Sayfalar

Sayfalar

17 Aralık 2010 Cuma

GÖZLERİN İSTANBUL OLUYOR BİRDEN

MONA ROZA

Selçuk küpçüğün 2 büyük üstad sezai karakoç(mona roza) ve y.bülent bakilerin(gözlerin istanbul oluyor birden) 2 şiirini  harmanlayararak ortaya çıkardığı eşsiz parçası mona roza.




GÖZLERİN İSTANBUL OLUYOR BİRDEN           


Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
Durgun sular gibi azalacağım
Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
Yalnız gözlerime bak diyeceksin.
Ellerim usulca ellerine değince
Kaybolup gideceksin
Bir elim seni çizecek bütün pencerelere
Bir elim seni silecek.
Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere
Senin için yeni baştan can kesilecek.
Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
Yapayalnız kalmak iskelelerde.
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.

Mona Roza Sezai Karakoç

MONA ROZA



MONA ROZA

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...

Viyana, bizim dünyaya açılan kapımız oldu!

Viyana, bizim dünyaya açılan kapımız oldu!
Ümran Çelik ve Hatice K. Hatipoğlu, 28 Şubat sürecinde başörtüsü yasağı nedeniyle kazandıkları üniversiteye devam edemeyince Önder'in (İmam Hatip Liseleri Mezunları Mensupları Derneği) yardımlarıyla öğrenimlerini Viyana'da sürdürmek zorunda kalan yüzlerce genç kızdan ikisi.
Henüz on altı yaşındayken rejim için sakıncalı pozisyona düşürülüp ailelerinden uzakta hiç tanımadıkları bir ülkenin dilini beş ayda öğrendiler ve beş senede lisans ve yüksek lisanslarını aynı zamanda tamamladılar, yaşıtlarından daha hızlı olgunlaştılar. Sadece kendilerine değil, Avusturya'daki Türk işçilerinin çocuklarına da faydalı oldular. Onların serüvenini hep merak ederdim. Sivil anayasa tartışmalarının türbana kilitlendiği bir dönemde bu hüzünlü başarı hikâyelerini dinlemenin zamanı diye düşündüm.
Viyana maceranız ne zaman, nasıl başladı?
Ümran Çelik: Gölcük İmam Hatip Lisesi'ni birinci olarak bitirdim. Başörtüsü taktığım gerekçesiyle disiplin cezası almıştım. O nedenle okul birinciliğim verilmedi. Okul birincilerine sağlanan kontenjandan yararlanamadım. Bir de katsayı problemimiz var, biliyorsunuz. Türkiye genelinde derece yapabilecek bir puana sahipken imam hatipli olmamız sebebiyle istediğimiz yere giremiyorduk. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü kazandım. Ancak iki ay devam edebildim. Okuldan uzaklaştırma cezası alınca farklı arayışlara yönelmek zorunda kaldım. 2001'de Viyana Üniversitesi Uluslararası İşletme Bölümü'ne geçiş yaptım. Beş yılda lisans ve yüksek lisansı birlikte bitirdim. Bir üniversitede hoca olma hayalim, Viyana'daki zor günlerde de beni sürükleyen bir faktör oldu. Şu an doktoraya devam ediyorum.
Hatice Kalfaoğlu Hatipoğlu: Konya Anadolu İmam Hatip Lisesi'ni birincilikle bitirdim ve Selçuk Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'ne girdim. Bir dönem eşarbın üzerine peruk takarak okula devam ettim. Ama onu bile kabul etmediler. Ben de 2003'te Viyana Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü'ne geçtim. Küçüklükten beri hep gitmek isterdim yurtdışına. Tabii bu şekilde mecburen gitmem kötü oldu.

Üstad ın Köyü Nurs

BU KÖYÜN ADI 'NURS'
Said Nursi’nin köyündeydik!
Her ne kadar ismi değiştirildiyse de bu köyün adı insanların dilinde de kalbimde de 'Nurs'..
16 Aralık 2010 Perşembe 16:40
Dört gün boyunca Van’dan başlayıp aradaki ilçeleri ziyaret ederek yerli halkın tabiriyle ‘deniz’in (Van Gölü’nün) etrafını dolaşıp tekrar Van’a döndük. Asıl amacımız Bediüzzaman Hazretlerinin doğduğu köy olan Bitlis’teki Nurs’u ziyaret etmekti, çok şükür amacımızı gerçekleştirdik..Bediüzzaman Said Nursi
Hizan’a giden yolda geniş ovalardan geçiyoruz, arada köy okulları görüyorum burada çalışmak büyük hizmet diyerek aklımdan geçeni yol arkadaşımla paylaşıyorum. Akşam namazı vaktinde yine başka bir köy camisindeyiz. Şafii mezhebine mensup insanların topluca namaz kılmalarının bu kadar farklı olduğunu kimse anlatmamıştı bana, gidip görmek bu anlamda da bütünleşmeyi beklemek gerekmiş. Misafir olduğumuzu anlayan herkes yanımıza gelip elimizi sıkıyor. Nurs’a gitmek istediğimizi söyleyince en azından bir yemek ikram etseydik yakınmalarını duyuyoruz camii imamından. Misafirperverlik sıcak ve samimi...
Nurs’ a varış
Köyden ayrıldıktan sonra karanlıkta devam ediyoruz yola, ne önümüzde ne de arkamızda araç görüyorum. Bir aralık arabanın farlarını kapatıyorum yavaşlıyorum, karanlık içimi ürpertiyor. Üstad buralardan gece, tek başına nasıl geçmiş diye hayret ediyorum. Hayranlığım artıyor. Bahçesaray ve Pervari ayrımında hangi yoldan gideceğimizi bilemediğimden orada bekleşenlerden birine Nurs köyüne nasıl gideceğimizi soruyorum. Kendisinin de Nurs’a gideceğini söyleyen ağabeyimiz atlıyor arabaya, tek başına gidemeyeceğimiz yollardan bizim köye ulaşmamıza vesile oluyor. Üstelik karanlığa bürünmüş köyde, ziyaretçiler için yapılmış misafirhaneye de götürerek yerleştiriyor. Allah’ın inayetini bir kez daha müşahede ediyoruz.

Selçuk Küpçük Fotoğraf Video

Selçuk Küpçük - Fotoğraf

Resmine baktığım güzel kız, genç kız
Unuttum,  unuttum seni
Eski bir albümde durursun yalnız
Unuttum,  unuttum seni


Bilemem aradan geçti kaç sene
Memleketin nere, kimsin adın ne ? 
"Hatırla" diyerek bakma  bakma yüzüme
Unuttum, unuttum seni


İki harf, bir imza, bir tarih; garip
Besbelli üçü de mutsuz muzdarip
Aklımı zorlama karşımda durup
Unuttum,  unuttum seni


Bilemem aradan geçti kaç sene
Memleketin nere, kimsin adın ne ? 
"Hatırla" diyerek bakma  bakma yüzüme
Unuttum, unuttum seni







Şiir:Abdurrahim Karakoç
Beste:Selçuk Küpçük 

Dr. Ayşegül İlhan Dünya Hastanelerinde Din Hizmetleri

Başörtüsü kullanan kadınların sayısı artıyor mu yoksa azalıyor mu, başörtüsü Anayasa değişikliği kapsamına alınsın mı alınmasın mı tartışmaları sürerken, önemli bir eksiklik göz ardı ediliyor. İmam Hatip Liseleri Mezunları Mensupları Derneği (ÖNDER), “Dünya Hastanelerinde Din Hizmetleri” başlığıyla hazırladığı raporda bu konuyu enine boyuna işliyor. Viyana’da tıp eğitimini tamamlayan Dr. Ayşegül İlhan tarafından hazırlanan raporda, Avrupa ülkeleri, ABD ve Türkiye uygulaması karşılaştırmalı olarak veriliyor.

Dindar insanlar daha hızlı iyileşiyor

Hastaların dinî hizmet alabilmesi, Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi (1981), Amsterdam Avrupa Hasta Hakları Bildirgesi (1994), Dünya Hekimler Birliği Bali Bildirgesi (1995) gibi metinlerde bir hak olarak garanti altına alınıyor. Hastanelerde ‘ruhi bakım’ veya ‘din hizmeti’ alan hastalar da diğerlerine göre daha kısa bir sürede iyileşiyor. 2000 yılında ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 79’u dini ve ruhani inancın hastalıkları iyileştireceğini düşünüyor. 1992 Gallup araştırmasına göre, halkın yüzde 66’sı ruhi inanç ve değerleri temsil eden bir danışmanı tercih ediyor, yüzde 81’i ise kendi değer ve inançlarının tedavi sürecinde yer alması gerektiğini belirtiyor. Virginia Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yürütülen bir araştırmada da kalça kırığı bulunan yaşlı kadınlardan dinî inanç ve pratiği bulunanların diğerlerine oranla daha hızlı iyileştiği tespit edilmiş. 44 ortopedik hasta üzerinde yapılan araştırmada, papazların ziyaret ettiği hastaların iki gün erken taburcu oldukları, yüzde 66’sının daha az ağrı kesici istediği, yüzde 66’sının ise daha az hemşirelerle görüşme yaptığı belirlenmiş.

Kanamalı Bir Hasta İçin Acil 0 Rh ( - ) Dua Aranıyor....

Kanamalı Bir Hasta İçin Acil 0 Rh ( - ) Dua Aranıyor....




Arkadaşlar Başlıktan Birşeyler Çıkaracağınızı Umarım..Konu Zaman Gazetesi Pazar ekinde Yayınlanan Bir Yazıdan İbarettir.....

EMİNE DOLMACI

“Hasta, kendi dinine uygun bir dinî temsilcinin ruhî ve moral tesellisini kabul veya reddetme hakkına sahiptir.” Bu ifade 1995 tarihli Bali Hasta Hakları Bildirgesi’nin ‘Dinî destek hakkı’ başlıklı 11. maddesinde yer alıyor.

Buna göre “Sağlık kuruluşları, imkânları ölçüsünde hastaların dinî vecibelerini serbestçe yerine getirebilmesi için gerekli tedbirleri alırlar. Hastalara dinî telkinde bulunmak ve onları manevî yönden desteklemek üzere talep etmeleri halinde dinî inançlarına uygun din görevlisi davet ederler.” Uluslararası camiada geçerli olan bu düzenleme, Türkiye’deki yasal boşluktan dolayı yerini bulmuyor. Çünkü, bu alandaki tek uygulama bir yıl devam ettikten sonra, 1996 yılında ‘laikliğe aykırı’ bulunduğu gerekçesiyle Danıştay tarafından iptal edilmişti. O tarihten itibaren de Türkiye’deki hastanelerde düzenli bir din hizmeti bulunmuyor. Hemen hemen her hastanenin bir bayan, bir de erkek mescidi mevcut. Bunun dışında dinî telkin ve dua için din görevlisi istihdam edilmiyor. Ancak, ABD ve Avrupa ülkelerindeki örneklerinde, büyük hastanelerde tam gün, küçük hastanelerde ise yarı zamanlı bir din görevlisi bulunuyor. İlgili dinin ilahiyat eğitiminden geçmesi zorunlu olan hastane din görevlileri, hastalara kendi dinî inançlarına göre telkinlerde bulunuyor. Bu şekilde hem tedavide motivasyon sağlanıyor hem de hasta daha hızlı bir şekilde iyileşiyor. Hastanelerde din hizmetiyle ilgili çalışmalar yapan ÖNDER’in Başkanı Yusuf Ziyaeddin Sula, “İnsanların en fazla ihtiyacı olduğu durumlarda bu desteği esirgememek lazım. Dinî telkin aldıklarında hastaların hayat kaliteleri yükseliyor.” diyor. Konunun taraflarından Diyanet İşleri Bakanlığı ise “Boşluk bir an önce doldurulmalı ve hastalara din hizmeti verilmelidir.” görüşünü savunuyor.

Başöstüsü mağdurları ; Okul Bitti Şimdi İş Arıyorlar


OKUL BİTTİ; ŞİMDİ İŞ ARIYORLAR

Yasak yüzünden binlerce başörtülü kadın dünyaya açıldı.
Bir başörtüsü diasporası bile oluştu.
İyi okullarda mezun olan başörtüsü şimdi iş arıyor. Onların hikâyesi.


(Merve Kıyak)
Şükran Erdem, Haziran 1996’da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. Hevesli ve başarılıydı. Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda 5. olmuştu. Hedefi, akademik kariyer yapmaktı. Bir gün, okulun koridorlarında, Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun gözüne Erdem’in başörtüsü çarptı. Alemdaroğlu, kendisine “kılık kıyafet kanunu ve yönetmeliklerine aykırı” şekilde görev yapamayacağını söyledi. Araya hatırlı kişiler girince, Alemdaroğlu “peki” diyerek şart koştu: Erdem ortalıkta görünmeyecekti. Hatta bunun yolunu da buldu, Erdem’i birkaç kitap, bir iskelet ve bazı tıbbı malzemelerin sergilendiği Genel Cerrahi Müzesi’nde görevlendirdi. Bir süre sonra, Erdem’i başörtülü bir ziyaretçisiyle bölüm koridorunda gören Alemdaroğlu bu kez daha radikal bir karar aldı ve Erdem’i müzeye kapatıp kilidini görevliye teslim etti. Her sabah müzeye girdikten sonra kapı üstüne kilitlenen Erdem ancak öğle tatilinde veya ihtiyacı olduğunda dışarı çıkabiliyordu. Üç ay sonra genç kadın duruma isyan etti ve konu basına yansıdı. Hararetli tartışmalar yaşandı. Olay, TBMM İnsan Hakları Komisyonu raporlarına girdi. Böylece 1982’den beri rafa kaldırılmış olan başörtüsü yasağı İstanbul Üniversitesi’nde yeniden uygulanmaya başlandı. Erdem görevinden ayrıldı. Bugünse akrabaları aracılığıyla “Yeni bir düzen kurdum. O günleri hatırlamak ve geri dönmek istemiyorum” diyor. Fakat onun başından geçenler, pek çok insanın hayatını etkiledi. Başörtüsü yasağı, Türkiye’de okuyamayan binlerce gencin yurtdışına gitmesine neden oldu. Bir türban diasporası yarattı.

Ayşegül İlhan. 6 yıllık tıp fakültesini 4.5 yılda bitirdi.

Türkiye`de engellendi, Avusturya`da başardı

Yasak yüzünden Türkiye`de okuyamayan başörtülü öğrenciler, yurtdışında pek çok başarıya imza atıyorlar. Düzce İHL mezunu, 1984 doğumlu Ayşegül İlhan da bunlardan biri. İlhan, Viyana Tıp Fakültesini 4,5 yılda bitirdi. Şu anda Nefroloji bölümünde bilim

Katsayı mağduru, Avusturya'da 4,5 yılda doktor oldu.
Yasak yüzünden Türkiye`de okuyamayan başörtülü öğrenciler, yurtdışında pek çok başarıya imza atıyorlar. Düzce İHLmezunu, 1984 doğumlu Ayşegül İlhan da bunlardan biri. İlhan, Viyana Tıp Fakültesini 4,5 yılda bitirdi. Şu anda Nefroloji bölümünde bilimsel çalışma asistanlığına devam ediyor. Diplomasını Viyana Tıp Üniversitesi rektörünün elinden törenle aldı.

BJK' nin Rakibi Belli oldu. BJK nin UEFA daki rakibi belli oldu.

BJK'NİN RAKİBİ Belli oldu.

UEFA Avrupa Ligi'nde Çarşamba ve Perşembe akşamı oynanan maçlarla bir üst tura yükselen temsilcimiz Beşiktaş'ın UEFA Avrupa Ligi'ndeki  rakipleri belli oldu. UEFA Avrupa Ligi'nde kuralar çekiliyor...

Beşiktaşın rakibi Dinamo Kiev oldu.