Tekirdağlı Mütekaid Muallim Hüseyin Çakan Hocayla tanışmamız ve Talebeye Kitap Hediye Etme Geleneği
Mart ayının son salısından bir önceki salısında üniversite yemekhanesinde abdullah rıdvan ile otururken söz bir anda uzun zamandır kitapçılara gitmediğimize gelivermişti. O anda kitap denilince heyecana gelen arkadaşlar olarak bir anda ayaklanıvermiş ve yanımıza Nejat dede ile bahçede denk gelen Yunus emre'yi de alarak karşıya doğru yola koyuluvermiştik. Hedef. Cağaloğlundan başlayıp, Süleymaniye sırtlarına kadar olan güzergahta kitap ve kitapçılar ile bir gün geçirmenin heyecanını bir kez daha hissedebilmekti.
Kim bilir son demlerimizi geçirdiğimiz 29 mayısın günlerinden sonra bir daha bu heyecanı birlikte hissedemiyecektik.
O anda aklımıza ne öğleden sonraki ne de akşamki derslerimiz gelmişti,
demek ki kader bize daha güzel vesile sunmuş olacak ki, her şeyi bırakıp bir anda çıkıvermiş;
ki günün sonunda herkes buna bizzat şahit oluyordu.
Marmararay cağaloğlundan çıktıktan sonra dergah yayınlarının merkezi olan Ana Kitabevi ilk durağımız oluyordu. Hikayemizde işte tam bu anda başlıyordu.
Kitapçıda olmanın güzelliği raflardaki güzelleri seyrederken kendinden geçmenin de ötesindedir artık; okuyanlar bilir, okumayanlar zaten bizi anlayamazlar bile.
İşte tam bu güzellerle buluşmanın telaşesiyle herkes kendi güzelinin peşinde büyülenmiş bir halde dalmış ve birbirine kendi güzellerini överken. Bir muhterem zatın dikkatini çekiyor ve film bu anda başlıyordu işte. Ana kitabevinin arka köşesinde ki masada oturan Simasından güven ve edep akan değerli bir zat bizim konuşmalarımıza önce kulak misafiri oluyor ardından özür dileyip bize yardımcı olmak maksadıyla bir kaç öneride bulunuyordu.
Bu değerli Beyefendinin önerisi hepimizin birden dikkatini çekince; önce bir hoş sohbet ardından tanışma ve hediyeleşmeye kadar gidecek olan muhabbetin kapısı aralanıyordu.
Hüseyin Bey, Nurettin Topçu'nun liseden hocası olduğundan dem vuruyor ve bizlerle ufak bir girizgah yaptıktan sonra sanırsam bizleri sevmiş olsa gerek ki hemen kasada bulunan görevliye dönerek bizleri de işaret ederek 4 tane kitabın kendi hesabına yazmasını söyleyiveriyor. Ve bizlere de okuduğumuz bölümlere göre Nurettin Topçu'dan
Yunus ve Bendenize edebiyat fakültesi tayfası olarak "Kültür ve Medeniyet"
İlahiyatçı tayfa olan A.Rıdvan ve Nejat Dede'ye ise "İslam İnsan Mevlana ve Tasavvuf" kitapları bahtımıza düşüyordu.
Hüseyin Çakan Hocamızla ayak üstü başlayan sohbet bir anda 20-25 dakikayı buluveriyordu.
Hocamız cömertlik üzerine cömertlik gösteriyor son olarak bir gün Tekirdağa yolunuz düşerse köfteleriniz benden diyor ve Telefon numarasını bırakıyor, bizler bu güzel davete icabet etmek için elimizden gelen gayreti sarf edeceğimizi belirtiyor ve hocamızla vedalaşıyorduk.
Bu güzel karşılaşma vesilesiyle bizler hem Hüseyin Çakan gibi beyefendi ve mütevazi bir Hocamızı tanımış oluyor, aynı zamanda birer öğrenci olarak hem takdir görüp üzerine kitap gibi değerli bir hediye almanın güzelliğini yaşarken hepsinden de öte bütün bunların bize aktarılma üslubuna da bizzat şahit oluyorduk.
Hüseyin Çakan hocanın Rahmetli Hocam Dediği Nureddin Topçu'nun aziz hatırasına bizlerin her birimize hediye eylediği kitaplar ve isteğimiz üzere hocamızın bizlere unutulmayacak ufak birer hatıra konumuna dönüşen küçük takdimleri...
Yunus Emre'ye hediye edilen eser.
Bendenizin hediyesi.
Abdullah Rıdvan'ın hediyesi
Ve son olarak Hüseyin Çakan Hocamızın Nejat Dede'mize hediye ettiği kitap.
Bu yazıyı okuyan sizlerden ricam başta geçmişlerimiz olmak üzere Nurettin Topçu hocanın aziz ruhlarına ve de Hüseyin Çakan hocamızın ailesinden darı bekaya göçmüş tüm yakınlarının ruhları için birer fatiha bağışlamanızıdır.
El Fatiha
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder