Nicolas Anelka, ya da Abdul-selam Bilal, burada yazılanlar acı bir hayranlık öyküsüdür.
futbolla bir erkek çocuk olarak çok erken yaşlardan itibaren tanıştım, ne zamandan beri fenerbahçeli oldum derseniz 5 yaşımda ki hatıralar beni dünün fenerbahçesi bugünün şikebahçelisi yapmış diye hatılıyorum. daha eskisi yok...
futbol biraz da hayranlık demektir.. . hani derler ya ortada bir gabak içinde 1 top, 22 salak ve milyonlarca avanak diye o avanklardan birisi olarak mutlaka kabağın içindeki salaklardan mutlaka bir kaçına hayranlık duyarak geçirmişizdir.
günümüz futbolun bir bela olduğunu reddetmiyorum, reddetmek gibi körlük de yapamam, çaresi olmadığını da düşünüyorum yakalanan için en basit tabirle sürünerek kalabilirsiniz.
her neyse ideolojik tartışma zemininde yenileceğim için fazla uzatmıyorum...
bir avanak taraftar olarak benimde büyük hayranlık duyduğum bugüne kadar 3-4 salak oldu...
bunlardan ilk başta ki elvir baliç ti tabiki çocukluğumda ki fırtına gibi esen bir rüzgar ve o dalgalı saçlarla elvir baliç hayatımda ki ilk hayranlık duyduğum futbolcu idi.
ama bu hayranlığımı bastıracak 2 oyuncu daha çıkmıştır.
bunlardan ilki gene baliç ile aynı jeneresyon döneminden olan Nicolas Anelka dır...
Anelka Anelka anelka çığlıkları sipikerin hala kulaklarımdadır.
artistik bir ismi var dı çocukluk ve gençlik dünyam için...
Sayfalar
▼
Sayfalar
▼
17 Haziran 2014 Salı
Bir serginin düşündürdükleri; 29 Mayıs Üniversitesi Ebru Atölyesi Sergisi ve bir eser sahibi olarak MTG
Bir serginin düşündürdükleri ve 29 Mayıs Üniversitesi Ebru Atölyesi Sergisi ve bir eser sahibi olarak
MTG
Aslında sanat zevkim bayağı sınırlıdır yok bile sayabilirsiniz belki...
Nedeni belkide hiç vakit ayırmadığım ya da önem atfetmediğim için olabilir belki.
Ama EBRU Sanatı müstesna
EBRU benim için çok farklı manalar ifade ediyor.
Bu sanatı bu odunsu ruh yapımla nasıl bu kadar sevdim hala bilemiyorum
çok bilmek önemli değil derler çünkü sevginin tanımı yapılamazmış...
Geleneksel Türk-İslam sanatlarından EBRU Sanatı ile ilk tanışmam sanırsam ilahiyat 1. sınıfı'ın yazında Konya B.B. Komek kurslarında tanışmıştım.
onun öncesinde ise mazisi imama hatip yıllarıma giden ufak pürüzlü hatıralar mevcut, çok istediğim halde görevlilerin sen liselisin diye bir defa kurs listesinden adımın çıkarıldığı bir defada mesleki tatbikat kursuna seçilmem nedeniyle devamsızlıktan kaldığım 2 ayrı yılda 2 ayrı kurs maceram olmuştu.
Bu içimden gelen sese kulak verebilmek için tam 3 yıl beklemem gerekecekti.
En son sağolsun hem komşumuz olan ilk Ebru Hocam Kadriye Abla sayesinde 1 yaz döneminde haftanın 4 günü günde 6-7 saat süren bir eğitimden geçmiştim bundan 5-6 yıl önce.
Ta o zamandan içimde ki ses Talha bunu iyiki sevmişsin demişti
İnşallah ömür boyu uğraşacağım ve vaktimi harcayacağım bir uğraş olması temennisiyle
Ebru ile nasıl tanıştığıma dair bu kısa özetten sonra bugüne ait ebru çalışmalarından da bir kaç kelam etmek istiyorum.
Okumakta olduğum 29 Mayıs Üniversitesi bazı noktalarda öğrencilerine sınırsız ve dışarıda kolay bulunamayacak imkanlar açmakla haklı bir gurur duyabilir, çünkü öyle.
Bun imkanlardan biriside 1,5 yıl önce açılan Ebru Atölyesi.
Atölye Hocamız bize her hafta Marmara ünv. Güzel Sanatlar bölümünden gelerek bizlere yardımcı olan ve bu sanatı bize daha da sevdiren değerli Hocamız Seher Aşıcı Hanım; ki sayesinde bu yazının esbabı mucibesi olan serginin aslında baş mimarıdır.
Sergimiz 29 Mayıs ile 6 Haziran Tarihleri arasında İstanbul 29 Mayıs üniversitesi Bağlarbaşı yerleşkesinde ziyaretçilerini ağırlamıştır.
(Bu Yılın Son dersinde Seher hocamız, Eslem, YunusEmre ve Ben)
(Aslında serginin %40 payını çeken iki aktör hocalarının yanına dizilmişler, )