Tatar Çölü
Aslında oturup düzinelerce kelime ve cümle yazmamı gerektirmeyecek bir açıklama kitabın arkasında; " Tatar Çölü, hayatın anlamını ve insanın kaderine teslim olmasını sorgular" yer alıyor, ama yazdık işte...
yada biraz bu yazı yazmamam vesile oldu, sabırla okuyacağınızı ümit ediyorum
İlk başta nereden buldum bu kitabı?
Star gazetesi açık görüş ekindeki reklam ve sadece arka kapağındaki yazı cezbetmişti. doğrusu değdi...
Eskiden gazetelerin kitap eklerinde reklam kadar, özel kitap takdimleri de olurdu, güzeldi haniya, ama şimdi çok çok azaldı, özellikle kitabı okuyanların yazdığı takdimler...
Yayın evlerinin reklam/tanıtım yazıları yanında bu takdimler beni çok heyecanlandırırdı. bir kanlı canlı insan tavsiyesinden yada onda gördüğü parıltıdan esinlenerek kendi ruhundan bir şeyler kaleme katarak yazdığı metinler...
Artık öyle metinler neredeyse hiç çıkmıyor, sadece reklamlar, kitap eklerini dolduruyor,
haa arada birde röportajlar.
Sanırım günümüzde bir başkasının deneyiminden yola çıkmak pek tutmuyor olsa gerek.
Ne gerek var!
Reklamlar neyine yetmiyor!
Yetmiyor işte!!!
Gelelim kitaba
Teğmen Giovanni Drogo, akademiyi bitirince tayin olur, Bastioni Kalesine.
Kuzeyde, Tatarların sınırında bir kaledir. sınırı korumak için vücut bulmuş bir kale, tüm mevcudiyeti ötekine göre ayarlanmış bir kale. Düşman sayesinde hayatını devam ettiren bir mekan.
Teğmen Giovanni Drogo anlamaz ilk başta neden buraya gönderildiğini, görev der, üç-beş zaman yapılıp bitirilecek bir zaman parçasını oraya addedip askerliğin, kahramanlık hülyalarına devam etmesine ilk basamak olarak gördüğü bir mekan olarak görmek ister.
O kadar ki evden çıkarken annesi odasını hiç bozmayacağını ve sayılı zamanın tükeneceğini bildiği için öylece bırakacağını söyler.
Drogo da öyle düşünmektedir, "zaten insan 20'li yaşlarda hep öyle düşünmektedir çünkü"...
...
Drogo'nun Bastiani kalesine ulaştıktan sonraki ilk tepkisi geri dönme isteği olmuştur. Kale "Burada her şey bir feragati andırıyordu; ama ne uğruna, hangi gizemli şey uğruna bir feragat'ti bu"
onun içini "meçhul dünyalardan birisi olarak görünüyordu"
Kale kumandanının zoraki olamayan kısa muhabbeti onu 4 aylığına kalıp ardından dönme fikrine alıştırmıştır."İnsan neye alışmıyor du ki"
ilk geceden itibaren yalnızlık dünyasına adım atan Drogo için sorular, soruları kovalamakta hiç aceleci olmamaktadırlar.
"Asla hiç kimsenin geçmeyeceği bir boğazı korumak için yüzlerce adam'ın" bulunduğu bir kale olan Bastiani, oradakiler ise "talihleri, serüven, herkesin yaşamında en az bir kez çalan o mucize anı kuzeyden gelecekti. zamanla gitgide belirginleşen bu uzak olasılık uğruna koskoca yetişkin adamlar yaşamlarının en güzel bölümünü burada tüketiyorlardı" diye tanımlanan bir yığından bahsedilmektedir.
"Onlar, herkesin ortak yaşamına, sıradan insanların mutluluğuna, vasat bir yazgıya alışmamışlardı, birbirleriyle yan yana ya gerçekte bilincine varamadıklarından ya da sadece ruhlarının kıskanç çekingenliğiyle birer asker olduklarından hiç sözünü etmeksizin aynı umutla yaşıyorlardı"
Dorgo ilk başta bu sırrı fark etmiş ve gönül rahatlığıyla kendisinin bunun dışında olduğunu düşünüp Tanrı'ya şükretmektedir. Sonuçta 4 ay sonra çekip gideceği hastalıklı bir mekandı burası...
4 ay sonraki muayenede kapıdan buradan gitmek için giren Drogo, çıkarken alışkanlıklarını terk edemeyeceğini "gizli bir kibre tutularak" kalmayı tercih etmiştir.
"alışkanlıklarımın hepsi ona aitti ve bunları terk etmek Drogo'ya acı verecekti"
...
Aslında Drogo kaleye girerken çizilmiş oyunun bir figürü olduğu ta baştan bellidir.
"Ama aslında o bunu bilmiyordu ve gitmesinin kendisine nasıl bir çaba gerektireceğinden, ne de kalede ki yaşamın günleri, birbirinin tıpkısı günleri, baş döndürücü bir hızla yutup gittiğinden haberdardı. Dünle evvelsi gün birbirinden farksızdı, onları birbirinden ayırt emek olanaksızdı; üç gün önce olmuş bir şeyde yirmi gün önce olmuş bir şey de ona eskiden olup bitmiş bir şey olarak görünüyordu. Böylece , o ayırdına varmadan zaman akıp gidiyordu"
Drogo gurur içinde Kale'de kalmayı tercih etmiştir. "Uzun ve belirsiz vadeli bir iyilik uğruna güvenli küçük sevinçlerden vazgeçmiş olmasından acı bir tat alıyordu önünde öyle çok zaman vardı ki. Yaşamdaki tüm güzel şeyler onu bekliyor gibiydi, aceleye ne gerek vardı. Ona dikkat et Giovanni Drogo diyecek hiç kimse yoktu"
Drogo içindeki lanet bir hevesle, hep daha iyi bir şeylerin olacağı umudunu taşımaktadır.
İlk iznini 4 yıl sonra kullanan Giovanni'nin şehrine dönmesi, alışkanlıklarından uzak kalması "ya şimdi ne olacak" diye düşündürtecek kadar uzaklaştırmıştır., artık bir yabancıdır o; dünyada ki herkeste zaten Giovanni'ye hiç de aldırmaksızın yaşamaktadır.
Eskiden yaşamını besleyen her şey uzaklaşmakta, kendi yerinin rahatlıkla işgal edildiği yabancı bir dünyadaydı, o artık...
Ve Giovanni, o dünyayı şimdi biraz özlemle karışık da olsa dışarıdan seyrediyordu. Oraya geri dönmek kendisine rahatsızlık verecekti. Yeni simaları farklı alışkanlıkları, yeni aşkları alışık olmadığı yeni konuşma tarzları oluşmuştur. Artık bu onun yaşamı değildi, o başka bir yola koşulmuştu, geri dönme ihtimali aptalca ve boşunaydı.
...
Zaman nehrinde katedilen 15 yıl sonunda, Drogo bir gençliği ve orta yaşını Bastia Kalesinde ki o hiç bitmeyen lanet umuda feragat etmiştir.
"Bu on beş yıl dağlar için hiç bir şey ifade etmemektedir. Kalenin surları açısından da pek büyük önem taşımayan bir zaman dilimidir. Ama, insanlar açısından, her ne kadar bu yılların nasıl geçtiği tam anlaşılamamış olsa da zaman katedilmesi gereken uzun bir yol oluşturmuştur. "
Giovanni için hiç gelmeyecek an sabırla beklense de, kendisine upuzun bir dönem, harcamakla tükenmeyecek bir servet gibi göründüğü zamanlardaki gibi olmadığını görememektedir.
Farkına varması için 20 yıl sonra, atla kale çevresinde dolaşırken, kale'ye yeni tayin olmuş genç Teğmen Moro'nun hitabı, ona 20 yıl önceki Yüzbaşı Ortiz ile karşılaşmasını ve yılların geçişini göstermiştir.
O gün Drogo, "koskoca bir kuşağın geçtiğini artık, o uzak Eylül gününde Ortiz'in içlerinde bulunduğunu düşündüğü ihtiyarların tarafına geçtiğini anladı ve hiç bir şey yapmamış olarak, yaşamda tek başına olan Giovanni, çevresine, kendi yazgısının düşüşe geçtiğini görerek korkuyla bakıyordu"
yine de zaman geçiyordu, insanları hiç düşünmeden.
dünyada gidip geliyor, güzel şeyleri solduruyor ve henüz adı bile konmamış yeni kelebeklerde dahil olmak üzere hiç kimse elinden kurtulamıyordu.
Eskiden, inanılmaz derecede uzak gibi duran tarihler, aniden çok yakın görünerek, yaşamın zorlu miatlarını anım satıyorlardı.
Ve bir gün, o ömrünü beklediği o lanet umut kapıyı çalmıştır ama en ters zamanda, Drogo'nun yataktan gözlerini kaldıramadığı en ters zamanda,
İnsan'ın acziyetinin zirvesinde yattığı sınırlarda.
Kuzey'den Tatarlar gelmiştir, kaç nesil'in köhnediği bilinmeyen bu duvarların arkasında lanet umut artık beklenene kavuşmuştur...
ölüm...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder