gündem yoğun, hem cumhurbaşkanlığı seçimi var, hemde başbakan Erdoğan'ın bir siyasi lider olarak inatla ve kararlılıkla sürdürdüğü cemaate yönelik tasfiye planı var. bütün bunlar olurken gözden kaçan noktalar için Mücahit Bilici Bey'in yorumlarını bir müslüman olarak göz ardı etmemeliyiz şeklinde düşünüyorum.
bu yüzden mücahit bilicinin 26.07.2014 tarihli yazısını yeniden paylaşmak istedim.
yazıyı orjinalinden okumak için tıklayınız.
Gülen Cemaati’ni bitirmek
Şahsi birkaç dostluğum hariç Cemaat’ten hayatımdasadece zarar gördüm. 90’ların sonu, 2000’lerin başında Cemaat’in şimdi sıradanlaşmış eleştirisini yaptığım için sansüre uğradım. O zamanki kimi yazılarımı kitaplaştırmak isteyen yayınevleri (bana özgü olmayan, her eleştiriye uygulanan) yayın-dağıtım şirketinin tehdidi nedeniyle basmak istedikleri kitabımı basamadılar. Sözlerimden zerre taviz vermedim. Şimdi cemaatsavar kaplan kesilseler de o yayıncılardan bazıları vaktiyle Cemaat korkusundan süt dökmüş kedi gibiydiler. Cemaat eleştirilerimin başında iktidar ve devlet merkezli olması ve Türk milliyetçiliği geliyordu. Cemaat her zaman yalakalığı dürüst eleştiriye tercih etti. Kendisinden başkasını düşünmedi. Sadece kendi davasına ihlas ile gömüldü. Gücü ve iktidarı araç olarak kullandığı için adalet’ten çok siyaset’e yakın düştü. Tedbir kültürü, otoriter ortamda hizmet ve siyaset yapmanın bir sonucuydu. Şimdi hükümetin devralıp daha az Türk daha çok Müslüman ettiği milliyetçi-mukaddesatçı söylem de yıllarca Cemaat’in elindeydi. Bugün hükümet, dün Cemaat’in sahip olduğu kibirle hareket ediyor. Ve Cemaat’i yapmakla suçladığı yanlışları Cemaat’e karşı işliyor.
Evet, bugün yaşanan krizin temelinde Müslüman’ın Müslüman’ın bencilliğiyle karşılaşmasıvar. O hiç anlayamadığımız diğer Müslüman ülkelerdeki Şii-Sünni çatışmaları, Sünni geleneğin hatırlamak bile istemediği sahabeler arası savaşlar hep böyle farklı içtihatların politizasyonu ile ortaya çıkan trajik durumlardı. Farkında değiliz, bugün onlardan biri yaşanıyor. “Mukabele-i bilmisil kaide-i zalimanesi” ile intikam alınmaya çalışılıyor.
Cemaat’e yönelik tasfiye ve tutuklamaların artacağı yazılıyor. Doğrusu Cemaat, yollarını ayırdığı AK Parti aleyhinde (hangi sebeple olursa olsun) elindeki bürokratik inisiyatifi kullandığı için bunun bir siyasi bedelinin olması normaldir. Fakat siyasi hesaplaşmanın, kimi kadro tasfiyelerinin ötesinde Cemaat’i topyekûn yok etmeyi amaçlayan bir hâle bürünmesi ne demokrasiyle ne de İslam’la bağdaşır. Gülen Cemaati’nin siyasetini ve kimiaraçlarını yanlış bulabilirsiniz ancak Cemaat’in amacı konusunda ortaya atılan itham ve iftiraların hakikatle ve insafla alakası bulunmuyor. Siyasi düşmanınızı aynı zamanda dinin düşmanı gibi göstermek, size ihanet etmiş bir siyasi aktörü vatana ve İslam’a ihanet eden bir aktör gibi sunmak insafsız bir sığ siyasettir.
Gülen Cemaati’nin itici çok tarafı vardır. Ama Allah için bu cemaat İslam’a çok hizmet etmiş, yüzbinlerce gencin imanının kurtulmasına vesile olmuştur. Cemaat’in amacının iyi olduğunu nereden biliyorsun diye sorabilirsiniz. Elcevap: Bir ağaç verdiği meyvelerinden tanınır. Gülen Cemaati’ndeki insanları komitecilikle, bencillikle, yanlış siyasetle suçlayabilirsiniz ama onları vatan haini hele hele dine ihanet eden tipler gibi gösteremezsiniz. Bunu vicdanlar kabul etmez. Gülen Cemaati’ndeki insanlar maneviyat noktasında takva insanlardır.