Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Kabhi Alvida Naa Kehna Asla Elveda Deme hint film değerlendirmesi

Kabhi Alvida Naa Kehna - (Asla Elveda Deme) film değerlendirmesi


Bu tür filmleri yazıp yazma noktasında hala tereddütteyim. 
Filmimizin adı Kabhi Alvida Naa Kehna, Türkçesi ise Asla elveda deme, Almancası Sag niemals leb wohl. 
Film içerik yönünden modern hayatın çok önemli bir sorununa göz atmış ama kullanmış olduğu yöntemler bu modern hayatın olumsuzluklarını eleştirirken övmeyi de ihmal etmemesi bir zıtlık teşkil ediyordu.

Filmin yazarı ve başrol oyunus Shahruk Khan- DEV SARAN adından eski bir futbolcuyu canlandırıyor. Bir kaza sonrası futbol hayatı bitmiş ve hayata neredeyse küsmek üzere olan bir tip.

Dev Saran (Shahruk Khan)

Shahruk Khan'a ise filmin başıyla beraber bir ajansıta kariyerine başlayarak en tepe noktasına yükselen RİYA rolüyle Prey Zinta eşlik ediyor.

Riya(Prety Zinta)


Diğer oyuncularımız ise tek tek gelirsek, benim nedendir bilmiyorum ama fena bir gıcık kaptığım MAYA rolüyle (Rani Mukerji) .

MAYA - Rani Mukerji

Ve yanın kocası rolünde oynayan RİŞİ Talwar'ı ise (Abhishek Bachchan)canlandırıyor.

Rişi Talwar- Abhishek Bachcan

Filmin baş ası ise usta oyuncu Amitabh Bachchan Samarjit Talwar rolünde karşımızda.


Filmde Dev ve Riya'nın evliliği sorunlu gitmektedir. Geçirdiği kaza sonrası işsiz kalan Dev, karısının kazandığı parayla geçinmesini ve kendini işe yaramaz görmesi nedeniyle boş bir insan rolünde ve tek yaptığı çocukları arunju kendi tipine göre yetiştirebilmek için zorlayan bir baba...  

Asabi, sinirli ve huysuz bir karakter olduğu gibi evliliğini de günden güne bitirmek için büyük çaba sarf ettirmeye zorlayan, tabirimi hoş görün ama tam bir kalas hüviviyetinde bir tip diyelim...

Rişi ve Maya'ya gelirsek; Maya küçükken tüm ailesini kaybetmiş ve Rişi ile babası Sam'ın yanında büyümüştür.
Rişinin ona küçüklükten beri aşık olması ve ısrarlarına dayanamaması üzerine büyük bir fedakarlık yaparak bu evlilik teklifini kabul etmiştir.
Bu evlilik sizinde tahmin edeceğiniz gibi tek taraflı yürümektedir. Maya evinin kadını olmuş ama asla bir eş olamaz.
Rişinin de onu anlayamaması gibi garip bir kuruntuda eklenmiş filme; ama senaryo burada günümüze tam oturmakta,

Pof. Dr. Mustafa Öztürk Söyleşiler Polemikler imzalı kitap ve değerlendirme

Adana Çukurova ilahiyatın renkli ve tanınmış simalarından bir isim, Mustafa Öztürk Hoca. Alanı tefsir olmasına rağmen, birkaç yıldır yüzüne başta tv'ler olmak üzere sempozyum konferans vb nedeniyle çok sık rastlamaktayız. 

Mustafa Hocayı tanımama rağmen yakın zaman kadar hiç bir eserini elime alıp okumuşluğum vaki değildi. Taa ki Ankarada doktora yapan Ayşe Ablamın, hocanın özellikle son kitabı olan Söyleşiler ve Polemikler kitabını tavsiyesi ve biraz da hocayı daha yakından tanıma merakı beni hocayla tanışıklığa itti.
Hocanın kitabını aldıktan sadece 1 hafta sonra hoca ile yüz yüze tanışıklık ve kitabını imzalatmak da benim için ilaveten bir kazanç olmuştu. 

Esere gelirsek, Hoca başlıkta ayırdığı gibi iki kısıma bölmüş. 1. kısım tefsir üzerine hocanın ilmi düzeyde ve genel bakışını yansıtan söyleşilerden oluşmaktadır.
2. kısım ise hocanın güncel gündeme dair yazı ve denemelerinden müteşekkil durmaktadır.



İlk kısımda eserden aklımda en çok kalan, hocanın Kuran'ı anlamak nedir ve ve ne olmalı sorusuna verdiği cevap olmuştur.
Bu konuda hoca ön sözde şöyle değinmektedir: "Kuran'ı anlamak! Eğer anlamaktan maksat iyi bir müslüman, erdemli bir insan olmaksa, Kuran'da bugüne kadar anlaşılmayan veya halihazırda izaha muhtaç olan tek bir ayet bile yoktur. Dolayısıyla Kuran'ı anlamak için sürekli olarak meal, tefsir okuma ihtiyacı da yoktur."
dedikten bir kaç satır sonra da şöyle devam etmektedir;
"asıl gayemiz ve niyetimiz iyi bir Müslüman, fazilet sahibi bir şahsiyet olmaksa şayet, bu gaye ve niyeti gerçekleştirme noktasında Kuran'ı anlamak ya da bugüne kadar anlayamamış olmak gibi bir problemimiz yoktur. Zira Kuran bizden önceki Müslüman nesiller tarafından yeterince anlaşılıp açıklanmış, hatta Kuran'dan ne anlamamız ve almamız gerektiği bazı klasik metinlerde öz ve özet olarak sıralanmıştır."
daha da devamında;
"Kuran'ı anlamak adına Müslümanlığı yeniden keşfetmeye girişmek nafile bir iştir" dedikten sonra tefsir ve meal okuyucusuna ufak bir tavsiye de bulunmaktadır.
Bu noktada ihl mezunu ve bir ara ilahiyat kapısından geçmiş şahsım adına hayatımda sadece 3 defa meal bitirdiğimi ve hiç bir tefsiri neredeyse okumadığımı varsayarsak şahsım adıma ibretlik bir çok nokta mevcuttur,
zaten mustafa hocada ilerleyen satırlarda menim minvalimdeki insanlara bayağı giydirmeler de bulunmuş, bunların bir kısmını "büyüğümüzdür ne diyek" diyerek sineye çeksem de... kolay olmadı...

"Biz Müslümanlar, en ilkeli ahlak hocamız olan vicdanımızın sesine kulak vermedikçe, neye nasıl inanırsak inanalım, hangi inancı Kuran'ın hakemliğine arz edip sahih ve sağlıklı bir kalıba sokarsak sokalım, adam olma yolunda bir arpa boyu mesafe almamız pek mümkün değildir. Bu sebeple de adamlık yolunda sahih bir niyet ve sağlam bir azim bulunmadıkça, sonsuza dek Kuran, meal, tefsir okunsa da hemen hiç bir işe yaramaz, onca okuma hiç bir yaraya merhem olmaz."

Ön sözün girişinden sonra hoca en çok Türkiye'de ki meal furyasını eleştirmiş hele son 10-15 yılda "her cemaatin kendine ait bir meali olmalı" düşüncesine ise bayağı sinirlendiğini yazılarında ki öfkeli kelimelerden anlamaktayız.