Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

6 Temmuz 2015 Pazartesi

29 Mayıs Üniversitesi İkinci Ebru Sergimiz



29 Mayıs Üniversitesinde Seher Aşıcı hocamızın nezaretindeki Ebru Atölyemizde ilkini geçen yıl yaptığımız ebru sergisinin ardından (geçen yılki sergimize buradan bakabilirsiniz) bu yıl da ikinci sergimizi açmak nasip oldu.
Seçimlerdi finallerdi derken bir hafta geriye alınan takvimin ve iki güne sıkıştırılan sempozyumumuzun neticesi olarak sergimizi de kısa süre içerisinde hazırlayıp sunma telaşının getirisi olarak her türlü tatlı telaş ve eksikliğin ortasında 2. sergimizi de açmış bulunuyorduk.

Sergiden 3-4 gün önce alman Devlet bursunun kaybedişimin üzüntüsünü yaşarken bu satırlara son rötuşları verdiğim temmuzun ilk pazartesi sinde bütün yazımı; belkide eğitimim hayatımın kalanını geçireceğim bir Almanya yolculuğuma 24 saatten bile az kalmış olmasının heyecanını yaşamanın nasip olacağını asla tahmin bile edemiyor insan.

Sergi yazısı olur da hint müziği olmaz mı bu sefer bir değişiklik yapıyoruz ve açılış müziğimiz Almanya seyahatim öncesine denk geldiği için Almanca olarak geliyor
Rosenstolz - Liebe ist Alles!.

Sergi Öncesi Hazırlıklar
Serginin Taa 24 saat öncesinden geçen seneki sergimizde baş rolü paylaştığımız tekne arkadaşımız ile yarın ne yapabiliriz ne yapamayız, felan feşmekan diye konuşmamıza rağmen sürprizlere açık hayatın getirisi olarak son dakika manisi çıkan Eslem ablanın bizi serginin ilk kurulum işlerinde yalnız bıraktığının anlaşılmasından sonra sınıfın tüm çömez ufaklıklarını toparlayıp bütün işleri halletmekle başlıyordu...

Malum 29 Mayıs'tayız; her işi her an kendiniz yapabilme yetisini kazandırmasıyla meşhur bir ünü var.
 Sergi işleri de böyle oluyordu.

13 tane eser sahibi mevcut iken sergi sabahı mazeret beyan edip gelemeyenlerin dışında neredeyse ekibimizin yarısının büyük satışlarına geldikten sonra elimizde kalan
Fatma Zehra, Emina, İrem, Fatma ve Duygu ile aziz Hemşehrim Ali ile bendenizden oluşan minik Amele takımız görev bilinciyle hazır ve nazır bir şekilde beklerken, 
satışları geçici olarak sineye çekip Gürhan hocamızında büyük desteğiyle günü en güzel hale getirmek için büyük bir özveriyle mücadele etmeye başlıyorlardı...
Arkasından başlasın tüm işler;
Fatma Zehra sen tut bu şövalyeleri, Emina sende şunun ucundan tut, İrem bunları da sen al, Ali sende yardım et abim, vb
derken bütün işi büyük bir özveriyle yapan bir ekiple karşı karşıya buluyordum kendimi.
Talha abilerinin bütün taşıma işlerinde direktif yağdırırken hiç birisinin aklına dönüp sormak gelmiyordu "Abi biz bu kız halimizle bütün malzemeleri taşırken sen ne diye orada öyle dikiliyorsun ve elini neden bir eşyaya değdir mi yorsun?"
Allah'tan sormamışlar ama şimdi düşünüyorum da bütün bu ufaklıklara sabah sabah bayağı iş yaptırmışım:)
Neyse her işin bir ilki varmış ki bu resimdeki müthiş ekip ile tüm serginin yükünü neredeyse kaldırmış oluyorduk...

büyük bir özveri ile çalışan ekibimiz sempozyumun açılış saatinin hemen akabine serginin tüm genel işlerini halledip kuru veriyorlardı.
Seher hocamızında gelmesiyle tabloların renk ahenk uyumuna göre düzenlenmesi an meselesi oluyor ve sergimiz hazır ve nazır bir şekilde ziyaretçilerine göz kırpar bir şekilde beklemeye başlıyordu

Bütün işler bitip tablolar yerleştirildikten sonra sıra geliyordu gurur tablomuzla bir hatıra çektirmeye.

Sergiyi açtığımız anda biz
Chennai Express - Kashmir Main Tu Kanyakumari 

ilk defa sergiye katılan çömezlerin heyecanı ise aynen bu şekildeydi
3-Idhazhin Oran (dk 2:16-30 arasına dikkat:):):):)


Her zamanki Yunus!

Gençler ses veriyoruz!

Tez bitirmekle meşgul olan Hafız Elif Abla 
ve 
okulumuzun büyük alicenaplığı sonucunda devamsızlıkları saymayacağının anlaşıldığı günden beri sabah namazını kılıp yatıp öğle namazına kalkmayı kendine adet edindiğinden dolayı kalkamayarak gelemeyen Tosun 
ve de 
tam sergi sabahı hastalanan Uygur kızımız Hatice haricinde bütün ekibimizin serginin açılış öncesindeki toplu fotoğrafı. 
Ha Yunus mu? Onu biz sergimizin gülü olarak sayıyoruz sizde öyle farzedebilirisiniz!:)

Ziyaretçilerimiz
ilk ziyaretçimiz tabii ki de aynen ebru sınıfında olduğu gibi  her daim misafir gibi gelip giden yunus oluyordu.

İki yıldır Ebru sınıfında ben ve Tosundan sonra en devamlı tek erkek üye olmasına rağmen Geleneksel Ebru türlerine bir türlü ısınamaması ve engin iç dünyasının bir getirisi olarak özgün çalışmalar deneyerek kendinden öncekilerin tecrübelerinden ders çıkarmayarak kendisinin de her daim başarısızlığı tatma zevki ve çıkmadık candan umut kesilmez misali asla pes etmemesinin sonucu olarak sergiye eser çıkaramayarak taçlandıran ve de başta ben olmak üzere okuldaki Konyalılarla en çok teşriki mesai geçiren kişi olması hasebiyle Konyalı addedilen ve İnşallah böyle giderse bir gün ansızın Gonyalı yapacağımız güzel insan Yunus.