Sayfalar

Sayfalar

30 Eylül 2012 Pazar

Başbakan Erdoğan,dan 'Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine şiiri

Başbakan Erdoğan 3. Ak Parti kongresinde okuduğu Sezai Karakoç'un 'Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine' adllı şiiri.





Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili 
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkis'in
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikârsın sen bellisin.
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili 
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgelendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgân'da
Kandilli'nin kurşunî şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili 
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili 
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili 
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

30 Eylül 2012 Ak Parti Kongresi Notları

Ankara Başbakan Tayyip Erdoğanın 3. ve son kez aday olduğu kongre Başbakan erdoğanın saat 11 sıralarında salona gelmesiyle başlamış durumda.

Dünyadan yaklaşık 50 ülkeden 200 temsilcinin ve 3 devlet başkanının takip ettiği kongre çoşkuyla açılmış durumda.

Başbakan erdoğan her zaman olduğu kongreye şiirle (Sezai Karakoç tan Uzatma Dünya Sürgünümü benim)ve milletimize teşekkürle başladı.

Erdoğan önce türkiyenin sınır illerinden başlayıp ardından islam dünyasının başkent ve önemli şehirlerine
selam gönderirken suriyede özgürlük ordusu neferlerine gönderdiği selam ve övgü ve destek dikkat çekerken Kudus e ayrı bir övgü gönderdi son olarak ise Fahri Kainat Efendimizin şehri Medine ve Kıblemizin başkenti Mekkeye selam göndeeridikten sonra dost ülke olarak sadece avustralya ,brezilya ve japonya ya selam göndermesi başka dikkat çeken belkide çok konuşulacak bir ayrıntı

Başbakan erdoğanın yaklaşık 15-16 lideri alkışlattığı konuşmada ise en çok alkışı ise yaklaşık yarım dk alkışlanan Hamas Lideri Halid Meşal oldu.

29 Eylül 2012 Cumartesi

2012 Yılı Kurban Kampanyaları ve imam hatip liseleri


2012 Yılı Kurban Kampanyaları

YazdırPDF
kurban2012
İmam-Hatip neslinin iaşe ve ibatesine destek olan kurumlarız, 2012 yılında kurban bağışlarınızı beklemektedirler. Bu kurumlarımız, gerek yurtlarında kalan İHL öğrencilerine, gerekse İstanbul geneli İHL’lerde gündüzcü olarak okumakta olan öğrencilerimize sıcak yemek dağıtımı yapmaktadırlar. Bu kurumlar (alfabetik sıraya göre):
Ensar Vakfı: İstanbul geneli İHL’lerde gündüzcü olarak okumakta olan 2 bin 500 öğrencilerimize kendi okullarında öğle yemeği ikram etmektedir. Büyükbaş hisse bedeli 600 TL’dir. Ensar Vakfına online bağış için buraya tıklayabilirsiniz.

İlim Yayma Cemiyeti: Yurtlarında kalan öğrencilere üç öğün yemek ikramı vardır. Büyükbaş hisse bedeli 590 TL’dir. İlim Yayma Cemiyetine online bağış yapmak için burayı tıklayabilirsiniz.
İrtibat: Mustafa Dinek 0533 527 77 20
Wonder: Önder organizasyonu ile Wonder himayesinde Viyana’da lisans, yüksek lisans ve doktora öğrenimi gören, çoğunluğu İHL’li olan öğrencilere  ikram edilmek üzere başlatılan kurban kampanyasına, büyükbaş için 500 TL ile iştirak edilebilir.
Wonder Dernegi Hesap Bilgileri:
T.C.  Vakiflar Bankasi Beyazit Subesi
Euro Hesap No : TR950001500158048000937015
TL Hesap No :  TR720001500158007289934221

İrtibat: Zekeriya SOYSAL zekeriyasoysal@gmail.com   +4367688779203


Kurbanlarınızın makbul, bayramınızın iki cihan saadetine vesile olmasını dileriz.

Önder açıklaması Sevgili İHL Sevdalıları


logo


ÖNDER İmam –Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği, İstanbul İHL’den mezun olan 12 hocamızın gayretli çalışmaları neticesinde 1958 yılında kurulmuştur. Bu özelliği ile derneğimiz, yurdumuzun en köklü sivil toplum kuruluşlarından biridir. 54. kuruluş yılını kutlayan derneğimiz, sizlerin dualarınız, destek ve yardımlarınızla yoluna devam edecektir.

Sevgili İHL Sevdalıları

54 yıllık geçmişinde, mezun, mensup ve camiasına yönelik binlerce hizmeti ile, milletimiz nezdinde itibarlı bir konum edinen derneğimiz 04.04.2011 tarih ve 2011/1798 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile “Kamu Yararına Çalışan” Derneklerden sayılmıştır. Gerek derneğimize verilen bu değer ve gerekse ÖNDER’in itidalli mücadelesi neticesinde İHL’lerin katsayı adaletsizliğinin kaldırılışı, İHL’lerdeki başörtüsü yasağının uygulanmayışı, kesintisiz sekiz yıllık eğitimin kademeli hale gelişi, 4+4+4 sistemi ile, 2. 4 yılda İHL orta okullarının açılışı diğer orta ve liselerde Kur’an-ı Kerim, Peygamber Efendimizin Hayatı ve Temel Dini Bilgilerin seçmeli ders olarak kabulü gibi, güzel ülkemizde hayatın normalleşmesinin mutluluğunu yaşamaktayız.
Tüm bu olumlu gelişmeler; görev, yükümlülük ve sorumluluklarımızı arttırmaktadır. Bu yeni dönemde, sayıları en az ikiye katlanacak İHL öğrencilerimizin şuurlanmalarına yönelik ÖNDER Akademimizin faaliyetleri önemli bir ivme kazanacaktır. ÖNDER Genel Merkezimizde bursiyerlerimize yönelik kurs, seminer ve sohbetler yoğunlaşarak devam edecektir.
Türkiye geneli “Kardeşim Dedim” temalı kamplar daha çok ve kapsamı daha geniş olarak yapılacaktır.
İHL-Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora öğrencilerine yönelik burs hizmetlerimiz artacaktır.
Camiamızı ilgilendiren konularda daha çok rapor hazırlayıp, çözüme katkıda bulunmamız gerekecektir.
İHL’lerimizin bina ve eğitim yönünden cazibe merkezleri olması için daha çok gayretimiz olacaktır.
İHL’li öğrencilerimizin sosyal, kültürel ve sportif alanlarda ses getirmeleri sağlanacaktır.
Her İHL’ye bir mezun derneği parolası ile, ülke İHL mezun dernek ağıyla örülecektir.
İHL kurultayları, Sempozyum ve Çalıştaylarla ülke gündemlerine katkıda bulunacaktır.
Bu ve buna mümasil hizmetler sizlerin duanız, destek ve katkılarınızla bereketlenerek devam edecektir

İMAM HATİPLİ OLMAK


imamhatipliolmak

Önce “ İmam ve Hatip” kavramlarının izah ve anlaşılması gerekir, konunun mânâ ve önemini etraflıca anlayabilmemiz için.
İmam; yalın bir ifade ile önder, lider, hatip ise; topluluklara hitap eden, onları yönlendiren, etkileyen demektir. Geniş açıdan baktığımızda İmam; Ümmetin önderi, kıyamete dek değişmeyecek lideri Hz. Muhammed (SAV)’in vârisi olma azim ve kararlılığını kuşanmış, O’nun nurlu yolunun onurlu yolcusu, O’nun sırat-ı müstakime çıkan aydınlık izinin takipçisi olabilme şuuruna ermeyi hedeflemiş er kişidir. Hatip ise; Rahmet Pınarı’nın şefkat musluğundan ab-ı hayat iksiri içmeye talip, bu iksirin manevi tesiriyle, yaratılış gayesini unutmuş, şeytanın, nefsinin esiri olmuş, Allah’a kulluğu terk ettiği için şehvetin, şöhretin, makam ve mevkinin esaret tuzağına düşmüş olanlara, acıyarak, şefkat elini ve merhamet bağrını açarak “Durun kalabalıklar! Bu cadde çıkmaz sokak” diye seslenen muhabbet fedaisidir.
Bu girizgahtan sonra, İmam-Hatipli olmak nedir, nasıl olmalıdır, İmam-Hatipli’nin görev ve sorumlulukları nelerdir? faslına geçmezden önce, kuruluşundan günümüze İmam-Hatip Okullarının, liselerinin serencamına bir göz atmak, konuya vukufiyeti sağlayacak ve konun daha iyi anlaşılmasına zemin hazırlayacaktır.
Cihan devleti Osmanlı’nın, iç ve dış düşmanların entrikaları neticesinde yıkılışından sonra, yerine kurulan-kurdurulan genç Cumhuriyet’in kurucularının dine ve dindara şaşı baktıkları, düzmece komplolarla dindarları zindanlara attıkları, darağaçlarında sallandırdıkları, medreseler, tekke  ve zâviyeleri kapattıkları, bazı camilerin kapılarına kilit vurdurdukları, bazılarını depo-ahır gibi kullandıkları, inkarı mümkün olmayan tarihi hakikatlerdir. Kendi tembellik, kin ve düşmanlık ve becerisizlikleri sebebiyle, kendi çıkarları ve saltanatlarını koruma uğruna, ülke çıkarlarını kenara iten zihniyet ve Osmanlı’nın zor dönemlerinde kıt imkanlarına rağmen Avrupa’nın sanayi devriminin şifrelerini ve kalkınma modellerini öğrensinler diye Avrupa’ya gönderdiği Jön Türkler ve İttihat Terakkiciler ihanete varan komplolarıyla, İslam aleyhindeki faaliyetleri kapsamında “İslam bizi geri bıraktı, Hıristiyanlığa geçelim” teklifinde bulunma küstahlığını göstermişlerdir. İslamî eğitim yasaklanmış, dindarlar takibata uğramış, ülkede cenaze namazı kıldıracak hoca bile bulunamaz olmuştu. Anadolu’muzun en ücra köşelerine varıncaya kadar her yerinde din ve dindar aleyhinde aleni faaliyetlerin, bizzat idare tarafından yürütülmesi, ülkemizde bu elem verici manzaraların oluşumunu hızlandırmıştı.
Müslümanları isyanın eşiğine getiren bu tür baskıların dozu zaman zaman hafifletiliyordu. Bu fetret döneminde, bazı şehirlere de sus payı niteliğinde İmam-Hatip Kurslarının açıldığına, sudan sebeplerle bunların ilk fırsatta kapatıldığına şahit oluyoruz. Şeflik döneminin ve tek partili hayatın sona ermesini müteakip, bugünkü şekline yakın İmam-Hatip Okullarının 1951 yılında,  ülkemizin 7 ilinde açıldığını görmekteyiz. Kuruluşundan günümüze geçen 61 yıllık zaman içersinde bu okullara, bir çok sinsi tuzaklar kurulmuş, önlerine engeller konmuş, 3. dünya ülkelerinde bile rastlayamayacağımız haksız uygulamalara maruz bırakılmıştır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, bu okullar güzel insanlar yetiştirdi. Sevgi esaslı eğitimin merkezi ve önderi oldu. Bu okullar, madde ile manayı sinesinde mezcetmiş güzide insanlar yetiştirdi, yetiştirmeye de devam edecektir. Bu okulların mezunları, halka hizmeti Hakk’a hizmet şuuruyla yapan, vatan ve milletini aşk derecesinde seven örnek insanlar oldu. İmam-Hatipli olmak, zaten başka türlü olamazdı, olmamalıydı. İmam-Hatip Okulları, vefakâr halkımız tarafından sahiplenilmiş, binaların % 90’ı, hamiyetperver insanlarımızın yardımlarıyla yaptırılmış eğitim kurumlarıdır. Sadece binalarını yaptırmakla kalmamış, masasından sırasına, mescidinden-laboratuarına  kadar bu okulların araç-gereçleri de halkımızca sağlanmıştır. Bu okullar, devlet-millet kaynaşmasının yaşayan efsaneleridir. Temelleri ihlas, samimiyet, sevinç gözyaşları, dualar ve alınteri helal kazançlarla atılan bu okullardan vatan haini, millet-mukaddesat düşmanı, soyguncu-hortumcu çıkmamıştır. Bu güzide eğitim kurumlarından, milletine ve değerlerine yabancı ve onlara tepeden bakan eyyamcılar yetişmemiştir. Onun için bu okullar milletimizin gönlünde taht kurmuştur. Fenni ve müsbet ilimlerin yanında, fıtri bir ihtiyaç olan din ve mukaddesatın da eğitiminin yapıldığı bu okullar, inşallah kıyamet dek devam edecek “bu okullar miadını doldurdu” diyenlerin kehanetleri boşa çıkacaktır. 2012-2013 eğitim-öğretim yılında bu okullara olan teveccüh, bu tür indi ve de kıt düşünenlere okkalı bir cevap olsa gerektir.
İmam-Hatipler, kimilerinin, kirli siyasetlerine alet ederek “arka bahçe” söylemlerinin aksine, bu aziz milletin has bahçesi, bu şanlı ümmetin umududur. İmam-Hatipliler de, bu has bahçenin nadide, latif gülleridir. Güllerin Efendisi’nin aydınlık izinde, huzur veren ortamında, her daim en güzel açan ve kokan. Çağımızda, İmam-Hatipli olmak, ülkemizde İmam-Hatipli olmak, peşinen ağır bir yükümlülüğü kabullenmek, kutsal yükün hamallığına soyunmaktır.
Bu girizgah ve izahtan sonra, ideal İmam-Hatipli nasıl olmalıdır konusuna geçilebilir:
İmam-Hatipli, Rahmet Peygamberinin nurlu yolunun onurlu yolcusu ve O’na lâyık vâris olma idealinin sahibidir. Tebliğ görevinin en önemli Peygamberi vâris ve emanet olduğunun bilinciyle, bu görevi, Kur’ani metotla yapma gayretinde olandır. Önce nefsinden, yakın akrabasından başlayarak, daireyi genişleterek, mahallesinde çalmadık kapı, ilahi mesajı ulaştırmadık kimse bırakmamayı hedefleyendir. İmam-Hatipli, gönül doktorudur. Nazargâh-ı ilahi olan gönlün, masivâ ile kirletilmesi ve işgali karşısında, gönüllerin mânevi şifası olan Kur’anı, güzel söz ve örnek hâl ile kırık kalplere, istila edilmiş gönüllere nakşetme sevdalısıdır. O, bunu yaparken, hâli ve davranışları ile örnek olur. Onun her hali bir tebliğdir. O, dâvâ adamıdır, dâvâsını dert edinen ve derdini seven diğergamdır.
İmam-Hatipli, sırat-ı müstakimden, Allah’ın razı olduğu dosdoğru yoldan her ayağı kayanın üzüntüsünü derinden hisseder, her tuzağa düşende, kendi ihmalini hesap eder ve yapılması gerekeni sadece Allah (cc) için yapar. Dünyanın neresinde olursa olsun, ayağına bir diken batan mü’min kardeşinin acısını yüreğinde hisseder.
İmam-Hatipli, her yaratılanın Hz. Adem’in, Hz. Nuh’un soyundan gelen Peygamber evlatları olduğunun idraki içerisinde, yaratandan ötürü yaratılanı sever. Elinin erdiği, sesinin eriştiği her yere tevhidi, ilahi mesajı ulaştırmanın gayretinde olur. O, küfür bataklığında olanlara da, küfür tuzağına düşürülenlere de kızmazdan önce acır. Muhabbet fedaisi olarak onlara şefkat elini uzatır, hidayetleri için kavli ve fiili duada bulunur.
İmam-Hatipli, dünyanın kıvamının, huzur ve sükûnunun son hak dine uymaktan geçtiği ve bir insanın hidayetine vesile olmanın, Allah katındaki mükâfatının bilinciyle hareket eder.
Dünya idaresinin, Allah’a layıkıyla kul olamayanlara bırakılmasının, mü’minlerin, Allah’ın halifeleri olduğu gerçeğiyle bağdaşmadığının ve ihtiyar dünyamızdaki tüm olumsuzlukların temlinde, emaneti ehline vermeyişin yattığının farkındadır İmam-Hatipli.
İmam-Hatipli, sinelerde semtlerde, hanelerde, yakılan maneviyatsızlık ateşini söndürmek için mücadele eder. Fitne ateşine odun taşıma basiretsizliğini göstermez. Oynanan oyunların perde arkasını ferasetle görerek oyunlara gelmez, piyon ve oyuncak olmaz.
İmam-Hatipli, tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (SAV)’in, âlemlere rahmet oluşunun yaşayan örneğidir. O, merhametiyle, şefkatiyle, sevgi ve saygısıyla, Rahmet Deryası’nın güzel ahlakını yansıtır, her haliyle, beraber yaşadığı topluma “işte bu, son peygamberin ümmeti, O’nun nurlu yolunun şerefli yolcusu” dedirtir.
İmam-Hatipli, ihlâsı, samimiyeti, ihsan derecesine ulaşan kulluğu, ahde vefası, Yaratandan ötürü yaratılanlara şefkat ve sevgisiyle bir paratoner gibidir. Etrafını aydınlatırken, kendisi bir mum gibi erir, çünkü ümmetin derdi onun derdidir, insanlığın isyanı onun elemi ve kederidir.
İmam-Hatipli dâvâ adamıdır, mânâ eridir, münker karşısında “bana ne” diyemez, ideal ve mefkûresi olan, niçin yaratıldığının farkına eren ve yapması gerekenleri vaktinde, ilahi ölçü ve değişmeyen rehber eşliğinde en mükemmel yapmayı şiar edinendir.
Asım’ın nesli ümmetin umudu, maneviyatımızın sigortaları, gönül semamızın yıldızları, yolunu kaybedenlerin kutup yıldızı, küfrün, şirkin, isyanın kahredici batağında boğulmak üzere olanların can simidi olan İmam-Hatipliyi, bu şuur ve erdemde yetiştiren vefakar insanlar öğretmenlerdir. Bu okulların idaresinden-eğitimine, güvenliğinden-temizliğine hizmet edenlerin hepsinin hakları vardır bu nesil üzerinde. Hele, ders saatlerini dopdolu geçiren, konuları en faydalı şekilde işledikten sonra, her dersin sonunda 5-10 dakikayı Kur’an, Hadis ve hayatın gerçekleri ışığında, gençlere hedef gösterircesine, şuur aşılarcasına sohbete ayıran, teneffüslerde etrafı öğrenciler tarafından çevrilen, babacan tavırlarıyla öğrencilerine güven veren hocalarımız, öğretmenlerimiz, idarecilerimiz, belletmenlerimiz yok mu, o eli öpülesi dâvâsını dert edinenler. Bu tabloda onların pâyesi çoktur.
Fetret devrinden sonra, elhamdülillah bir milat oldu. İmam-Hatip Ortaokulu ve liselerine akın başladı.
Tüm İHL Mezunları, Okul İdaresi, Öğretmenleri, Mezun Dernekleri, Okul Aile Birlikleri, bu konuda hassas olan STK’lar, bu dâvâya gönül veren hayır sahipleri, İHL câmiası olarak, bu yeni dönemde okullarımıza, öğrencilerimize sahip çıkmalıyız. Okul idarecilerimizi yalnız bırakmamalı, daima onlarla beraber olduğumuzu onlara hissettirmeliyiz. Ancak o zaman İmam-Hatipli olmanın hazzına erer ve şükrünü edaya muvaffak oluruz.  İmam Hatiplilere iade-i itibarın yapıldığı ve İmam Hatiplerin milletin gözbebeği olarak vasıflandırıldığı bir zamanda, yeni okul ve dersliklere şiddetle ihtiyacın bulunduğu anda, 28 Şubat döneminde el konulan haklımızın İHL olarak yaptırdığı binaların hâlâ amaçları dışında kullanılmalarını anlamakta güçlük çektiğimizi, bu binaların acilen amaçlarına uygun hale getirilecekleri umut ve inancıyla 2012-2013 eğitim-öğretim yılının ümmetin, aziz milletimizin ve insanlığın huzur ve sükûnuna vesile olmasını diliyorum.

Sabri Otağ

kaynak : önder

27 Eylül 2012 Perşembe

Türkiyede İmam Hatip Okulları Sayısı ve 2012 Yılında Kaydolan Öğrenci Sayısı

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Emin Zararsız'ın açıklamalarına göre;

, ''Şu an itibarıyla bağımsız imam hatip ortaokulu sayımız 700. 
Bir imam hatip lisesinin bünyesindeki imam hatip ortaokulu sayımız ise 405. 
İmam hatip lisesi sayımız ise 694'tür. 
İmam hatip ortaokullarının 1. sınıfına 107 bin, 
imam hatip liselerinin 1. sınıfına ise 125 bin öğrenci kaydoldu'' diye konuştu.

23 Eylül 2012 Pazar

Recep Konuk: Konya'nın neyi eksik hollandadan konya tarım başkenti olacak


Recep Konuk: Konya'nın neyi eksik?
Altınekin’de 2011 yılının Aralık ayı sonlarında temeli atılan yağ fabrikasının kısa sürede tamamlanarak üretime başlamasının bölge tarımına yeni bir ivme kazandırdığını ve daha büyük bir gelişimeye ve büyümeye öncülük edeceğini söyleyen Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, tahıl ambarı Konya’nın dünya gıda başkentleri arasına adını yazdırabilecek potansiyele sahip olduğunu belirtti. 

                                           

Konya Ovası’nın bugün ürettiğinden kat kat daha fazlasını üretebilecek potansiyele sahip olduğunu belirten Recep Konuk, dünyanın en büyük tarım ürünleri ihracatçıları arasında ABD ve Fransa’dan sonra üçüncü sırada yer alan Hollanda ile Konya arasındaki tarımsal ve ekonomik farklılığı kıyasladı. Konuk, “Hollandalıların, Konya’nın tarım arazisinden daha küçük bir tarımsal arazide gerçekleştirdiklerini bu bereketli topraklarda başarmak, bu toprakların sahipleri için ulaşılması zor bir hayal olmamalıdır. Bu iddiaya sahip olmak, bu iddiayı gerçekleştirmek bu toprakların sahipleri için mecburiyettir” dedi.
Altınekin Yağ Fabrikası’nın üretime başlaması nedeniyle değerlendirmelerde bulunan ve Konya Ovası’nın üretim potansiyelini harekete geçirmek, bölge üreticisinin daha çok üretmesini sağlamak için Konya Şeker’in kesintisiz çalıştığını, sürekli yatırım yaptığını belirten Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk  şunları kaydetti:
-Konya, Türkiye’nin coğrafi olarak en büyük ili-
“Anadolu Selçuklu İmparatorluğuna payitahtlık yapan Konya, insanlık tarihinde yerleşik tarımın ilk defa yapıldığı tarihi bir birikimin de sahibi.


Günümüzden yaklaşık 9 bin yıl önce Konya’nın bereketli topraklarında yaşayanlar bu toprakları tarımsal üretim merkezi yapmayı başararak, ürettikleri buğday, arpa ve bezelyeden kendi ihtiyaçlarından fazlasının ticaretini yapıp, sığırı da evcilleştirmişler. Yani avcılık, toplayıcılıktan üreticiliğe terfi eden bilinen ilk toplum olmuşlar. Nerede yapmışlar bunu? Çatalhöyük’te. Yani Konya Ovası’nın Merkezinde.
İşte bu Konya, bugün o ilklerin üzerine yeni ilkler, büyük başarılar inşa etmek istiyor. Mesela bu Konya, dünyanın en müreffeh ülkelerinden biri olan, kişi başına gelirin 40 bin doların üzerinde olduğu Hollanda ile coğrafi olarak hemen hemen aynı büyüklükte... Konya’nın yüzölçümü 40.814 kilometre kare. Hollanda’nın yüzölçümü ise 41.526 kilometre kare. Konya göller hariç 38.873 kilometrekarelik büyük bir araziye sahip. Hollanda'nın gölleri düştüğünüzde elde kalan kara parçası ise 33.883 kilometrekare... 38.873 kilometrekarelik Konya’nın toplam nüfusu 2.038.555... Konya’dan daha az toprağı olan Hollanda’da ise 16,5 milyon insan bu 33.883 kilometrekareye sıkışmış vaziyette yaşıyor, yaşamakla da kalmıyor karnını doyuracak kadar değil başkalarının da karnını doyurmaya yetecek kadar bol üretiyor, üretebiliyor.
Toplam tarımsal üretimini yaklaşık 10 bin kilometrekarelik bir alanda yapan, bunun da önemli bir parçasını denizden kazandığı alanlarda gerçekleştiren Hollanda coğrafi olarak kendisinin 232 katı büyüklükteki ABD’den ve yine kendisinden 18 kat daha fazla tarım arazisine sahip Fransa’dan sonra dünyanın üçüncü büyük tarım ürünleri ihracatçısı. Ne kadarlık bir alanda yapıyor bunu? Konya’nın tarım arazisinden daha küçük bir alanda. Üstelik de deniz seviyesinden 6-7 metre aşağıdan başlayıp en yükseği 321 metre rakıma sahip tarımsal üretim için son derece elverişsiz bir arazide üreterek.
Konya ile aynı büyüklükteki bir coğrafya’da 16,5 milyon insanı barındıracak sanayi tesisleri kuran, şehirler inşa eden Hollanda kendisini ihracatta dünya üçüncüsü yapacak tarımsal ürünü üretmekle de kalmamış yine bu daracık alanda yaklaşık 4 milyon büyükbaşı, 1,5 milyon koyun ve keçiyi besleyip senede 11,5 milyon ton da süt üretiyor. Süt ve et ürünleri ihracatında dünyadaki lider ülkelerden biri olan Hollanda ürettiği tarımsal ürünlerin % 60’ını ihraç ediyor. Yem ihraç ediyor, unlu mamuller ihraç ediyor. Kesme çiçekte ve çiçek soğanı üretiminde dünyanın en büyüğü olabiliyor.
Yaklaşık 900 milyar dolarlık milli gelirinin 20 milyar doları tarımsal üretimden oluşan Hollanda’da içecek ve tütünü de dahil ettiğinizde gıda sanayi, yani tarımsal ürünü işleyip katma değerli hale getiren tarımsal sanayi ise her yıl ülke ekonomisine yaklaşık 150 milyar dolarlık katkı yapıyor.
Her yıl gerçekleştirdiği 500 milyar dolarlık ihracatının % 11’i yani 55 milyar dolarlık kısmı gıda ürünlerinden oluşuyor. Buna tütün ürünleri ve içecek ile kesme çiçek ve çiçek soğanı dahil değil. İşte o Hollanda’nın Konya’nın köylerinin nüfusu kadar bir nüfusla, yine Konya’nın tarım arazisinden daha küçük bir tarımsal arazide gerçekleştirdiklerini bu bereketli topraklarda başarmak, bu toprakların sahipleri için ulaşılması zor bir hayal olmamalıdır.

21 Eylül 2012 Cuma

Konya Uluslararası Mevlana Anadolu İmam Hatip Lisesi açıldı


Uluslararası İHL pazartesi açılıyor




Yaklaşık 1 aydır tadilatta olan ve bugün kaymakamlığa teslim edilecek olan Uluslararası Mevlana Anadolu İmam Hatip Lisesi pazartesi günü yeni eğitim öğretim yılına başlayacak. Lisede bu yıl 17 farklı ülkeden yaklaşık 100 öğrenci eğitim görecek

       


















Eski Görme Engelliler Okulu binasında yeni eğitim öğretim yılına hazırlanan Uluslararası Mevlana Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde tadilatlar bugün sona eriyor. Selçuklu Kaymakamlığı tarafından bugün müteahhitten teslim alınacak olan Uluslararası Mevlana Anadolu İmam Hatip Lisesi binası kalan eksiklerinin de giderilmesinin ardından pazartesi günü eğitim öğretim hizmetine resmen başlayacak.
Uluslar arası İHL’nin Konya’ya kurulacak olmasının şehir açısından son derece önemli olduğunu belirten TİMAV Genel Başkanı Abdullah Ecevit Öksüz, “İslam ülkelerinden gelecek öğrenciler; şehrimizin kültürünü, sosyal yapısını tanıma, tanıtma ve yayma konusunda önemli bir rol oynayacaklar. Hz. Mevlana’nın ‘Ne olursan ol, gel’ çağrısı bu proje ile vücut bulmuş olacak ve Konya’nın ruhu anlatılabilecek” dedi.

1 YIL TÜRKÇE DİL EĞİTİMİ ALACAKLAR
Yeni eğitim öğretim yılında öğrencilerin 1 sene boyunca Türkçe dil eğitimi alacağını ifade eden Öksüz, “Okulumuzda bu sene 17 farklı ülkeden yaklaşık 100 öğrenci eğitim alacak. Öğrencilerimiz 1 sene sadece Türkçe dil eğitimi alacak. Daha sonra imam hatip müfredatına geçilecek. Okulda tadilatlarımızı tamamlamak üzereyiz. Öğrencilerimiz eğitim ihtiyaçlarının yanı sıra barınma ve yemek ihtiyaçlarını da okulda karşılayabilecek. Bu öğrenciler tamamıyla devlet bursuyla burada eğitim görecekler” diye konuştu.

9. Konya Uluslararası Mistik Müzik Festivali


Dünya halklarının mistik müzikleri Konya'da sahnelenecek
Hz. Mevlana'nın 805. doğum yıl dönümü etkinlikleri kapsamında bu yıl 9'uncusu düzenlenecek Konya Uluslararası Mistik Müzik Festivali'nde İran, Bulgaristan, Afganistan, Çek Cumhuriyeti, Moritanya, Çin, Gürcistan, Hindistan ve Türkiye'den sanatçılar ve gruplar sahne alacak. 


22-30 Eylül tarihleri arasında Mevlana'nın huzur veren yeşil kubbesinin gölgesinde düzenlenecek festivalde, mistik müzik alanında dünyanın en önemli grupları sahne alacak.

Konya Büyükşehir Belediyesi Mevlana Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek halka açık konserler ücretsiz izlenebilecek.

Festivalde, İran Horasan müziğinin en önemli temsilcisi ''Sima Bina'', ''Grammy'' ödüllü ''Le Mystere des Voix Bulgares'', Afganistan'dan ''Üstad Ghulam Hussain'', Çek Cumhuriyeti'nden ''Schola Gregoriana Pragensis'', Moritanya'dan ''Coumbane Mint El Warakane'', Çin'den ''Sanubar'' topluluğu, Gürcistan'dan ''Aznash'' topluluğu, Hindistan'dan ''Purna Das Baul'' ve Türkiye'den ''Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu'' sanatseverlerle buluşacak.

20 Eylül 2012 Perşembe

Bediüzzaman'ın öğrenimde takip ettiği metodlar


Bediüzzaman'ın öğrenimde takip ettiği metodlar

Amacımız öğrenim hayatına devam edenlere Bediüzzaman Hazretleri'nin modellenebilir yöntemlerini göstermektir



Muhlis Körpe'nin yazısı:
METODOLOJİNİN ÖNEMİ
 
İnsanlar amaçlarına ulaşmak veya bir meçhulü keşfetmek istediğinde rastgele hareket ettikleri takdirde arzularına kavuşmaktan mahrum olurlar. Hedefe ulaşmak doğru yöntemlerin rehberliğinde mümkündür. Menzile varmak doğru usuller iledir. Onun için insan isteklerine ulaşmak konusunda doğru bir yol haritasına ihtiyaç hisseder. O harita ise metodolojidir. Bundan dolayıdır ki metodoloji ilimlerin aslı olmuştur.
 
NEDEN BÖYLE BİR ARAŞTIRMA
 
Âlimler toplumun bilincidir. İnsanlar âlimleri/gerçek aydınları modelleyebildikleri ölçüde geleceği kucaklayabilirler. İrfan dünyasının yıldızları hükmünde olan âlimlerden mahrum bir topluluk yok olmaya mahkûmdur.
Amacımız Bediüzzaman Hazretleri'nin 3 ay gibi çok kısa olan fakat ciddi bir metodolojiyi barındıran tahsil hayatını gözler önüne sermektir. Böylece öğrenim hayatına devam edenlere Bediüzzaman Hazretleri'nin modellenebilir yöntemlerini göstermektir. 
 
TAHSİLDEKİ GAYESİ
 
Bediüzzaman Hazretleri'nin ilim tahsiline başlaması geçici bir hevesten kaynaklanmıyordu. Altında çok güçlü düşünceler/gerekçeler vardı. İlimle nurlanmak/aydın olmak ve yüksek ahlaka sahip olmak gibi yüce bir amaç edinmişti. O, tahsil hayatının niçinini dünyasında çözmüştü. Nasılı ise kolaydı. Bu düşüncenin oluşumunda ise çevrenin özellikle de abisinin büyük bir rolü vardı.
 
Bediüzzaman Hazretleri medreselerin çok olduğu bir çevrede yetişti. Etrafında şahit olduğu ilmi müzakereler onun ruhunda öyle bir heyecan uyandırıyordu ki dünyayı bu insanların kurtaracağını zannederdi. Hem abisinin emsallerinden farklı olarak ilim tahsilinden kaynaklanan olgun halini ve faziletini çok küçük yaşta gördü. Bu ortam ve abisinin güzel ahlakı onda ilme karşı ciddi bir şevk uyandırdı. Böylece tahsil hayatına başladı. Evet, çevrenin insan üzerindeki etkisi reddedilmez hakikatlerdendir.
Bediüzzaman Hazretleri annesinden aldığı manevi derslerin ve telkinlerin tahsil hayatının temelini oluşturduğunu ve derslerinin bu temel üzere kurulduğunu söyler. Demek öğrenim hayatında en birinci ve en esaslı ve en etkili öğretmen annelerdir.
 
ÖĞRENİMDE TAKİP ETTİĞİ METODLAR
 
O, sırat-ı müstakim üzereydi. Aşırılıklardan son derece kaçınırdı. Hatta hayatı boyunca ifrat ve tefritle mücadele etmeyi gaye edinmişti. Çünkü aşırılıkların insan yeteneklerini ifsat ettiğini söylerdi. Hakkın aşırılıklara ihtiyacı olmadığını düşünürdü.
Yanlış referanslar kullanmazdı. Çünkü ilkeler hatalı olduğu takdirde birçok yanlış sonuçlar ortaya çıkacaktı. Mesela: Kur'ân'daki hikâyeler için İsrailiyata ihtiyaç olmadığını söylerdi. Akla havale edilen konularda ise felsefenin dini prensiplere zıt meselelerine ihtiyacı yoktu. O Kur'ân'ı Kur'ân'la, sahih hadisle ve doğru tarihle tefsir ediyordu.
Mübalağadan son derece kaçınırdı. İnsanın zevk ettiği veya hoşlandığı bir şeyde mübalağa etmeye meyilli bir varlık olduğunu söylerdi. Hâlbuki O mübalağayı yaratılışa kanaat etmemekle eşleştiriyordu. İlahi hikmet ve adalet ise her şeye layık olduğu hali ve mevkii vermişti. Hakikatin mübalağaya ihtiyacı yoktu. Hakikatteki cazibeyi yeterli görürdü.
 
Hakikat ile mecazı birbirinden ayırt ederdi. Karıştırmazdı. Hâlbuki bir kısım insanlar en açık konularda bile tevile/mecaza kaçabiliyorlardı. Bunun yanı sıra mecazı da hakikat kabul edip ona göre açıklamalar yapanlar vardı. Hâlbuki her şeye hakkını vermek adaletti. Mecazı mecaz olarak anlamalı, hakikati hakikat olarak görmeliydi. Ta ki bir kısım yüksek hakikatler incitilmesin. Akla uzak görülmesin. Reddedilmesin. Mesela: Dünyayı gerçek bir öküz ve balık üzerinde farz etmek. Gerçekte yüksek bir teşbihle bazı hakikatler anlatılmak istenmiştir ki buna dair bir risaleyi Bediüzzaman Hazretleri telif etmiştir.
 
Bir şeyin etkili olması için hakikat olmasını yeterli görürdü. Hâlbuki insanlar sözlerine daha fazla muhatap bulmak ve reddedilmemesi için büyük zatlara ait olduğunu iddia etmekle etkili kılmak gibi huya sahiptirler. Bununla düşüncelerine bir asalet kazandırmak isterler. Hurafelerin bu huydan beslendiğine ve büyüdüğüne dikkat çekerdi. Mesela: Nasreddin Hoca'ya nispet edilen fıkralar veya uydurma hadisler gibi.
 
Tefekkürü meslek haline getirdi
 

Mümtaz'er Türköneden İslamcılık yorumu Risale-i Nur dışında canlılık belirtisi kaldı mı


Risale-i Nur dışında canlılık belirtisi kaldı mı?
20 Eylül 2012 Perşembe 06:34

Risale-i Nur dışında canlılık belirtisi kaldı mı?

İslamcıların geçmişte kaldıklarını ifade eden Türköne, değişime vurgu yaptı
Risale Haber-Haber Merkezi
İslamcılık ile ilgili yorumda bulunan Mümtazer Türköne, "Müsbet hareket düsturu ile keskin ideolojik tartışmaların ve kutuplaşmaların dışında kalan Risale-i Nur Geleneği dışında bir canlılık belirtisi kaldı mı?" diye sordu.
 
Zaman'daki yazısında İslamcıların geçmişte kaldıklarını ifade eden Türköne, değişime vurgu yaptı ve "İhvan-ı Müslimîn ile Risale-i Nur hareketinin mirasını bugün yan yana koyup karşılaştırmamız lâzım" dedi.
 
Türköne'nin yazısı şöyle:
 
İslâmcılar neden geri kaldılar?
 
Gelen tepkiler hayat belirtisi gösteren, yaşayan bir organizmanın tepkileri değil. Çok değerli fikir mahsulleri elbette var; ama gelen tepkilerde bugüne dair neredeyse hiçbir şey yok.
 
Ali Bulaç'ın bu tartışmayla ilgili seri halde kaleme aldığı yazıları 20 yıl, hatta 30 yıl önceki matbuattan alıp okumuş da olabilirdiniz.
 
İslâmcılık uzun iktidar yolculuğu boyunca kendi içinde bir mutasyon yaşadı, rakipleriyle etkileşime girdi ve tarihe, yani gerçeklere uyum sağladı. Ortaya bambaşka bir şey çıktı: Bugün karşımızda "devlet aklı" olarak duruyor. Çünkü devleti o yönetiyor. Onlar artık "eski" İslâmcılar. İslamcılıkta direnenler ise tarihin dışına savrulanlar. Geçmişte yapılan yolculuğu gayenin kendisi zannedenler. Yeni şeyler söyleyemeyecek kadar yaşlı olanlar, parti politikasını dar dairesinin dışında kalıp ikbal kapısını aralayamayanlar, hayatın süfli gerçekleri ile uzlaşmayı reddedip, geçmişin nostaljileri arasında kaybolmayı tercih edenler, keskin sirke misali kendi küpüne zarar verme telaşındaki marjinaller... Bugün hâlâ İslâmcılık iddiasında bulunanlar bu kategorilerden herhangi birine mensuplar.
 
Tanımlardaki belirsizliğin arkasına sığınanları açığa düşürmek için tekrarlayalım. "İslâmiyet bir hayat nizamıdır, behemehal hayatın her alanına uygulanmalıdır" diyerek çantalarında İslâm tarihi boyunca ilk defa keşfedilmiş "İslâm siyasî sistemi"ni taşıyanlardan bahsediyoruz. Bu büyük iddianın, cür'etin ve ortalığı kasıp kavuran teorilerin arkasında tarihî, içtimaî ve insanî -adını ne koyarsanız koyun- bir dram vardı. Bugün ile geçmiş arasındaki farkı kavramak için bu dramı hatırlamamız lâzım. Hayatın gerçekleri ile geçmişten ve İslâmiyet'in ihtişamından ilham alan hayaller, gayeler, emeller arasında doldurulması çok güç bir uçurum duruyordu. Müslümanlar yoksuldu, geriydi, eğitimsizdi, ilkel şartlarda yaşıyordu. Batı ise zenginliğin, ihtişamın, ileriliğin nimetlerine garkolmuştu. Yolculuğun meşakkati ile varmak istediğiniz hedef için geçmeniz gereken menziller yolcunun çenesini düşürür. İslâmcılık adını verdiğimiz, içinde siyasî-sosyal-ekonomik "sistem" arayışı olan nazariyeler işte bu uzun yolun meşakkatine katlanmak için hayalî menzillere dair uydurulmuş hikâyelerdir. "Uydurma" lafı geçmişin İslâmcılarına ağır gelebilir. İspatı: Bugün o anlı şanlı menzillerden, yani sistemlerden hiçbiri hatırlanmıyor.
 
1960'lı, 70'li hatta 80'li yılların İslâmcı metinlerini açıp okuyun. Müelliflerinin bile o metinleri yüzleri kızarmadan okuyabileceğini sanmıyorum. En ilerileri Necip Fazıl'ın, Sezai Karakoç'un kaleminden çıkanlar. Yüksek belagatin, edebî ilhamların dışında bugüne hitap eden bir düşünce bulup çıkartabilir misiniz? Hakkını verelim. O zaman çok işe yaradılar. Pusulasını kaybetmiş, bir şeyler arayan nesli "Diriliş Nesli"ne dönüştürdüler, Anadolu bozkırlarına sıkışanları "Büyük Doğu"ya taşıdılar. Peki ya bugün? O kadar emeğin, o kadar çabanın, o kadar halisane gayretin bakiyesi ne? "Müsbet hareket" düsturu ile keskin ideolojik tartışmaların ve kutuplaşmaların dışında kalan Risale-i Nur Geleneği dışında bir canlılık belirtisi kaldı mı?
 

Papa dan birlik çağrısı , Hristiyan ve Müslümanların birlik olma vakti




Hristiyan ve Müslümanların birlik olma vakti

Katoliklerin ruhani lideri Papa 16. Benediktus'un çağrısı


Katoliklerin ruhani lideri Papa 16. Benediktus, Hristiyan ve Müslümanların beraberce kararlı bir şekilde şiddete ve savaşlara karşı koyma zamanının geldiğini söyledi. 
Papa 16 Benediktus, her çarşamba günü yaptığı genel kabulünde, geçen hafta sonu gerçekleştirdiği Lübnan ziyaretine ilişkin bilgiler verdi.
Lübnan'daki Müslümanların kendisini büyük bir içtenlikle karşıladığını anlatan Papa, buluşma nedeniyle Müslüman otoritelere teşekkür ederken, 'Bana öyle geliyor ki Hristiyan ve Müslümanların beraberce kararlı bir şekilde, şiddete ve savaşlara karşı durma zamanı geldi' dedi. 
Dinler arası diyaloğun önemine değinen Papa, 'Dünya bugün artık daha açık ve güçlü bir şekilde diyalog ve işbirliğine ihtiyaç duymaktadır' dedi. 
Ruhani lider, Lübnan'ın diğer Arap ülkeleri ve dünyanın geri kalanı için örnek olarak kalmaya devam etmesi gerektiğini de belirtti. 
Yeni Şafak

9. Konya Uluslararası Mistik Müzik Festivali


                                       
                 9. Konya Uluslararası Mistik Müzik Festivali    

9. Konya Uluslararası Mistik Müzik Festivali  bu yıl  22 -30 Eylül Tarihleri arasında kapılarını sanatseverler için bir kez daha aralayacak.

Festivalin değişilmez ve her zaman en çok ilgi gören 2 ülkesi olan İran ve Türkiye  bu yılda sanatseverleri yalnız bırakmıyor.Bir diğer dikkat çeken konuk ise festivalin vazgeçilmez konuklarıaraına yavaş yavaş adını yazdıran hindistan

iranı bu yıl müzik yaşamında yarım asıra yaklaşan deneyimiyle Sima Bina hanımın önderliğinde 

Horasan Tasavvuf Müziği eşlik edecek.

Festivalin Kapanış Programını ise her zman olduğu gibi Sema töreni ve Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu konseri ile gerçekleştirilecek.

Festival Programı ise Şöyle

22 Eylül Horasan Tasavvuf Müziği - Sima Bina



23 Eylül Sazsız Bulgar Müziği - Le Mystere des Voix Bulgares 
(Bulgar Seslerin Gizemi)



24 EylülAfgan Klâsik Müziği - Üstad Ghulam Hussain 
(Gulâm Hüseyin)



25 EylülGregoryen İlâhîler - Schola Gregoriana Pragensis (Prag Gregoryen Okulu)



26 EylülIggawin - Coumbane mint Ely Warakane



27 EylülUygur Mugam Müziği - Sanubar Topluluğu



28 EylülÇeçen Tasavvuf Geleneği - Aznaş Topluluğu



29 EylülBauller - Purna Das Baul "Samrat"



30 Eylül Sema Töreni ve Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu

Festivalle ilgili daha fazla ayrıntılı bilgi almak ve gruplar hakkındaki bilgileri okumak için aşağıdaki adresi takip edebilirsiniz.