Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

1 Mayıs 2014 Perşembe

konya da Şivlilik ve Fener alayı üzerine geçmiş hatıralar...

Bugün regaip kandili ama bir konyalı olarak ve çocukluğunu konyada geçirmiş birey olarak daha farkli bir anlamı daha var; ŞİVLİLİK ve fener alayı...

                               

Çocukluğumda 7. sınıfa kadar hiç eksiksiz gerçekleştirdiğim konyama has bir adet,

ellerimizde poşetlerle evlerin kapılarını çalarak şivlilik şivliliiiiiiiiiiiiiiiiik, şivliliiiiiiiiiiiiiiiiiik diye bağırdığımız zamanlar, açılmayan kapıların zillerini inatla ve çocuksu hırsla tekrar tekrar basmalar,

fatih ışıklar mahallesinde çocukluğum geçtiği için hem sebze haline hem toptancılara yakın bir semtte oturmanın şivlilik zamanında "toptancılarda neler dağıtılıyor biliyormusun oğlum" hikayesinin aslının ne olduğunu bilmemem rağmen hala bir inanıp inanmama arası bir merak ve beklentiyle gidişimiz, adese marketlerinden şivlilik istemelerimiz...  zebze halinden alınanlar bir yana toptancılardan alınan son kullanma tarihi yaklaşmış ürünleri büyük bir zevkle tüketmeler, gofret ve leblebiler için küçük poşet çikolata ve şekerler için büyük poşet taşıyıp, şivlilikten sonra neredeyse 1 aya yakın yenen o tatlı ganimetler....  of ne hatıralarmış be...

ama hiç unutamadığım 8. sınıfta iken mahalle baskısı ve büyüdüğüm gerekçesiyle artık şivlilik toplamamam gerektiğinin tarafıma hatırlatılması buradan kalan tek acı hatıra olarak durmakta...

şu mübarek 3 ayların girdiği ilk akşam sokaklarda toplanılıp, lastik ve ateşler eşliğinde geçirilen hele o eski zamanlarda akşam namazı ile eve gidilen dönemde akşam dışarı çıkamamanın ne demek olduğunu bilmeyen yeni nesil için pek bir şey ifade etmeyebilir ama benim dönemim için fener alayı akşamları nasıl bir iple çekilirdi anlatılmaz...
yaşamanız lazım...

akşamları o kadar lastiğin isinden sonra annelerden yenen azar ve hele birde banyo işkencesini söylesem de anlaya bilirmisiniz bilmem..

şivlilikden önceki akşam olan fener alayının iki tür yöntemi vardır, birincisi henüz yaşı yetmeyen ya da anakuzusu vasfına sahip çocuklar için hazır ya da elde yapılmış fenerler ile dışarılarda dolaşmak.
diğer ise yaşı yeten ya da fırlama vasfını hak etmiş veletler için lastik yakma eğlencesidir...
yaklaşık 11-12 yaşıma kadar elimde fener ile dışarı çıkardım ama ondan sonra sanırım feneri elime bir daha gelmedi...
lastik mevzuu ise inanılmaz olaylara gebe ve müthiş bir ön hazırlığı olan günler öncesinden planlanan ve işe koyulup tedarik yapıldığı ve gençlerin lüzumsuz da ol nasıl iş yapma yeteneğine ve becerisine kavuştuklarını anlatan bir olaydır.

günler öncesinde özellikle sanayi dediğim mekanlara keşif gezileri yapılırdı, özellikle lastikçi esnafının bol olduğu yerler bunun için biçilmiş birer kaftandır..
bunun için delikanlıların 3-4 km uzaklardan bile bisikletlerle yada yayan nasıl cefa çektikleri hala küçüklüğümden zihnime yerleşmiş bir hatıradır.
lastikçilerin hurdaya ayırdığı lastikler için günlerce uğraşılırdı alabilmek için kimi lastikçiler hiç uğraştırma verirlerdi lastikleri kimileri ise insanlığından mı yoksa başka huyundan mı nedir bilinmez lastiklerini vermemek için diretirlerdi; bizde çare çoktu, akşamları sanayilerde eskilerde şimdiki gibi güvenlik görevlisinin olmadığı zamanlarda köpeklerden de korkun yoksa al sana bütün sanayi senin idi, çalmak için daha güzel fırsat mı var... (benim çalacak kadar hiç cesaretim olmadı o ayrı mesele:D, o zamanlarda okuyan tiplerdendim )
bisikletlerin dümenlerinde götürülen lastikler, ellerde km lerce yuvarlanan lastikler...
çalıntı yada ıskartaya ayrılmış olanları fark etmezdi...
2 yada 3 defa bende gitmiştim sanayiye lastik temini için arkadaşlarla beraber, ilk gittiğim grubu çok hatırlamıyorum zihnimde net bir fotoğraf canlanmıyor ama ikinci yada üçüncü gidişimde lastikleri yuvarlayarak getirişimiz ellerimizin simsiyah halleri hala bugün bile taptaze...