Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

28 Aralık 2010 Salı

Başörtüsüne Dair Çok Güzel Bir Savunma

Bir ezberi bozmak 



Biliyorum, birileri “Şimdi yazma bu yazıyı, adamlar zaten ötekini bile vermiyorlar, kaldı ki bu alanda verilenden yana olanlar bile daha ilerisine itiraz ederler” diyecek.

Ama yazmak lazım.

En azından bu “özgürlük işi”nin, birilerinin vermesine bağlı olmadığını, temel bir insanlık hakkı olduğunu ifade etmek için yazmak lazım.

“Özgürlük işi” deyince Türkiye’de akla ilk gelecek şeyin “Başörtüsü” olması bile ne kadar anlamlı.

Evet, “Başörtüsüne özgürlük” konusunda bir ezberi bozmak lazım, buna bütün kalbimle inanıyorum.

Ezber şu:

-Üniversite çağına gelmiş olan bir genç kız artık kendi tercihlerini yapacak durumdadır. Onun için ona giyim kuşam konusunda bir yasak uygulamak olmaz. Özgür iradesiyle başörtüsü takmak istiyorsa takabilmelidir. Ayrıca üniversite öğrencisi bir “hizmet alan” durumundadır, Devlet “hizmet alan”ın kılık kıyafetini tanzim edememelidir. Çünkü bu alandaki bir kısıtlama, mantıki olarak, toplumun her kesimine yasak uygulamayı getirir.

Ezber bu, ama, bunun ekleri var.

-Üniversiteye gelmemiş öğrenciler başörtüsü takamaz. Çünkü onlar üzerinde ebeveynlerin baskısı vardır.

-Kamu görevlileri başörtüsü takamaz. Çünkü bu, “hizmet veren” olarak ideolojik bir simgeyi devlet tavrı olarak benimsemek anlamına gelir. Bundan başı örtüsüz olanlar rahatsız olur.

Gelelim bu “ezber”in düşünce planındaki dayanaklarına: 

Kaçmak isterken vuruldu ismet özel

ismet özel in fikirlerini kendime yakın hissetmem ama şiirlerindeki ironi ve ahkam katıksız derecede hoşuma gitmektedir.. 

Kaçmak isterken vuruldu

gök gürledi 
canı sarsılmadı şimşek çakışından 
ve yağışlar dilinden döküleni epritemedi 
sert esen poyrazın dayattığı siliklik 
ağustos sıcağı gerekçesiyle pelteleşme 
dilsizlik sağırlık çolaklık körlük 
mızrak değdiremediler güzelim gövdesine 
değiştirilsin aniden coğrafya dersinde konu 
kaçmak isterken vuruldu. 

burukluk enginine düşsek kalfadır aradığımız 
yücelik katlarına çıksak gözleri yakan yazıt 
kıt 
vurulduğunu bilmesek 
daha da kıt kalırdı hakkında malumatımız 
oydu dalgınlık arastamızdan belli belirsiz 
belli belirsiz belki utangaç geçiveren karaltı 
göz göze geldiğimizde bize düşen yutkunuş 
paydoslar çalkantısından yara almamış çehre 
türkçe konuşmasıyla hayranlık uyandıran 
duruşu çocuklara örnek olur diye korktuğumuz 
kanamayı durdurmak için gerek duyduklarımızın ilki 
neye acıktığımızı tek fark eden oydu 
kaçmak isterken vuruldu. 

tarihten kopmuş yaprakları sığaya çeken hançer 
denk getirilmiş bütün şeylerin kırbası 
kırbacı kötülükten zevk çıkaranların 
neyi ihmal ettiysek utanmamıza sebep 
bize bundan böyle onu hep 
yakınımızda peyda olan hışırtı 
yakınlık yakınmalarımızda kopan tel 
bize bundan böyle hep onu hatırlatacak 
çalılar aşk acısı çingeneler 
ondan aldıkları komutla 
tecavüz tadı yaydılar ortalığa 
vitrinlere mitralyöz 
kaldıysa inek fışkısı neonlu lambalara 
işini tek koluyla görürdü 
tek koluyla eziyet ederdi sakız çiğneyen erkeklere 
çiğ renkleri tek koluyla canından bıktırtırdı 
boştaydı, bizi kollamak üzere boştaydı öbür kolu 
kaçmak isterken vuruldu.