Not: Bu çalışma Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Günümüz türk Dünyası Çalışmaları Dersi için hazırlanmış olan bir Kitap tanıtım ödevidir.
Muruc ez Zeheb (Altın
Bozkırlar)
Mesudi, Muruc ez Zeheb (Altın Bozkırlar), Selenge Yayınları, İstanbul,
2004, 275 sayfa.
Mesudi
Hicri 3. Asrın sonlarında (280/893) ve 4. Asrın başlarında(345/956–346/957)
yaşamış bir müelliftir. Bağdat doğumlu
olup, buradaki medreselerde çeşitli ilimler tahsil etmiştir. Hicri 300 yılının
başlarında Bağdat’tan ayrılmış ve çeşitli seyahatlarde bulunmuştur. Bugündü
İran dediğimiz Fars ve Kirman coğrafyasında, Horasan, Afganistan sonrasında ise
Hindistan ve ardından Çin’i gezmiştir. Çin’den sonra Afrika’ya geçmiş özellikle
Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde dolaştıktan sonra Yemen’e ve Şam bölgelerini
gezmiştir. Şam’ın ardından Mısır’a geçmiş ve ömrünün sonuna kadar burada
yaşamıştır.
Yazarın
17-34 arasında değişen eseri olduğu tahmin edilsede, günümüze sadece 2 tanesi
ulaşmıştır: Muruc ez Zeheb ve Kitab et Tenbih vel İsraf.
Muruc
ez Zeheb’in ilk çevrisi 19.Yy’ın ortalarında Fransızca’ya 9 cilt olarak
çevrilmiştir. Bunun dışındaki diğer çevriler ise kısım kısım olup genelde
ilgilenilen dar bölgelerle alakalı kısımlar olmuştur. Arap Dünyası Mesudi’nin
eserine çok fazla kaynak göstermemesi ve İsrailiyat denilen Tevrat kaynaklı
rivayetlere çok sık yer vermesi ve de bilimsel tahkikli bir baskısı olmadığı
için gerekli ilgiyi göstermemiştir. Yeniden Tıpkı basımı 1964 yılında Kahire’de
basılmıştır. Bir yıl sonra 1965’te Beyrut’ta 5 cildi orijinal ve tahkikli ve
tashihli metin, 2 cildi de dizin ve notlar olarak 7 cilt halinde basılmıştır.
Eserin Türkçe çeviriside Ahsen Batur tarafından 1965 Beyrut baskısından
özetlenerek çevrilmiştir.
Eserin
Muhtevası ise o dönem yazılmış diğer eserler gibi önce dünyanın yaratılışı ve
yeryüzünün şekli, iklimler ve coğrafyadan bahsetmekte, sonrasında ise dönemine
kadar gelen çok farklı rivayetleri aktarmaktadır. Eserde ilahiyat/teoloji’den,
tarih’e, coğrafya’dan ahlak ve siyaset’e ve felsefe’ye kadar çok geniş bir
içerik barındırmaktadır. Bunun dışında ise özellikle gezip görmüş olduğu İslam
dünyasını çevreleyen ülkeler ile ilgili Çin’den Hindistan’a Hazar bölgesinden
Afrika’nın doğu ve kuzey kısımları ile bugünkü Ortadoğu coğrafyası ve
milletleri hakkında değerli bilgiler vermektedir.
Eserin
Türkçe çevrisinde, günümüz koşullarına göre uyarlanarak, bugün
kullanabileceğimiz veriler, özetlenerek aktarılmıştır. Özet kısmında çevirmen
Ahsen Batur özellikle Türk Tarih ve Coğrafyası ile ilgili olan kısımlar önem
vermiştir. Burada Türklere komşu olan yada ilişkisi bulunan tarih ve
coğrafyalarıyla ilgili kısımlardan, çevirmenin önemli bulduğu konular çevrilmiş
olup bunun dışındaki o dönemde yazılmış eserlerde de çok sık karşılaşılan
bilgiler ya özetlenerek alınmış ya da atlanılmıştır.
Birinci
Bölüm (s.19-64). “Tufandan Sonra” başlığını taşımaktadır. Hz Nuh döneminde
yaşanan Tufan’ın öncesi ve sonrasına yer verilmiş, özelliklede Tevrat kaynaklı
çok sayıda rivayet(israiliyat) aktarılmıştır. Tufan sonrasıdünya milletlerinin
tekrar nasıl türediğinden ve bugünkü anlamda Arap, Türk, Hint, Acem, Yahudi ve
Rum milletlerinin Hz Nuh’un hangi oğlundan geldiği ve nerelere, nasıl
dağılıp bugünkü milletleri
oluşturduğudan bahsedilmiştir (Medudi’nin yaşadığı dönem). Millet bahsinden
sonra her milletin ozaman yerleştiği coğrafya ve halkların karakteristik
yapıları ile ilgili bilgilere yer verilmiştir.
İkinci
Bölüm (s. 65-110). “Kafkas Dağları, Alanlar, Hazarlar, Türk Kavimleri’dir”. Bu
bölümde Kafkasya ve Hazar Denizi civarından bahsedilmektedir. Burada yaşayan
Türkler ve onların etkileşimde olduğu Kafkas halkları, Ruslar, Gürcüler ve
Bizans’ın faaliyetlerinden bahsetmektedir. Bölge halkalarının siyasi
yapılarının dışında, sosyal, içtimai ve dini hayatlarıda anlatılmaktadır.
Üçüncü
Bölüm (s.111-136) “Asuri, Nabat ve Fars Krallıkları”adlı bölümür. Burada
bugünkü İran bölgesi ve Irak’taki siyasi yapı ve sosyal hayat anlatılmış,
bölgedeki devletlerin kısa bir tarihi özeti okuyucuya aktarılmıştır. Ayrıca
bölgede ortaya çıkan ve sonrasındaki devirleirde büyük oradan etkilen
Zerdüştlük vb gibi dinlerdende bahseilmiştir.
Dördüncü
Bölüm (s.137-174) “Sasani Hükümdarlar (Geç Farslar)’dır”. Ortadoğu ve Hazar
coğrafyasında uzun yıllar hükmetmiş Sasani devleti geniş şekilde anlatılmıştır.
Öne çıkan hükümdarlarının hayatları, nasıl hükümdar oldukları, halkları ile
ilişkileri, devletin adalet durumları ve fütühat hareketleri ve geniş şekilde aktarılan
rivayet ve menkıbelerle zengilenştirilmiş sultanların hikayeleridir.
Beşinci
Bölüm (s.175-196) “Yunan Kralları ve Yunan’ın Kökeleri”. Felsefenin ana yurdu
olan Yunanistandan bahsedilmekte ve Makedeonyalı Filip’in oğlu Büyük İskenderin
fütühat harekatından bahsedilmektedir. İskender sonrası Roma ve
pagan/putperestlik anlatılmıştır. Hristiyanlığın doğuşu, Roma’nın Bizans’a
geçişi ve Konstantiniyye’nin kuruluşu ile ilgilide anlatılar mevcuttur.
Bölmün
son kısmındaa ise Hicaz ve Şam bölgesinin adlarının etimolojik anlamından ve
bugünkü adlarının nasıl konulduğu anlatılmaktadır. Bölgede yaşayan Kürtler’in
de etnik kimliği hakkında ise bölgede söylenen birden farklı rivayetler
aktarılmıştır.
Altıncı
Bölüm (s.197-212) “Dünyanın Acayiplikleri” adındadır. Burada dini hayattan
bahsedilmiş, Yunan’dan, Acem’e, Çin’den Hint’e kadar batıl olarak addedilen bu
dinlerde ki tapınma ve tapınak adatlerinden, dini ritüellere kadar bütün
bunların geçmişi ve nasıl ortaya çıktıkları bahsedilmekte ve Mesudi’nin
yorumları mevcuttur.
Yedinci
Bölüm (s.213-254)”İslam Tarihinde Siyasi Anekdotlar” adı altında, Hulefa-i
Raşidin, Emevi ve Abbasi halifeliği devrinde yaşanmış menkibeler
anlatılmaktadır. Ayrıca Türk tarihi ile ilgilide, Türkler’in Abbasi
Halifeliğinin hizmetine girmeleri ve sonrasında siyasi mücadeleler içinde
oynamış oldukları rollerden bahsedilmiştir.
Mesudi’nin
yazdığı eserinde Hicri 3. ve 4. Asırda İslam dünyasına ve çevresindeki pek çok
ülke ve topluluğa ışık tutumuştur. Her ne kadar eserine aldığı ve aktardığı
malumatlarda yeterince bir tenkitten geçirmemiş ve düzenli bir aktarımı
olmasada biizat birinci aktarmış olduğu bilgilerin geçmiş’e tuttuğu ışıktan
dolayı büyük bir öneme ve değere sahiptir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder