Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Danıştay ne işe yarar..... Devleti zarara uğratmak için mi çalışır.

Önce İhl ve meslek sitelerine dayayan danıştay şimdide devleti zarara uğratma çabası içinde...

Bu ülke danıştay sayıştay anayasa mahkemesi ve hsyk gibi kurumlara sahip olduğu müddetçe. Ufacık bir azınlık ve soysuz insanlar topluluğu danıştay sayıştay ile bu ülkeye çok dayayıp sayacaklar.....

REFERANDUMDA HALA "hayır" DİYECEK İnsanlara yazıklar olsun diyorum.... Hala mı hözünüz kör kulaklarınız sağır işitme zorluğumu çekiyorsunuz yoksa kalbiniz kararmış.... yoksa millet ve ülke düşmanı mı oldunuz...

Danıştayın millete nasıl dayadığını öğrenmek istiyorsanız haberimiz aşağıda:

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK), 2006 yılında 28 akaryakıt şirketine kestiği ve kamuoyunda büyük tartışmalara neden olan 1.6 milyar liralık cezada yargı süreci tamamlandı. Danıştay’ın kararları doğrultusunda ceza, 4 yıl sonra 1.6 milyar liradan 125 milyon liraya düştü. EPDK şimdi, yeni tarifeden cezaları keserek şirketlere tebliğ edecek.
EPDK, 2006 yılında akaryakıt dağıtım şirketlerinin lisansı olmayan bayilere akaryakıt verdiklerini tespit ederek, şirketlere, lisansı olmayan bayilere akaryakıt vermemeleri konusunda defalarca uyarıda bulundu. Ancak bu uyarılara rağmen, akaryakıt dağıtım şirketlerinin lisansı olmayan bayilere akaryakıt verdiklerini belirlendi. Bunun üzerine 28 akaryakıt dağıtım şirketine, akaryakıt verilen bayi sayısına göre değişmekle birlikte, toplam 1 milyar 660 milyon liralık ceza kesti.
DÖRT YILDIR BEKLİYORDU
Cezaların akaryakıt şirketlerine tebliğ edilmesinin ardından şirketler, yürütmenin durdurulması için Danıştay’a dava açtılar. Danıştay 13. Dairesi, yürütmeyi durdurma talebini reddetti. Bu kararın ardından dava İdari Dava Daireleri Kurulu’na geldi. Kurul da, cezaların yanlış maddeden kesildiği yönünde karar aldı. Bu karar üzerine, konu tekrar 13. Daire’ye geldi. 13. Daire de aynı yönde karar aldı. Bu süreçte, EPDK ve şirketlerin kararlara itiraz etmeleri sonucu, cezalarla ilgili hukuk süreci tam dört yıl sürdü. Cezada dava süreci nihayet tamamlandı. Şirketlerle ilgili alınan kararlar, hem şirketlere hem de EPDK’ya tebliğ edilmeye başlandı.
Cezalar yeniden hesaplanacak
Danıştay’ın, cezanın yanlış maddeden kesildiğine ilişkin kararı doğrultusunda EPDK, cezaları Danıştay’ın belirttiği maddeden yeniden kesecek. Bu kapsamda, cezalar eski cezanın yaklaşık yüzde 7’si oranına geriliyor. Daha önce aralarında Shell ve BP gibi devlerin yer aldığı 28 şirkete kesilen toplam 1.6 milyar liralık ceza da 125 milyon liraya geriliyor. Örneğin, en yüksek cezayı alan Petrol Ofisi ve Erk’in cezası 600 milyondan 40 milyon liraya düşecek.

kaynak: ekotrent

Kendi askerini şehit ettirmek


Ergun Babahan'dan müthiş bir yazı; yıllarca bu milleti hem sömürüp hem eziyet eden zihniyete karşı yazılan en büyük yazılardan birisi. Yorumsuz olarak sizlerle...

Lafı eveleyip gevelemeyelim. Ortadaki bilgiler, Silahlı Kuvvetler’in, en azından bir bölümünün, uzun yıllardır, planlı şekilde kendi askerini öldürttüğünü gösteriyor.
“Koskoca” paşalar ağzını açmıyorsa, bu iddiaların en azından ciddiye alındığı veya yalanlamadığını gösteriyor.
O zaman soru şu:
Asker kendi askerini niye öldürtüyor?
Ve bu gerçeği medyanın ağırlıklı bir bölümü neden görmüyor?
Bu rejimle ve işbirliği olduğunu gösteriyor.
Ve de bu iğrenç bir durum.
Çünkü hakkını savunma imkanından yoksun çocukların evladı ölüyor.
Nasıl mı?
Cevap basit.
Baskınların tümü önceden istihbarat bilgisi olarak gelmiş.
Hantepe’de 30 merkezden naklen izlenmiş.
Ama bu merkezlerin tamamı Genelkurmay Başkanlığı’na ait.
Lafı kısa keselim, oradaki askerler ölsün diye kimse kılını kımıldatmamış.
Yani, PKK ile işbirliği yapılmış.
İktidarın kim olduğu önemli değil.
Elbette, AK Parti’nin iktidar olması artı bir motivasyon.
Ama Bask modelinden bahseden Tansu Çiller ve “Avrupa Birliği yolu Diyarbakır’dan geçer” diyen Mesut Yılmaz dahil, herkesin bu dersi aldığı kesin.
Önceki iktidarların koşullar elvermediği ve medyadan destek bulmadığı için üstüne gidemediği bir gerçek. Bugün tablo farklı.
Demokrat medya da, iktidar da sorunun üstüne gidiyor.
Daha önemlisi, halka “gerçek korku imparatorluğu”nun ne olduğunu gösteriyor.
Korku imparatorluğu, “bölücü”, “düşman” gösterdiğin elemanlarla işbirliği yapıp kendi askerini öldürtmektir.
Eğer yalansa, bir general çıksın bu iddialar yalan desin.
Yoksa bu halk, çocuklarını ölüme gönderen komutanlara emanet etmez.
Bunun işaretleri giderek artıyor.
Ne diyelim, “Hepizin katilsiniz” diye bağıralım mı?
Bu etiketi üstlenmek istemiyorsanız bir açıklama yapın.
Yoksa mezara gittikten sonra bile suçlama üzerinizde kalacak.
En azından ben bunun için elimden geleni yapacağım.
Gençlere tek tavsiyem var, Genelkurmay bir açıklama yapana kadar askere gitmeyin, yoksa tabutla geri dönme ihtimaliniz yüksek.
Ama hiçbir şey puştça bir tuzakta öldürülmenize yolaçmamalı.
Anne-babalar, siz de oğullarınızın hesabını sorun.
General dediğiniz, sizin benim gibi insan.
Ve de omuzundaki yıldızlar, oğlunuzu ölüme göndermek için yeterli bir neden değil.

star : ergun babahan

Önce iftarını açtı, sonra Barca'yı yıktı!

Önce iftarını açtı, sonra Barca'yı yıktı!

Barcelona'ya attığı iki golle takımı Sevilla'nın kupayı kazanmasında büyük rol oynayan Kanoute, oruç tutarak güçlendiğini kaydetti...


Önce iftarını yaptı, sonra Barça'yı yıktı
İspanya Süper Kupa finalinde Barcelona'ya attığı iki golle takımı Sevilla'nın kupayı kazanmasında büyük rol oynayan Oumar Kanoute, Ramazan ayında oruç tutarak, daha çok güçlendiğini söyledi.
Sevilla'nın Müslüman golcüsü çarpıcı açıklamalar yaptı. Şu ana kadar çalıştığı her teknik adamın oruç tutmasına saygı gösterdiğini anlatan Kanoute, "İspanya iklimi çok sıcak ve bu nedenle yaz aylarında oruç tutmak gerçekten çok zor. Fakat Allah'a şükürler olsun, ben orucumu tutabiliyorum. İman sahibi olmam, iyi bir futbolcu olmamı sağlıyor, futbol da beni daha sağlıklı yapıyor. İslam'ı bilen insanlar şunu da çok iyi bilirler ki; Ramazan ayında oruç tutmakla, insan güçsüzleşmez, zayıflamaz." dedi.


Malili golcü, "Bir futbolcu olarak ibadetlerini nasıl yerine getiriyorsun?" sorusuna ise şu cevabı verdi: "Futbolcu olmam, benim ibadetlerimi aksatmama bir engel değil. Örneğin idman varken tesislerde, maç günleri ise soyunma odalarında namazımı kılıyorum."
sabah.com.tr