Mustafa Özcan'ın 22.08.2014 Tarihinde Risalehaber'de çıkan İŞID'in ırakta ele geçirdiği yerlerde başlattığı felsefe ve Kimya yasağı hakkındadi bir değerlendirme yazısıdır.
yazıyı orjinalinden okumak için tıklayınız.
El Kuds el Arabi gazetesinde yayınlandığı gibi, Türk basınında da muhtasar bir haber yayınlandı. Bu habere göre, Rakka ve Deyr ez Zur’u ele geçiren IŞİD veya nevzuhur ismiyle İslam Devleti adlı sürrealist akım Rakka’daki okullarda felsefe ile birlikte kimya derslerini de yasaklamış. Tabii ki İbni Teymiye’nin hazır görüşlerine dayanarak! Kimya ve ilmu’n nücüm veya ilmi heyet gibi konularda İbni Teymiye’nin bazı fikirlerini okumuştum ama derinlemesine tetkik edememiştim. Bu vesile ile Mecmuu Fetavası’nın ilgili bölümünü mükerreren okudum. Öncesinde, El Usul el Fikriyye Lilmenahic es Selefiyye inde Şeyhü’l-islam İbni Teymiye adlı kitapta bu hususla ilgili sadra şifa bir şey bulamamıştım. Sadece kısa değiniler ve temaslar vardı. İbni Teymiye’nin kelam anlayışı konusunda hatırı sayılır bazı çalışmalar gözden geçirmiştim. Onun ilmin dalları ve mertebeleri konusunda bazı farklı değerlendirmeleri olduğu da biliniyor. Kelamda olduğu gibi bu konuda da kendisine has görüş ve düşünceler taşıyor. Eş şeyh Halit Abdurrahman el Ak’ın hazırlamış olduğu ‘Selefi Yöntemde Fikri Temeller’ adlı eserde bu konuyla alakalı mufassal bir tetkik yoktu. İnsan yaşadığı çağın çocuğudur.
Zaman insanın zindanlarından birisidir. Dolayısıyla bilgisi zamanın bilgisi ve algısıyla sınırlıdır. İbni Teymiye için de tersini söylemek zor. Dönemindeki algılar üzerine ilimler üzerinde yargılamalarda bulunmuştur. Bu tartışmaya açık yargılarından birisi kimya ilmine dair olanıdır. IŞİD denilen sürrealist akım da bunu kopyalamıştır. Acaba onun fikirlerinden ilhamla mı bu yasağı uygulamaya koydu yoksa kendi arzusu mu belirleyici oldu? İbni Teymiye’nin fetvalarını okuduğunuzda, kimya ilmini tahsil etmenin ve kitaplarını satmanın haram olduğuna dair açık hükümler göreceksiniz. İbni Teymiye’nin çalışmalarını teksif ettiği belli başlı üç dört grup var. Bunlardan birisi kelamcılar ve mantıkçılardır. İkinci kademede ve seviyede reddiyelerini tahsis ettiği grup ise sufilerdir. Üçüncü olarak ilgilendiği diğer bir alan ise kelami fırkalardır. Özellikle de Şia ve Cehmiye bundan aslan payını alır. Kelamcıları bir nevi Cehmiye sınıfına sokar. Ona göre sıfatları tatil etmişlerdir. Sufilerin ise bidata battıklarını düşünür. Bununla birlikte istisna ettikleri Cüneyd, Geylani gibi zevat da vardır. Müteşerri olmayan felsefi tasavvufa karşıdır.
Gazali felsefeye karşı çıkmakla birlikte felsefeye pencere açmıştır. Ya da felsefenin bütün kollarını reddetmemiştir. Felsefe ile tefekkürün kaynaştığı bir alan vardır. Felsefe sistematik düşüncedir ve Gazali bu düşüncede Allah ve mead konusunda filozofların vahyi göz ardı etmelerine karşı çıkar. Zira vahiy olmadan alem-i gayba yol bulunamaz. Oradan haber akıl ile değil ihbar iledir. Akli kıyaslamalarla fasit daireye düşülür. Akıl bu alanda veri sağlamaz mevcut veriler üzerinden yola çıkarak kıyaslamalar yapar. Bu ise alem-i gaybı alem-i şahadete indirgemek veya mevcut algıya hapsetmek olur. Bundan dolayı alem-i şahadetle alem-i gaybı karşılaştırarak karıştırmışlardır. Burada iki varta vardır. Bunlardan birisi, alem-i gaybı reddederek alem-i şahadeti tek gerçek olarak tanımak ve onun ötesini reddetmektir. İkinci varta ise alem-i gaybı alem-i şahadet mertebesi ve algıları içine hapsetmektir. Bunu filozoflar yaptığı gibi bazen kelamcılar da yöntemleri gereği yaparlar. İbni Teymiye bu saydığımız zümrelere haklı haksız sürekli olarak sataşmıştır. Bazen maksadı aştığı yerler olmaktadır. Muhakkak, kaygılarının haklı olduğu yönler de vardır.
Meseleyi kimya konusuna getirebiliriz. Kimyaya asrındaki algı üzerine yaklaşmıştır. Onu bir nevi sahtecilik, kandırmaca, sihirbazlık veya simya olarak telakki etmiştir. Bu tasavvuru üzerine de hükmünü bina etmiş ve haram ilimlerden saymıştır. Sözgelimi cam imalatını kimyevi işlem olarak saymamıştır. Günümüzde medeniyetin en temel maddesi çelik imalatı konusunda ne düşünürdü bilemiyoruz. İbni Teymiye daha ziyade bitki ve madenlerin altına dönüştürülmesine kimya demekte ve bunu sahtecilik olarak vasıflandırmaktadır. Evliyaların kerametle gümüşü altına dönüştürebileceklerini ama bunun kimyevi bir işlem olmadığını da ifade eder. Evliyanın elinde bakırın veya gümüşün altına dönüştürülmesi ona göre Asayı Musa hükmündedir. Kimyacıların yaptığı işlem üzerinden gümüşün altına çevrilmesi ise Firavun’un sihirbazlarının işi ve asalarıdır. İbni Teymiye’ye göre, elementlerin özelliklerini diğerine aktararak üçüncü bir element meydana getirmek Allah’a özenmek veya kafa tutmaktır. Ya da eşyanın asil vasıflarını bozmak doğru değildir. Allah’ı taklit etmek ancak fıtri alanda olabilir. Kimyevi işlemlerle ve terkiplerle üçüncü cinsler üretmek ise Allah’ı taklit etmek değil ona özenmekti. Yaratıcılık taslamaktır. Bu anlamda, ‘ mahluk mamül ve mamül mahluk olmaz’ demektedir. Buna göre kulun kudreti sadece imalatla sınırlıdır. Onun imalatı hiçbir zaman bir şeyi yoktan var edemez. Yani mamül mahluk ve mahluk da mamül olmaz.