Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

6 Ekim 2011 Perşembe


engin ardıç ın darbe planlarıyla ilgili doğan grubuna yollamış olduğu salvolar.

engin ardıç ın sabahda çıkan 06.10.2011 tarihli yazısı.


Darbe falan yokmuş, çünkü biz eşeğiz

Vay be, "balyoz gibi" bir açıklama yapmış adam, bu bir "hukuk dersi"oluyormuş. Aydın Doğan'ın adamları öyle yazıyorlar.
Bunlar bu kafada giderlerse Aydın Bey'e elinde kalan son malı da sattırıp onu tavukçuluğa, mukavva kutuculuğa ve yedek parçacılığa mahkûm edecekler galiba...
Açıklamayı yapan, "balyoz davasının" hâkimi.
Yaptığı açıklama değil, yazdığı bir "muhalefet şerhi" aslında.
Darbecilikten yargılananların serbest bırakılmalarını istemiş, diğer mahkeme üyeleri yanaşmamışlar, o da bozulmuş, tutukluluğun devamı kararına şerh koymuş.
Kısaca diyor ki, "darbe planı yapılmış ama eyleme geçilmemiştir, dolayısıyla salıverelim gitsinler"...
Çünkü bunlar darbe yapmaya girişip de diğer devlet organları karşı çıkmış olsalarmış, işte ancak o zaman bir "teşebbüs" sözkonusu olabilirmiş. Halkın karşı çıkması, iri cüsseli bir politikacının tankın üstüne fırlaması yetmez, ille "devlet organları" karşı çıkacaklar. Devlet organı olmazsa hiç kıymeti yok. Bürokrat bürokratı tanır, gerisi teferruattır.
Plan yapmak, plan yapmak amacıyla toplantı yapmak, hareket yöntemi saptayıp eylemleri ayrıntılı olarak bir de yazıya dökmek yeterli değilmiş. Cami bombalamayı, Türk pilot teğmenini şehit etmeyi falan kâğıt üzerinde bırakırsan hiç korkma, suçlu sayılmazsın.
Darbe yapıp iktidarı ele geçirseler o zaman "eylem tamamlanmış" olacakmış ki yandı gülüm keten helva! Belki hesabını soracak babayiğit otuz sene sonra çıkarsa çıkar...
Yani Aziz Nesin'in dediği gibi radyoevini ve kız lisesinin yatakhanesini ele geçirmeden başarılı sayılamazsın.
Üstüne üstlük, darbe planı 2003 yılında yapılmış, dava sekiz sene sonra açılmış, o arada plan yapanların bir kısmı emekli olmuş...

Başörtüsü zulmü eğitim başarısına dönüştü, wonder avusturyada imam hatip mezunları

haber7.com da yer alan önder vakfının desteği ile kurulmuş olan wonder ile ilgili röpörtajdır. orjinaline burdan ulaşabilirsiniz.

Başörtülü öğrenciler Türkiye'de üniversite kapılarından dönerken onları Avrupa'da okutmak için çabalayan birilerileri vardı. O birisi şimdi tutuklu, dernek de soruşturma geçiriyor.

Nursel Tozkoparan'ın röportajı
Wonder, anlamı gibi dünya liderleri yetiştirmek üzere 2000 yılında kurulan bir dernek…
O yıllarda Türkiye’de meslek lisesi özellikle imam Hatip Lisesi mezunu öğrencileri katsayı engeline takılmışlardı. Daha sonra başörtülü öğrenciler de bu engele dahil oldular…
Başarılı olmalarına rağmen okuyamayan öğrencilerin eğitime devam etmeleri için hayırsever işadamları ve Deniz Feneri  devreye girdi. Türkiye’deki sorun çözülene kadar mağdur öğrencileri yurtdışındaki üniversitelerde okumaları için imkân sağladılar… Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman 'Yıldızlar Sönmesin' projesine destek verirken Deniz Feneri e.V'nin burslarıyla Avusturya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde başörtüsü mağduru öğrenci eğitim aldı.
Son günlerde aldığım en güzel haberlerden biriydi katsayı engelinin kaldırılması…
Düşünmedim değil… Mağduriyet kalktığına göre, Yurtdışı eğitime, Wonder’e başvurular da bir azalma olacak mı? Muhatabı olan Wonder Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Kara’ya sordum. On yıllık süreci ve gelinen son durumu anlattı… Yüzlerce doktora, mastır yapan öğrencisinden bahsederken haklı gururu yüzünden okunuyordu… Ve sandığım gibi başvuruda eksilme olmadığı gibi, talebin fazlalığından dolayı öğrenci almakta seçici davranmak zorunda kaldıklarını öğrendim
Dolayısıyla başlangıçta Wonder Derneği mağdur olan öğrencileri okutmak için kuruldu ama şimdilerde vizyonunu genişleterek ideali yüksek öğrencilere hizmet vermekte…
YILDIZLAR SÖNMESİN” KAMPANYASINI ÖNEREN ZEKERİYA KARAMAN'DI
Yusuf Bey Wonder’i kurmak nereden aklınıza geldi?
Türkiye’de 1999 yılında yaşanılan depremle birlikte başka bir deprem de yaşandı. O yıl imam hatip lisesi mezunları çok başarılı olmasına rağmen Türkiye’de istedikleri yere yerleşemediler. Katsayı mağduru olan öğrenciler Türkiye’de ikinci bir deprem etkisi yarattı. Dolayısıyla bu çocuklar kendilerini boşlukta gördüler. Önder İmam Hatip Mezunları Derneği olarak kendimizi sorumlu gördük ve “ Mutlaka bir şeyler yapmalıyız” dedik. Yönetim olarak kaç öğrenciyi alıp üniversitelerde okutabiliriz diye toplandık. O dönemde Kanal 7 Televizyonu Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’ın önerisiyle “YILDIZLAR SÖNMESİN” kampanyası başlattık.kullan
 “Yıldızlar Sönmesin” kampanyasının amacı neydi?
İlk etapta başarılı öğrencileri, imkânlar bularak Türkiye’de özel üniversitelerde okutmak, hiç olmazsa bu memlekete faydalı hale getirmek istedik.
Mağdur olan öğrenciler için bir çıkış yolu, bir çözüm yolu aradınız…
Tabi ki… Bu toplumun derdiyle hem hal olan derdini dert edinen insanlar olduğu için, akan gözyaşlarının da farkındaydılar. İşte o duyarlı insanlar çözüm arayışına girdiler, “Yıldızlar Sönmesin” kampanyası böyle başlatıldı. Kampanyanın tanıtım filmleri Kanal7 de dönmeye başladı.
Bir örnekle anlatmam gerekirse; Eskişehir’den bir arkadaşımız (şu anda siyaset biliminde doktora yaptı bitirdi) diplomayı almış, evinde televizyon açık ve hüngür hüngür ağlıyor; bu arada Kanal 7 ekranında  ‘Bu Yıldızlar Sönmesin’ tanıtım filmi dönüyor. Öğrenci hem ağlıyor hem de televizyona kulak kabartıyor ama önemsemiyor. Sonra telefonu çalıyor. Telefondaki müdürü “Kızım sen okulun en başarılı öğrencisisin. ÖNDER seni okutacakmış, hadi git müracaat et” diyor. Buna da inanmıyor, ancak arkadaşları aradıktan sonra öylesine müracaat ediyor Önder’e.
TÜRKİYE’NİN YAŞADIĞI ZOR GÜNLERDİ O GÜNLER
Türkiye’nin yaşadığı zor günlerdi o günler. Özel üniversitelerde öğrencilerin harçlarını yatırmak, onlara katkıda bulunmak kolay bir şey değildi. Neticede bir öğrenciye 5 bin dolar okul harcı gerekiyordu. Bu sayı yüzlerce olduğu zaman çok ciddi rakamlara ulaşıyordu. O günlerde bu rakamlar başta Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman olmak üzere, Huzur Giyim’in sahibi,Gezer’in sahibi gibi birçok hayırsever işadamının katkılarıyla ödendi. Sonra özel üniversitelerde de bu mağduriyet başlayınca yurt dışına öğrenci göndermeyi düşündük.
“28 ŞUBATÇILAR ÖNÜMÜZE ENGEL KOYDULAR NE YAPACAZ” DİYE DÖVÜNMEDİK
İlk ne zaman yurtdışına öğrenci göndermeye başladınız?
Tekrar başörtüsü mağduriyeti özel okullarda da başlayınca biz yeniden arayışlara girdik. “Eyvah! 28 Şubatçılar önümüze bir engel koydular ne yapacağız” diye dövünüp durmadık. Sürekli alternatifler geliştirmeye çalıştık. Yani “Biz akan suyuz, önümüze bir set gelse bile onu yarar geçeriz, yaramazsak yandan geçeriz” dedik. Yusuf  Ziya Sula ile beraber önce Kıbrıs’a gittik, oradaki üniversiteleri araştırdık, üniversite rektörleriyle görüştük. Rektörler öğrencilerin yüksek puanlarını görünce; “Bu öğrencilerin hepsini bize gönderin, bazıları çok az para alırız, bazıları neredeyse para almayız”  deyip öğrencileri bizden talep ettiler. Ama  üniversitenin kalitesini çok iyi bulmadığımız için bu çocukları harcamak istemedik. Çünkü eğitim kalitesine güvenmedik.
KAYIT YAPTIRIRKEN OKULA SİYAH BİR MERCEDESLE BİRİ GELDİ VE OKUL YÖNETİMİ KAYIT YAPMAKTAN VAZGEÇTİ

kipa sakarya avm de namaz kılanlara hakaret

Mescit isteyen müşteriye cevap: Camiye git
Hipermarket'ten alışveriş yapan müşteriler, dilek ve şikayet defterine yazdıkları mesajla mescit açılması talebinde bulundu.

Sakarya'da 1 yıldır faaliyette olan Kipa Hipermarket'ten alışveriş yapan müşteriler, dilek ve şikayet defterine yazdıkları mesajla mescit açılması talebinde bulundu.
Market yetkilileri, müşterilerin bu talebine, "Burası ibadethane değil, alışveriş merkezi, en yakın camiye bi zahmet." şeklinde cevap verdi. Mescit konusunda talepte bulunan Murat Alan isimli müşteri, cevaba çok şaşırdığını belirtirken, "Hiç olmazsa daha saygılı ifade kullanabilirlerdi." dedi.
Adapazarı Çevre Yolu üzerinde bulunan Kipa Hipermarket'te hem çalışanların hem de müşterilerin namaz kılabileceği bir mescit bulunmuyor. Bu durum hem çalışanların hem de müşterilerin tepkisine sebep oluyor. Kipa, müşterilerin istek ve şikayetlerini yazabilmeleri için mağaza içinde bir defter bulunduruyor. Defterin üst kısmında 'öneri ve şikayetleriniz' bölümüne müşteri istek veya şikayetini yazıyor. Defterin alt kısmında bulunan Kipa'nın görüşü kısmına da şikayet ve isteklere mağaza yönetimi tarafından cevap yazılıyor. İstekler arasında mescit talebi önemli bir yer tutuyor. Şenol Korkut isimli bir müşterinin istek ve şikayet defterine yazdığı "Mağaza çok güzel ve çok büyük. Fakat ufacık bir oda bile olsa ibadetimizi yapabilmemiz için mescit yok, buna çok üzüldük." şikayetine mağaza müdürü imzasıyla şaşırtan şu cevap veriliyor: "Arkadaşım burası ibadethane değil, alışveriş merkezi,en yakın camiye bi zahmet." Aldığı cevap karşısında üzüldüğünü belirten müşteri Murat Alan, Kipa gibi büyük bir alış veriş merkezinden en azından daha saygılı bir cevap beklediğini ifade etti. Alan, market yetkililerinin tavrı hakkında şunları söyledi. "Hiç beklemediğim alay kokan, dalga geçen bir cevaptı. Bırakın müşteriyi orada 250 kişi çalışıyor. Bu insanların ibadet etme hakkı bulunmuyor mu?" Sakarya Kipa yetkilileri, müşterilerin taleplerini genel merkeze ilettiklerini, konu ile ilgili açıklama yapmak istemediklerini belirtti.