Sayfalar

Sayfalar

23 Aralık 2014 Salı

bir hıçkırık tutmuş yek sal'dir ki habersiz o ihtiyar

şimdi yeni yeni anlayabiliyorum ihtiyarların huysuzluklarını...
en azından zannede biliyorum...
nedensizliklerini...
nedenselliklerini sorgulamadan...
ufak da olsa inat etmeden...
rıza göstermek zor ama...
adın hala boynumda diyor, şair.


Boğazım düğümlenmiş ağlamalıyım
ansızın ağlayasım geliyor nasıl da
yine kağıtlarım seninle çizildi
Allah'ım bu durumu sevmiyorum
yine camın etrafına kafes çizdim
yine senin ıtır gibi kokunu solundum
kalem elimde sessizlikle dolu
tekrar şarkıyı bıraktım
tekrar senin anıların bu yakınlarda
benim durumum bu ve
birkaç yıldır senin yerin boş
senin dışında tüm şehir biliyor halimi
insanların taşı kanadımı kırmış bir güvercin gibiyim
bu özlemiş kalbi sana borçluyum
bu bekleyiş hissini sana borçluyum
adın hala boynumda
ben bu idam ipini sana borçluyum
camın buharına yazılmış ismin
sensiz olan gönül gönül olamaz
ben evde bir gölgeyle yalnız kaldım
onun bile gideceğinden korkarım



17 Aralık 2014 Çarşamba

Bir Tefe'ül Hayra yorma/fal bakma deneyimi



İran Tarihi dersimizde bugün benim için büyük ilginçliklere sahne oldu...
Dersi zaten Ertuğrul İ. Ökten hoca ile işlemek başlı başına bir zevk ve istifade kaynağı iken,
arada sırada böyle heyecanlı ve ekstrem şeylerde derse güzel bir hava katıyor.
Zöhre/Zühre isminde mezhepler tarihi yada Tasavvuf tarihinde doktora yapan iranlı bir bayan araştırmacı dersimizin konuğu idi.
Dersin ilk yarısında Safevi Tarikatının anadoludaki tarikatlere etkisi üzerine bir ders işledik.
Tabi bu esnada zöhre hanım ile özellikle de hayyam ve bendeniz çok büyük tartışmalara girdik.
tasavvuf erbabı olmasamda zöhre hanımın görüşleri noktasında biraz sinirlendim ve tepki verdim.
bu kadar sorgulayıcı ve dik kafalılığım yüzümden tasavvuf erbabı olmayacağımı ya da olamayacağımı bilsemde 
tasavvuf karşıtlığı olmakda bana hiç bir zaman mantıklı gelmemiştir.
birde ehli beyt sevgisi meselesi var ki, tek taraflı bir sevgiymiş gibi şia tarafından sahiplenilmesi noktasında da bayağı sert ama bir birimizi çok fazla incitmeden (çünkü biraz da olsa incitmiş olduğumuzu her üçümüzün de bakışlarındaki sertlikten az biraz görebiliyordum; kendiminkini de hissedebiliyordum.) tartışmak mecburiyetinde kaldık.

Dersin ikinci yarısı ise bu yazının yazılma sebebi olacak olan benim için de ilk defa deneyimlediğim çok ilginç bir anıya şahit oldu.
daha önce duyduğum ama hiç bir zaman görmediğim yada yaşayamadığım bir olay gerçekleşti.
Dersin başında ertuğrul hocamız "Tefe'ül nedir" diye sormuştu...
bana çok tanıdık gelen bir kelimeydi ama çıkaramamıştım...
sınıfımız sessizliği ve meraklı gözlerin etrafta dolaşmaları ise zaten bir bilinmezliğin işaretiydi

sonradan kafamda dank eden iki husus "risale-i nur dan ve ihl yıllarında aldığım kısa süreli farsça dersleri esnasında yebi şelda bahsinden" bu mevzuyu hatırlardım.

tefe'ül; fal bakma anlamları olduğu gibi hayra yorma anlamına gelip,
eski zamanlarda hayra isnat etme yönetimi olarak kullanılan bir metod olduğu aklımda kalmış idi.
şebi yelda bahsi ise aralık ayının en uzun gecelerinde özellikle acem/iran/horasan bölgesinde insanların bu uzun kış gecelerinde toplanırlar iken Hafız'ın, Molla Camii'nin Şeyh Sadinin gülistanı Mesneviyi şerif ve Hatta Kuran-ı Kerim'i de alırlar yapacakları yada düşünmekte oldukları mevzulara birer hayr isnat etmek, gönüllerini ferahlatmak için ya da günümüzdeki gibi fal bakmak için de kullanılan; kitabı alıp rast gele bir sayfasını açıp okuyup oradan bir mana çıkarmak amacıyla yapılmaktadır.

ol sebep hafız divanını ana dilinde okuyan birisi var iken
hemde hatırıma gelen yukarıda ki sebeplerden dolayı bu güzelliği hiç kaçırmak istemedim.

sırf bu sebeplerden tüm sınıfın tefe'ül'ü fal niyetine saymalarına aldırış etmeden
Hayyam'ın "fal haramdır, gaybdan haber vermek ne demek, yaptığınız iş doğru değildir"
sözlerine ve benim nasıl böyle bi iş yapabildiğime dair inanılmaz derecede bakışlarına rağmen 
istemiştim

 tefe'ül ün bana yapılması isteğimi herkesin mütereddüt olduğu bir esnada söylediğim gibi ikinci ve üçüncü defa yeniden seslice tekrarladım.
sınıfında benim gönüllüce ortaya atılmam hasebiyle hem merak mucibince
hem de bilinmeyen bir belirsizliğe karşı ortaya atılmış bir gönüllü var iken
tedbir eyleyelüm 
görelim bakalım ne olacak
halli tavrıyla adımı zikretmeleri
ve de ertuğrul hocamızın da benim hem ilk başta gönüllü olarak atılmamdan
ve ardından istekli istekli bir kaç defa daha tekrarlamamdan dolayı bu
işi benim üzerimde denemekte hiç tereddüt etmemiş gibiydi.
bende hiç şikayetçi değildim haddi zatında.

Hz. Mevlana her yerde anılır ama Konya'da hissedilir Neden Konya'da gömülmek istedim? şiiri Prof Dr. Eva(Havva) De Vitray Meuerovitch


Mevlana hayranı olan, Müslüman olduktan sonra da vasiyeti gereği vefatının ardından Konya'ya defnedilen Fransız Prof. Dr. Eva De Vitray Meyerovitch'in, "Hz. Mevlana her yerde anılır ama Konya'da hissedilir" şeklinde görüş bildirdiği öğrenildi.
Mesnevi'yi ilk kez Fransızcaya çeviren Meyerovitch, İslamiyeti seçtikten sonra "Havva" adını aldı. 24 Temmuz 1999 tarihinde hayata gözlerini yuman Hz. Mevlana aşığı profesör, hukuk ve felsefe eğitimi aldıktan sonra edebiyat, felsefe ve tasavvuf konuları üzerinde çalıştı.
- Vasiyeti üzerine cenazesi Konya'ya nakledildi
Dünyanın birçok ülkesindeki üniversitelerde dersler ve konferanslar veren Meyerovitch, 26 Mayıs 1998'de Konya'da düzenlenen sempozyumda yaptığı konuşmasında, vefatından sonra Konya'ya defnedilmeyi vasiyet etmişti.
Meyerovitch'in cenazesi, Şeb-i Arus haftasında 12 Aralık 2008'te Sultan Selim Cami'nde kılınan cenaze namazının ardından Mevlana Müzesi karşısındaki Üçler Mezarlığı'na defnedilmişti.

Fransız Prof. Dr. Eva De Vitray Meyerovitch'in Hz Mevlana ve Konya için yazmış olduğu şiiri.

- "Neden Konya'da gömülmek istedim?"
Neden Konya'da gömülmek istedim ey oğul!

Duyabilir misin haykırsam sana Paris'ten sesimi?
Biliyor musun sana niçin Konyalı evladım dediğimi?
Mevlamı bulmak için nasıl diyar diyar gezdiğimi

Saptırılan gerçeklerin gözlerimi nasıl kör ettiğini
Mevlana'yı okuyunca kalbimin nasıl cız ettiğini
Çözümsüz sorunlarımı bir anda nasıl yok ettiğini
İnanır mısın anlatsam Hz. Pir'i nasıl sevdiğimi?

Bir gün Dr. İkbal ile beni ziyarete geldiğini
Mesnevi'yle kulağıma neler neler dediğini
Gel Konya'ya orada biter senin derdin dediğini
Anladın mı niçin Konya'da gömülmek istediğimi

Ey Oğul! Unuttun mu uçakta neler istediğimi?
Mesnevi'yi çevirecek kadar ömür dilediğimi
Ruhumun o zaman huzurla Konya'ya ineceğini
O'nun hatırına Rabbimin günahlarımı sileceğini

Sen iyi bilirsin Mevlana'nın nasıl beni benden aldığını
Ruhumun Konya'da, bedenimin ise Paris'te kaldığını
Düşünsene Sura üflenince Şeyh'imin Konya'dan kalktığını
Sevenleriyle Rabbine yürümek için Üçler'den sancak açtığını
Benimse o gün yaban ellerde yapayalnız şaşkın kaldığımı.

kaynak: konhaber

14 Aralık 2014 Pazar

Yahudi Öyküleri Arion Yayınevi takdim özet ve değerlendirme yazısı


Yahudi Öyküleri 

Yahudilik, keşmekeş bir konu. Yahudi toplumu ise daha da karışık bir denklem. Yahudiler hakkında ne bildiğimi açıkçası tam emin olamıyorum... Çünkü bize geleneksel yada modern algıda aktarılanın çok ötesinde bir yahudilik var olduğunu düşünüyorum.
İnanç noktasında, kültür noktasında da, düşünce noktasında da. Bunu fark edebiliyor muyuz, benim açımdan muamma...
Bugüne kadar yahudilik hakkındaki hep sabiteler üzerinden bilgilendirmeler aldım veya bilgilendim. İnanç noktasında sorulara daha net yanıtlar veriliyordu, fakat insaniyet ve onun ötesinde millet denilen kavram ve dışarıdan tek bir ses gibi gözüken birlikteliğin arkasındaki gizem hep esrarını korumuştur, en azından benim için.
Dünyada her inanç hatta küçük bir ulusun bile aynı kültürde yoğrulmasına rağmen tek ses çıkaramadıkları bir gerçek var iken, Yahudiler bunu nasıl başarıyorlardı, ya da en azından böyle bir algı oluşturmayı nasıl başarmışlardı...

Arion yayınlarının "Yahudi Öyküleri" adlı eserini birazda bu merakım için, sindire sindire okumak istedim ve okudum.
İnsan olarak yahudi kavramı ile, yahudilerin kendi aktarımıyla nasıl aktarıldığını görmek için.
Bir toplumun katmanları ve ortak ile zıt yönleri...
 Kitabı bana kattığı yeni çok küçük ayrıntı sayılabilecek kırıntılar için bile sevdim. Edebi aktarım olduğu için inşa edilmiş/ettirilmiş bir dilin yapaylığından uzak olduğu için beğendim.


6 Aralık 2014 Cumartesi

TCDD HT65009 CAF YHT seti



01.12.2014 tarihinde 20:20 Eskişehir - İstabul(Pendik) Hattında çalışan YHT'dir.  20:20 de başlayan yolculuk 22:55 civarlarında sona ermektedir. TCDD HT65000 modeli olup tren kodu HT65009'dır; İspanyol Construcciones y Auxiliar de Ferrocarriles (CAF) şirketi tarafından üretilmiştir ve standart olarak 6 vagondan oluşmaktadır.



Fotoğraflar Eskişehir gar'ın da çekilmiştir.


TCDD HT65006 CAF YHT seti


01.12.2014 tarihinde 18.20 Konya - Eskişehir Hattında çalışan YHT'dir.  18.20 de başlayan yolculuk 20:02 civarlarında sona ermektedir. TCDD HT65000 modeli olup tren kodu HT65006'dır; İspanyol Construcciones y Auxiliar de Ferrocarriles (CAF) şirketi tarafından üretilmiştir ve standart olarak 6 vagondan oluşmaktadır.

ilk iki fotoğraf eskişehir gar'ın da diğer 3 fotoğraf Konya gar'ında çekilmiştir.

 Not: uzun zamandır uçak fotoğraflarını paylaşıyorum; onun dışında neredeyse her hafta 4 defa YHT kullanıyorum neden bunları da paylaşmayayım istedim ol sebep bu haftadan itibaren bindiğim her YHT'yi fotoğraflamaya çalışacağım. Gerçi TCDD'nin elinde 1'i test sürüşü olan Piri reis haricinde 8 tane CAF, 1 tanede henüz çalışmaya başlayamayan Siemens Velaro tren seti bulunmaktadır. o yüzden çok fazla tekrarlar ile karşılaşabilirsiniz.


Anadolujet Boeing 737-700 TC-SAP Uçağı


Anadolu Jet'in Sun Expressden kiraladığı şu anda isimsiz çalışan TC-SAP Kuyruk kodlu Boeing 707-700 tipi uçağıdır. 05.12.2014 Tarihli 19:00 İstanbul Sabiha Gökçen - Konya Seferini yapmıştır.
Resimler konya havaalanından olup, yarı askeri bölge olduğundan görevlilerle bu kadarcık resimler için bile tartışma yaşanmıştır. 
Böylece Anadolujet'in filosunda bulunan 6 adet Boeing 707-700 uçağından 4.sünü kullanmış oldum,
diğerleri için bakınız ıhlara / abant / gelibolu uçakları


Konya Havaş Havaalanı servis saatleri ve duraklar


Konyada Havaalanı ile Şehir merkezi arasında ulaşımı sağlayan tek alternatif olan Havaş firmasının sefer saatleri ve durak bilgileridir.



2 Aralık 2014 Salı

Battal Ebrularım 4


28.11.2014 tarihinde Ebru kurusunda yaptığımız Battal ebrulardan seçmeler.
 İlk iki ebru, aynı boyalar kullanılmış olup sadece ilki sarı kağıda, ikincisi beyaz kağıda alınmıştır, tonlamada ki farka siz karar verin. 
En altta ise bir adet çift katlı ebrum daha bulunmaktadır. 
Bu haftadan itibaren, Alparslan Babaoğlu hocamızın tavsiyesiyle teknede ki su yoğunluğumuzu daha da artıracağız. Bundan sonra daha güzel ebrular elde etme ümidiyle.
hürmetler...






29 Kasım 2014 Cumartesi

Eugene Scribe Bir Bardak Su takdim özet ve değerlendirme yazısı



Tiyatro ile aram çok iyi sayılmayabilir, çünkü çok fazla teşrik-i mesaiye sahip değiliz. Yıllardır bir tiyatroya gitmişliğim yok, sanırım 3 yıl olacak. ama bazen bir kaç ayda bir tiyatro metinleri okuyabiliyorum. Biraz nefes almama ve yukarıda bahsi geçen üzücü duruma geçici bir merhem sürmüş sayabilirim.

Bu seferki tiyatro metnim Fransız usta Eugene Scribe'nin di. İlk defa karşılaştık kendisi ile, gerçekten arada kurulan dostluğu devam ettirebilecek kadar güçlü bir yazar. Ömrünü tiyatroya adamış tam 51 sene tiyatro ile yaşamış 400'e yakın eser vermiş bir muharrir.
Bugüne kadar tanımadığım bir insandı, suçun hepsi bendemiydi derseniz, cevabını eğitim sistemimiz versin...

"Bir Bardak Su" 18.yy İngiltere'sinde Saray'da geçiyor. Bir saray olunca içinde ne olmaz ki; hırs, entrika, intikam, nefret, aşk ve savaş. Eserde hepsi mevcut. Hemde güzel bir anlatım ile...
Okurken zerre miktar sıkılmıyorsunuz ve tiyatro okumaya çok alışık olmayanlar için bir handikap olan akıcılık, bu eserde ekmeğin üzerindeki tereyağı gibi kendini salmış. Sanırım yazarın yarım yüzyıllık tiyatro ile hemhalliği bu başarısında başat aktör olsa gerek.
Eseri niye bu kadar fazla beğendiğimin tam olarak bir rasyonel açıklamasını yapamayacağım, ama hissi olarak bayağı güzel değerlendirmesini hak ediyor.

M.T.G. tarafından Kasım 2014 de okumuş ve son derece kişisel hassasiyetleri göz önünde bulundurarak subjektif bir değerleme değerlendirilmiştir puanı 10/8,2. 


28 Kasım 2014 Cuma

Alparslan Babaoğlunun Ebru Atölyemizi ziyareti ve günün süprizi


29 Mayıs üniversitesinin öğrencileri için  sunmuş olduğu farklı ve özel bir çalışma olan AGEP (akademik gelişim programı) kapsamında 3 yıldır devam eden Ebru Kursumuzun konuğu Büyük Usta Ebrucu Alparslan Babaoğlu idi.

Ebru Kursu Hocamız Seher Aşıcı Hocamızın da hocası olan Alparslan hoca, Ebrucu Mustafa Düzgünman'ın talebesi olup, günümüzde Klasik-Türk Ebrusu alanında icazetli en yetkin isim olarak kabul edilmektedir.

3. yılımızda büyük hocanın ziyareti sebebiyle, öğrenci arkadaşların bugünkü Ebru Atölyesine ilgileri gerçekten yoğundu. O kadar ki bizim mücahit bile geldi.:d)
şaka bir yana erkeklerden başta sınıfımızın gediklisi Tosun olmak üzere, Yunus emre, Mücahit ve Yahya'ya çok teşekkür ediyorum, bu özel günde erkeklerinde ebru yapabilmek için uğraştıklarını ispat ettikleri için:D

Ebru Sınıfı pür dikkat Alparslan Hoca'yı dinlerken... 

Hocamız da hocasını büyük bir dikkatle dinliyor

Ebru sınıfımız darlığı sebebiyle, Alparslan Hocanın Ebru'ya dair söyleyeceklerini yan sınıfta dinledik.
Ebrunun ne olduğu, ne ye Ebru denileceği,
Ebru ve Tasavvuf ilişkisi,
Ebru sanatındaki Külli irade cüz'i irade ayrıntısını
Ebru'nun nasıl yapılacağı ve bu işi yapmak istiyorsanız neler yapmanız gerektiğine dair,
Ebru öğreniminde Hoca talebe ilişkisi,
Modern Zamanlarda Ebru Sanatı,
Ebru'nun modernleşmesi(!),
Kimlerin Ebrucu olabileceği, ve hangi aşamalardan geçmesi gerektiği
Battal Ebrusunun önemi
ve
kursa adım attığının ikinci günü çiçekli böcekli ebru yapma isteğinin aslında ne kadar boş bir hayal olduğunu (valla hocam ben buralara bayıldım, özellikle Alparslan hocanın Battal ebrusuna dair söylediklerini duyunca,  gözlerimdeki mutluluk parıltılarına inanamazdınız:D ; 
öyle yurtta arkamdan dedikodu yapıp acımasız hoca lakabı takmalarından sonra böyle bir şey duymak inanın bana çok iyi geldi :):):) )


Ebru'ya dair mini konferans sonrası Alparslan Hocamızla Ebru Teknesinin başına geçsek de, bazen nasipte olmayınca Sultan Mahmut'un bile çaresizzz kaldığı bir dünyada, Alparslan Hoca ayağımıza kadar gelmesine rağmen, hocadan ders alma şansımızı malesef yakalayamadık.
Kader, siz nasıl bütün sebepleri oluştursanızda, bazen bir şeyler oluvermiyor.
Teknemizin ayarlarındaki sorunu çözemeyince Alparslan hocadan istifade edemeden hocayı uğurlamış olduk.
Ama günün en kazançlı çıkanı Eslem olmuş; benim bir koşturu taksime DAAD'a evrak götürmeye gittiğim anda kendisinin Hatip ebrularına Alparslan Hoca tarafından bir beğeni gelmiş, havasını görmeliydiniz...(şaka bir yana Eslem'in içimizdeki en iyi öğrenci olması sebebiyle bu övgüyü hak ettiğini söylemeliyim, yolun açık olsun değerli tekne arkadaşım ve güzel kardeşim,
Allah bir ömür boyu seni ebru teknesinden ayırmasın:D)

25 Kasım 2014 Salı

Anadolujet Ihlara Uçağı


Anadolu Jet Ihlara Boeing 737-700 TC-SAE Uçağı

Anadolu Jet'in 24.11.2014 tarihinde 20:40 Konya-İstanbul Sabiha Gökçen Seferi yapan Boeing 737-700 tipi kuyruk numarası TC-SAE olan Ihlara adlı uçağıdır.

Ihlara uçağını daha önce Aralık 2013'te Mardin - İstanbul Sabiha Gökçen uçuşunu yaparken kullanmıştım, ikinci kez binmek nasip oldu.
Bana Mardin'i ve Mardinden kalan hatıraları hatırlattığı için biraz duygulanmadım değil.:D




Anadolujet Abant Uçağı


Anadolu Jet Abant Boeing 737-700 TC-SAL Uçağı

Anadolu Jet'in 23.11.2014 tarihinde 19:00 İstanbul Sabiha Gökçen - Konya- Seferi yapan Boeing 737-700 tipi kuyruk numarası TC-SAL olan Abant adlı uçağıdır.





22 Kasım 2014 Cumartesi

Battal Ebrularım 3


Battal Ebrularım 3

21.11.2014 tarihinde Ebru kurusunda yaptığımız Battal ebrulardan seçmeler.
Aralarında bazıları sadece neftli boyalardan yaptık, ve neftli boyaları bol bol kullandık, ilginç ve güzel ebrular çıktı, onun dışında 2-3 tane çift katlı yaptım, daha fazla yapmadığım için alt başlık altında paylaşmak istemiyorum.
Ayrıca iki ebrumda hava kabarcığı kaldı, o an felaket derecede sinir oldum, ama nazar boncuğu diye öfkeme hakim oldum, bazen çok enaniyet yapıyoruz, böyle ufacık bir delik bütün havanızı indiriveriyor.
Birde bu hafta paylaştığım ebrulardan 3 tanesi Hocama ait, fakat burada belirtmeyeceğim, ama ebrudan anlayan erbabı resimlerden hangilerini benim(MTG) yaptığımı hangilerini hocamın yaptığını çok rahat fark edebileceklerdir.
Belirtmeliyim ki bu hafta paylaştığım en güzel Ebru çalışması hocamın ebrusu (Hadi bakalım ilk kopya geldi)
Bu hafta teknemizin suyunu yeniledik, inşallah haftaya güzel battal desenli ebrular yapabilme ümidiyle...








21 Kasım 2014 Cuma

Daniel Corney Yaban Kazları takdim özet ve değerlendirme yazısı


Daniel Corney Yaban Kazları

 Çok nadirdir önce filmini izleyip ardından kitabını okuduğum eserler. Yaban kazlarıda bunlardan birisi. Sanırım 2003-04 olması lazımdı filmi izlediğim seneler. Kitabın başlığı direkt olarak filmi getiriverse de önüme, 4,5 saatlik bir YHT(istanbul-eskişehir, eskişehir-konya) yolculuğunu geçirecek bir alternatif olmadığından biraz da mecburiyetten başladım okumaya.

Gerçi filmi sevmiştim, çünkü başrol oyuncusu ölmüş, hikaye klasik Amerikan kurtarma algısıyla hiç kimsenin burnu bile kanamadan almak yerine hikayenin en başat 2 karakterini de öldürerek ve bu adam ölmemeliydi dedirtecek iken beni ters yüz ettiği için sevmiş olmalıyım..

Hayata benzer paralellerde giden kurguları seviyorum, aşırısı kafamı çok zorluyor rahat edemiyorum... olmayacak bir şey ile zihnimi meşgul etmenin gereksizliği (kendi hayallerimi kurarken değil tabiii...) başkalarının kurgusu ve hayaline adım attırdığı için uzak duruyorum.

Filmden aklımda kalan en son sahne Janders'in uçağa yetişemediği için arkadaşına "beni vur, canlı geçmeyeyim ellerine" sözleri sonrası Jeremy tarafından vurulması benim zihnimde hala canlı yaşayan enteresan enstantanelerden birisi olarak hala durmaktaydı, kitabı okuyunca o sahnenin büyüsüde sanırım bir kez daha beni düşündürttü!
"sen olsan aynısını yapar mıydın?"
Büyük muamma, özellikle benim için.

20 Kasım 2014 Perşembe

Sadık Hidayet Kör Baykuş takdim özet ve değerlendirme yazısı


Kör Baykuş - Sadık Hidayet
 Bir bohem hikayesi, yazarın ruhsal manada isyanını anlattığı bir eser. Biraz realist duygularla ve inançsızlığın kol gezdiği bir adamın iç isyanına ve ruhsal nazariyesine bakılan bir öykü. Hikaye oldukça kasvet içeriyor, aranan şeyin ne olduğu belirsiz bir arayış ve kavuşma umudundan çok bir yok olma/hiçlik haykırışı diye nitelendirebiliriz.

Dini ve ahlaki hiçbir kaygıyı dikkate almayan, salt yaşamın realistçe, sırf bu yüzden birazda acımasız aktarıldığı bir öykü. Romanda denilebilir aslında; küçücük ebadına rağmen çok yoğun ve kastedilen içeriği devasa boyutta.

Kısaca ruhsal acıyı yazınsal açıdan güzel betimlemiş, tıpkı ilk girişte özetlediği gibi:
"Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar."

M.T.G. tarafından Kasım 2014 de okumuş ve son derece kişisel hassasiyetleri göz önünde bulundurarak subjektif bir değerleme değerlendirilmiştir puanı 10/6. 

17 Kasım 2014 Pazartesi

Battal Ebrularım 2


14.11.2014 tarihinde kursta yaptığım son battal ebru çalışmaları.
Teknemiz yaklaşık 4 haftadır aynı suyla idare ettiği için biraz can çekişti, genede işe yarayabilecek bir kaç ürün çıkarttık.
Haftaya Battal Ebru adına daha güzel çalışmalar yapabilme ümidiyle şimdilik bunlarla idare edeceğiz.