanı idi.
Daha önce de başarılı belediye başkanları parti kurup merkezi hükümete gelebileceklerini düşündüler. Ama, milletin sevgi ve teveccühünü kazanıp varlık gösteremediler. Murat Karayalçın, Bedrettin Dalan bunların çarpıcı örnekleri.
Tayyip Bey ve Partisinden, bu gün Millet Vekili olanlar ve yine AK Partiden Belediye başkanı olanlar; ulaştıkları sayıları seçimden önce rüyalarında görselerdi, hayra yorarlar mıydı?
Milletin kalbine bu partiye teveccühü kim koydu? Millete bu insanları kısa zamanda kim sevdirdi. Başarıların hepsini bu arkadaşlar kendilerinden menkul mü zannediyorlar?
Allah(cc) sanki "siz benim has kullarımı çok üzdünüz, sizin iktidarınızı alıyorum; ve ey bürokratlar, bünyenizde benim inançlı kullarımı barındıramadınız. Ben sizin başınıza amir olarak bir kadro görevlendireyim de, ne yapacağınızı bilemeyin" demedi mi?
Eğer, bu gün iktidarda olanlar, BU GÜNKÜ TABLOYU BÖYLE OKUYAMAZLARSA, YANİ ULAŞTIKLARI MAKAMLARIN KENDİLERİNE, ZULME UĞRAYAN MAZLUMLARIN DUASI SEBEBİYLE TAHSİS EDİLDİĞİNİ, anlayamazlarsa, mazlumların haklarının verilmesi için parmaklarını dahi kıpırdatmazlarsa, ulaştırıldıkları başarıların kendi yetenek ve güçleriyle olduğunu zannederlerse, korkarım zarar
ederler.
Eğer burada bir hak varsa, o hak mazlumlarındır. İktidarda olanlar onlardan helallik almak için köşe bucak onları aramaları gerekir.
İdareciler mazlumlarla konuşurken dikkatli olmalıdır.
Ne oldum değil, ne olacağım demeli.
Vakti ile o makamların başkaları tarafından işgal edildiğini, kendilerinin de emanetçi olduğunu bilmelidirler. Bir mağdur arkadaşımızla istihzalı konuşan Belediye Başkanımızın davranışını hoş karşılamadım. Vesselam. 22.Ocak 2007
Adnan Tanrıverdi
Em.Tuğgeneral
ASDER Gnl.Bşk.
Kaynak:http://www.adnantanriverdi.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder