Sayfalar

Sayfalar

2 Şubat 2015 Pazartesi

Konyaspor ile geçen bir gün ve Kaynarca, Hüseyin ve Kamuran'a dair


Bazı şeyleri sevmek mantıksızdır.
tıpkı "futbol" gibi.
Asla bırakamazsınız.
Ömür boyu yakanıza yapışmıştır.
tıpkı bugün Maç bileti sırasında 65 Yaşında saçı sakalı ağarmış ihtiyarın gişede ki memura söylediği gibi:
"Yaş neredeyse 65 oldu ama bir sigarayı bir Konyasporu hala bırakamadık"
Öyle 
bazen bırakılmıyor,
bazı şeyler
bırakılamıyor
bir yerlere çok fena işliyor
sanırım biraz da
bırakılmak istenmiyor olsa gerek.
Hafta başında sözleşmiştik Kaynarca ile: gel Konya maçına gidelim Yeni Stadımızın tozunu al
Ardına Hüseyine de bir el atıp kadroyu tamamlamıştık.
Maç günü kardeşler, yeğenler, kuzenler, komşular, arkadaşlar istanbuldan tanıdıklar
derken bir bakmışım tam 14 dost her biri farklı bir tribünde hep beraber Konya Torku Arenada Konyaspor'un yanındayız 
Büyük bir heyecanla ve merakla gidilen
maç öncesinde lanet okuduğumuz bir Passolig Macerası yaşayıp
maçın ikinci yarısına girip, maçtaki tek golü kaçırmış olsak da
45 dakikalık mücadeleyi izlemek de Stadyumda futbol izlemenin keyfine yetiyordu.
Ah birde futbolcularımızın güzel topçular ola ve iyi bir top çevireydiler, değmezdi o zaman keyfimize... 

Maçta Nalçacılıların atkı şovlarından bir kare 
Maç sonu Belediyemizin 53 nolu otobüsüne stadyuma gelen 16.000 konyasporlu taraftardan araası ile gelmemiş en az 3-5 binin den önce yetişebilmek için inanın en az Torje kadar depar atıp, henüz boş olan otobüse yetişebiliyoruz.
10 sn geçse bittik,
-arkamızda bir mahşeri kalabalık değil otobüse binmek, durağa yaklaşmak ne haddinize-
Yoksa bekle Allahım bekle, ne zaman ne otobüs yetişir o bekleyişlere
"bir tek kalp beklermiş o bekleneceği
insan bekleyemez ama bir otobüsü"

Sonrası ver elini bir ikinci yarı kadar süre geçen yolculuktan sonra Mevlana Çay ocağı.
Hüseyine elveda diyoruz,
Kaldık Kaynarca ile beraber,
saatler bir kez daha beraber geçiyor
tıpkı msraihl de geçen yıllara nispetle
o bir sigara yakıyor, arkasına çayından bir yudum alıyor
nefesi bitmeden bir fırt daha arkasına
sanki hiç bitmiyor o duman...
ben ada çayımı ağır ağır yudumluyorum
ikimizde de bir sessizlik çöküyor
Galip gelmişiz ama Mağluptur bu yolda galip sözüne mi içerledik
yoksa

Iced Earth'in metalik-slow havasındaki The Prophecy'i mi dinledik

ya da
sabahın 9 undan beri telefonlarımıza bakmayan Ahmet Biçer'e bilmiyorum,
arkasına
alt devrelerimizden hemen arka masadan bir mohsen namjoo nağmeleri yükseliyor
hemen kulak kabartıyorum,
Kimdir o beyler muhsin amcayı dinleyen
diyorum
herkes hemen gözlerini
"yiğido"ya çevirip, yiğido abi diyorlar.
Bir eyvallah çekip, devam yiğido diyoruz.

Saattleri ve ardı sıra gelen çay ve adaçaylarımızı bitirdikten sonra
sabahki maceramız bugüne yetmezmiş gibi
bir de Ağrı bilet macerası daha yaşıyoruz.
Limiti yetmeyen kredi kartları ve içindeki parayı harcatmayan banka kartlarına inat
Demokrasilerde ki hiç bitmeyen çarelerden! bir tanesi başvurup hallediyoruz.

Arkasına dönmüyoruz çay ocağına yürüyelim diyorum,
inadına yürüyelim
yollar bu adımlamayla bitmez
ama yürümek de lazım
bir teselli için...
Eskimeyecekleri eskitmek için


arkasına bir telefon trafiği, çarşıda kimler var kim yok diye,
ilk seferde bir Tek Kamuran ses veriyor
diğerleri ise tam mübarekler
Hay be mübarekler
bugün amma da mübarekmiş
Umreciler toplanmışlar bugüne gelmeye karar vermişler.
herkesler evlerde dönüşleri beklemekte...

Kamuran'dan da ses seda yok,
üşüyoruz artık
Koca Reis'in de bir zamanlar üşüdüğü gibi olmasada
Kültürpark'ın soğuk parkeleri üzerinde üşüyoruz bizde...

Gelmek bilmiyor Kamuran
Hayde bre gelsene Kamuran bizi neden üşütüyorsun...
en son haber geliyor
geliyorum diyor.

Bizde adımlıyoruz en sonunda...
Giderken kafamdan bir dostluğun ardına sığınarak bir hinlik doğuyor,
fısıldıyorum mehmed'e
ben yapamam diyor
iş bana kalıyor.

Sarılıyorum telefona
Kamurana diyorum
çıkma evden çayın varsa biz geliyoruz,
müsait misin.
Kamuran biraz duruyor şaşkın
sanırsam ceket üzerinde tam çıkacakken gelen telefona şaşırıyor
hem de gülümsüyor
:D:)
telefonda bile o sıcak gülümsemesini hissediyoruz
arkasına buyrun gelin hacım lafına sığınarak hemen yollanıyoruz;
her ne kadar kendi kendimizi davet ettirsek de
ayların birikmiş bir hasreti var,

kamuran hazırlamış bile biz gelmeden çayı,
yolda daha fazla üşümeyelim diye bindiğimiz uzak yoldan giden dolmuş yüzünden gecikince
ev sahibinden geliyor telefon nerde kaldınız ey misafirler diye.
Neyse daha fazla bekletmiyoruz ev sahibimizi
varıyoruz.

kucaklaşma, özlem giderme, hal hatır sorma, hoş beş, naber hacım, senden naberleri bitirdikten sonra 
oturuyoruz.
beraberce oturmak ve çaylarımızı yudumlamak bile yetiyor bize beraberken.

Kamuran ile ben kelleşiyoruz, Mehmet bizle dalga geçiyor
bizler gülümsüyoruz
müstakbel iki kel adayı olarak...

Gün müslüman için yatsı çıktımı bitti demektir ve biteli zaten çok olmuş ama resmiyette de
bitmesine sayılı dakikalar kala ayrılıyoruz.
Ev sahibimiz bizi bu saatte salıvermiyor,
arabayla saolsun kapılarımıza kadar bırakıyor.

gitmeden son bir hatıra daha düşüyoruz o an'a...
Kamuran ve Kaynarca ile. 

içim elvermiyor bu güzel günü yazılmadan geçmeye
oturyuorum bilgisayarın başına kulağımda
Saat epey ilerlemiş 02:32 diyor
ama içim rahat etmiyor
yukarıda dediğim gibi
ayrıca 
Gecenin bu saatinde beni gene uyku tutmadı, bu sıralar hep oluyor
nedeni biraz muamma 
muammalar bir yana sonunda bitiyor yazı bende hala uyku yok
ama yatmalıyım
hafta içi 2 tane büt'üm var
çalışmam gerek
ol sebepten
 size futbola dair olmasa da bir futbol takımı ile özdeşleşmiş bir şarkı ile veda edelim bakalım.
"Rumba de Barcelona"

şayet şarkımı beğenmediyseniz o zaman Sezen Aksu'dan gelsin "belalım".


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder