Sayfalar

Sayfalar

6 Aralık 2012 Perşembe

Ruhları çıplak başörtülüler! mustafa özcan

Mustafa özcanın risale haberde yer alan niceliği artan ama niteliğini kaybeden tesettür ve başörtüsü üzerine hem türkiye hemde arap dünyasındaki son günlerdeki durumu özetleyen yazısı.


Ruhları çıplak başörtülüler!

Başörtüsü temel şarttır, lakin kemal şartı değil. Kemal veya tamamlayıcı şart, kurala uygun bir şekilde giyinmek ve ruh ile beden uyumunu temin etmektir. Beden ile ruh uyumu arasındaki açık tezat, riyakarlık alanı oluşturur.
Ürdün’de yayınlanan es Sebil gazetesinden Dime Tarık Tahbub ‘Sadece başörtüsü yetmez’ başlıklı makalesinde başörtülüler için pusuda bekleyen tehlikeleri anlatırken yukarıdaki denkleme değiniyor. Tahbub yazısında, Arap ülkelerinde gizli başörtüsü düşmanlığına temas ediyor. Arap ülkelerinde başörtüsü ve başörtülülere yönelik düşmanlığın devam ettiğini lakin bunun gizli bir biçimde yürütüldüğüne dikkat çekiyor.  Eskisi gibi devlet sektöründe başörtüsü düşmanlığı yapamayanların kendi burçlarına ve kale ve köşelerine çekildiğini ve bu düşmanlıklarını özel sektör perdesi altında yürüttüklerini ifade ediyor.  Bu hususta basının da menfi rolüne de dikkat çekiyor. Başörtülüleri cahil, eğitimsiz, muhtaç ve geri olarak tasvir ve takdim ettiklerini hatırlatıyor.
Tarihi gelişmeler ve birikimler nedeniyle başörtü ve başörtülüye peşin bir şekilde menfi bir bakış açısı söz konusudur. Bu bakış açısını hemen ve ivedi bir biçimde değiştirmek de mümkün değil. Tahbub makalesinde meselenin özünü iniyor: ”Hicap ve başörtüsü bir tutam bez parçası değildir. Başörtülü kadınlar, bu kumaş parçasını yedi kat göklerden kadınlara tekrim ve onurlandırmak için geldiğini ispatlamalılar.  Başörtüsü ahlak, amel ve ilim tezyin etmedikçe ve süslemedikçe mücerret bez parçası olarak kalacaktır. Faziletlerin tamamlamadığı başörtüsü dun makamdadır. Bez parçası hükmündedir. Ona değerini veren muhtevasıdır…”
*
Tahbub’un arkasından Suudi Arabistan’da yayınlanan Şark gazetesinde konuya temas eden Abdurrahman Bekri de ‘Ruhları çıplak başörtülüler’ başlıklı yazısında niceliği artan ama niteliği düşen başörtülülere temas ediyor. Açıklık bir sosyal yara ve afet olduğu gibi ‘gizil çıplaklık’ da derin bir yara olarak karşımıza çıkıyor. Abdurrahman Bekri burada ‘rubbe kasiyatin ariyat’ hadisine atıfta bulunuyor. ‘Nice kapalılar, (gizli) açıktırlar’ buyrulmaktadırlar.  Örtüyle teşhiri beraber yürütenler gizli açıktırlar.
Hadis diliyle anlatılan bu gerçek günümüzde olaylar diline tercüme olmuştur. Açıklar daha çılgınca soyunurken ve ar ve hayanın son kırıntılarını da yok ederken kapalıları da kendilerine çevirmenin yollarını arıyorlar. Son günlerde Pınar Altuğ gibi ‘sanatçılar’ başörtülü kadınları ‘şekilcilikle’ suçlamış ve kendilerini savunma pozisyonunda kapalı kadınları aşağılamışlardır. Şekilcilik suçlamasını daha ileri götürenler oluyor ve insanın hayvandan farklı olarak hayvanlar gibi örtülü olarak doğmadığını ileri sürüyorlar.  Öyleyse neden insanlar kapanma ve örtünme ihtiyacı hissediyorlar? Bu mantığa göre, giyinenler ve kapalılar anormal yaratıklardır. Oysa, insanın hayvandan farkı iradesidir. Kapalılık da bu iradenin ortaya konmasıdır. Çünkü imtihana muhataptır.  Hayvanların böyle bir muhatabiyeti ve mükellefiyeti yoktur. İnsan ile hayvanı birbirinden ayıran şey hayadır. Bu insanda potansiyel olarak vardır ve dindarlaştığında ise bu potansiyel aktivite olur ve kuvveden fiile çıkar. Bu itibarla, inanan ve inanmayanı birbirinden ayıran şey hayadır. Dolayısıyla hayası olmayan hem insanlık hem de İslamiyet burcundan düşmektedir.
*

kemalizm in özü Olmasaydın olmazdık ibrahim özdabak

varlığını bir beşeri şahsiyete isnat etmeye çalışanlara yönelik 04.12.2012 tarihli yeni asya gazetesinde ibrahim özdabak imzalı bir karikatür. herkesin mabudu tektir ama görmesini bilene