Sayfalar

Sayfalar

5 Haziran 2014 Perşembe

Gençlik Güzel Şey Hermann Hesse kitap eleştirisi takdim ve özet


Gençlik Güzel Şey
-Schön ist die Jugend-
Klasik okumalarından bugüne kadar hiç vazgeçemedim, çünkü vazgeçilir gibi durmuyor benim için.
Hermann Hesse ile ilk tanışıklığım diyebilirim.
"Gençlik Güzel Şey" Herman Hesse'nin kendi mutlu gençlik yılların kaleme almasıyla ortaya çıkmış bir eser.

Bir genç adamın, ufak bir yerleşim yerinden, kanının kaynadığı zamanlarda verdiği kararla, başka diyarlara gitmesini ve ardından, çok uzun bir sürenin ardından doğup büyüdüğü topraklara, iznini geçirmek için gelmesinin hatırası...

İnsanın ait olduğu topraklara yeniden dönmesi bir fırsattır, eskimeyen hatıralarına ve unutulmayacakları bilinen tüm bu özlem dolu hissiyatın geçtiği yerler ile tekrar buluşmak, başlı başına bir mutluluk vesilesi olarak aktarılmış
Yazar"çocukluğumuzun geçtiği yerlerde her şey kutsaldır"diyerek özetliyor zaten...
Döndükten sonraki ahval ise şu şekilde özetlenmiş"ilk günlerin sevinçli telaşlarından sonra, gitgide yurdumda ki hayatın sessizliğine şifalı tabiatına uydum."

Geri dönüşler hep hatırlananlar ile sürüp gitmektedir.
Unutulmayan ve devamlı hatırlanacaklar ile.
Herman Hesse; bu ufacık eserde modern dünya yaşantısının henüz ufka yaklaşmadığı 20.yy'ın hemen başlarında huzurlu ve elindekiyle mutlu olabilme potansiyelini reddetmemiş bir aile yaşantısına örnek bir tablo olarak dimağlarımıza tabiri caizse kazımıştır.
Bilmiyorum ya yaşım itibariyle gencim ya da ruhen ihtiyarım ki o tabloya özendim... 

Genç Hermann için tatil "tatillerin ilk yarısı, ikinci yarısından her zaman daha uzundur" misali zaman tünelinde dönmektedir.




Gençliğin getirdiği hızlı yaşamın inançlara negatif etkisini saklama ihtiyacı hissetmeyen Hermann için annesi sadece "Hayatta inançsız yaşanmayacağını kendin anlayacaksın, imanın yolu akıldan geçmez aşk gibidir o da. Ama günün birinde aklının her şeye yetmediğini göreceksin, o raddeye geldin de darda kaldın mı, br destek, bir teselli görürsen her ne varsa onlara uzanacaksın. Bugün konuştuklarımızdan bazılarını belki hatırlarsın o vakit" diyerek tecrübenin bileşke kazığını Herman'ın da yaşayarak farkına varmasının şu anki inançsızlığına tek çare olacağını düşünmüştür.

Evlerinde misafir olan kız kardeşinin arkadaşı olan, insana güven ve ferahlık veren Anna Ambera ile gençlik hissiyatının sadece güzel, çok güzel olduğu için tutkun olduğu Helen Kurz arasında ki kararsızlığı bile heyecanına renk katmaktadır. 
İnsanoğlu her zaman böyledir. İki farklı seçenek arasında neyi seçip seçmeyeceği kendi tarafından belirlenecek bir tercihle daima imtihan edilmek gibi bir sınavla yaşamaktadır.
işin acı olan boyutu, bu yaşadığı süreci samimiyetle doğru yöne çeviren Hermann için, kaderin ağları farklı yönlerden esmektedir.
Anna için de...
Ah Kader...
...

Annesinden aldığı yün çorapların son bir hediye olacağı hiç bilinse, yaşanılan pişmanlık deyimi ortaya çıkmazdı elbette.
Bir güzelleme sunmuştur bize H. Hesse, tabii ve sıradan bir akış...
İnsanın kaybedilene asla erişemeyeceğini en iyi bilip, idrak ettiği zamanlardan hatırlara sunulan mutlu mesut hayaller sineması...

Özlemin tarifine yaklaşan bir anlatı.
Yazar, kendi hislerini size çok iyi bir şekilde hissettirebiliyor ya da aynı dilden konuşabildiğinizin farkında oluyorsunuz.
Her güzel olan fani şeyin bir sonu olduğu gibi gençliğinde bir sonu olduğunu belirtiyor;"madem ki bütün güzellikler, sonra bütün nefis, mükemmel şeyler geçiciydiler, varsayılan bir amaca yönelmiştiler; belleğimde benim bütün gençliğimi sona erdireceğe benzeyen bu yaz da öyle gün gün akıp gidiyordu."

Anna'ya mı ne oldu, onlar hep dost kalmak istediler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder