Karlar altında bir Kütüphane İSAM Kütüphanesi
Kütüphaneler her zaman güzeldir.
Bu dünyadaki yaratılmış mahlukların dışındaki en değerli varlıkları barındırdıklarından da özel bir saygıyı hak ederler.
Her kütüphane güzeldir, biçimsel olarak çirkin olsa bile gene güzeldir.
Güzelliği kütüphane olabilmesinden dir.
Bu güzeller her mevsim farklı güzel olurlar.
Bahar da, Yaz da, sonbahar da, ve ya Kışın.
Güzelliklerinden asla ödün vermezler.
Ama bazıları vardır ki
Daha bir güzeldir.
Tıpkı İSAM (İslam araştırmaları Merkezi )Kütüphanesi gibi.
Bugün İstanbul da hava soğuk ve kapalı.
Ama gökten bereket eksik değil.
Bereket bembeyaz bir şekilde üzerimize konuyor resmen.
İnsan iki güzelin arasında kendini acayip hissediyor.
Kütüphane de kar yağışına tanık olmanın arafını yaşıyor insan
İçi kıpır kıpır oluyor duramıyor.
Çocukluk neşesi bir anda sarıveriyor.
Bu bereket ve neşeye sahip olmak lakin herkesin harcı değilmiş onu anlıyor insan.
Koskoca bahçe, gökten bereket bembeyaz haliyle iniyor, ama insanlar dönüp bakmıyorlar bile.
koskoca bahçede bir elin parmaklarından daha az sayıda insan var.
Ama içlerinden sadece birisi bu manzarayı görünce her şeyi unutup
güzelliğin ortasında olmanın heyecanını yansıtabiliyor...
Tıpkı hafız Elif ablanın kar altında attığı çocuksu çığlıkları gibi...
Hafız Abla bereketi elleriyle avuçluyor ve gark oluyor resmen.
Kar ellerinden eriyor ama, kaybolmuyor, bir şeyler bırakıp da gidiyor.
Boşa gitmiyor belli, hem de besbelli.
Karlar eriyip giderken tüm bereketlerini toprak yerine Hafız'a bırakıyorlar.
Hafız Abla nasıl da şen kahkahalar atıyor.
Biraz geri geri çekiliyorum, bozmak istemiyorum manzaranın güzelliğini, kareye giren mahrem bir parça olmak istemiyorum ki ablamızın neşesi bozulmasın.
Yanındakiler biraz hareketsiz ya da gereksiz bir çekingenlik karışmış ki hafız ablanın neşesinin onda biri bile yok.
Ama
Abla neşesinden ve coşkusundan hiç bir şey kaybetmemiş,
yanındakilerin donukluğu umurunda bile değil
neredeyse yatıp yuvarlanacak derecede karlar ile hemhal olacak.
Allahım ne büyük neşe...
İnsan imreniyor.
Nasıl imrenilmesin
Utanıyorum kendimden böyle bir neşeyi ben bu anda neden yaşayamıyorum diye
lakin
kafamı eğiyorum ve yavaş yavaş geri çekiliyorum.
Bir mutluluğa tanık olmanın sevinci içime doğuyor.
her ne kadar ben yaşamasam da, güzel bir insanın yaşadığını görmek
geçici bir avuntu oluyor.
Kar hala yağıyor...
Bahçeye şimdi başka insanlar da çıktı,
ama hiç birisinde Hafız Ablanın o neşesini göremiyorum.
Hiç birisi karı içten hissedemiyor sanırsam.
artık ellerim üşüdü,
fotoğraf makinemde ıslanıyor,
bozulacak böyle giderse
zaten hastayım da, 10 gündür kesik kesik öksürüyorum,
yatak devresini atlattım,
ama hala iyileşemedim
zencefilli karanfilli bal yiyip içiyorum geçsin diye lakin soğukta bekliyorum.
ben böyle iyileşemeyeceğim galiba.
Dayanamıyorum karşıdan gözüken yurdun içindeki sıcak odama kaçıveriyorum.
Bereketi hissede bilesiniz diye...
bir kaç fotoğraf da aşağıda sizi bekliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder