Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

19 Mart 2010 Cuma

Çanakkalenin Gerçek Kahramanları ve Resmi Tarihin Uyduruk Kahramanları


Yıllardır resmi tarih yalanları ile büyütüldüğümüz ,kahramanları ve sahtekarları ayıramadığımız  Çanakkele Zaferi hakkında LAtif beyden güzel ve oturaklı bir yazı..

Yıllardır tek adam yaftası ile büyütülen halkımız, çanakkalede kendisinin üstünde 30 dan fazla üst düzey rütbeli subay ve paşa olan birisini milletimize senelerdir Çanakkalenin kahramanı diye kakalıyorlar. Asıl kahramanlar olan Esad ve Cemal paşa ve diğer şehit ve gazi subaylarımıza büyük bir haksızlık yapılıyor. İnşaallah milletimiz bu numaralrı ve rejimin kendisine attığı kazıkları bir gün temizleyebilir.

Tarihin yorumu 18 Mart 1915
Bile bile yalana tevessül
Bugün (18 Mart), tarihin kaydettiği en büyük kahramanlık destanlarından biri konuşulup tartışılacak Türkiye'de. Bu destan, bundan 95 sene evvel Çanakkale'de yazıldı.
Dünyanın en güçlü donanmalarına karşı hayret ve hayranlık uyandıran bir direniş örneği sergileyen kahraman ordumuz, her saniyesi ölüm kusan çarpışmalar neticesinde, nihayet 18 Mart (1915) günü Çanakkale'nin geçilmez olduğunu bütün dünyaya ilân etti.
Şayet o gün Çanakkale Boğazı geçilmiş olsaydı, çok kuvvetli bir ihtimalle İstanbul da, dolayısıyla Marmara Bölgesiyle birlikte bütün Anadolu da elden gitmiş olacaktı.
Zaten, asıl hedef, asıl maksat da buydu: Anadolu ve Rumeli'yi Türklerden ve Müslümanlardan temizlemek, onları asırlar önce geldikleri yere göndermek...
18 Mart'ta Çanakkale'de kazanılan deniz zaferinin en kısa, en doğru ve en yalın şekilde izahı, yukarıda ifade edildiği gibidir.
Ne var ki, yetmiş–seksen yıldır, bu doğruların yerini yalan ve yanlış şeyler almış durumda.
Yani, Çanakkale'yi geçilmez yapan doğrular olduğu gibi anlatılmıyor, yalana ve yanlış bilgilere tevessül ediliyor.
Göreceksiniz, bugün de benzer şeyler yapılacak. Yalan ve uydurma sokuşturmalarla kamuoyu enforme edilmeye çalışılacak.
Meselâ, destanın yazıldığı ve zaferin kesinlik kazandığı 18 Mart 1915 tarihine kadar savaş mahallinde bulunmayan, harp sahasında esamisi dahi okunmayanlar, yalan yere oraya getirilmeye, mücadelenin içine sokulmaya çalışılacak.
Dahası, yüz binlerce askerin canı ve kanı pahasına elde edilen o muazzam şeref, hiç ilgisiz şahıslara mal edilmesi cihetine gidilecek.
Şehitlerimizin ve ecdadımızın ruhunu muazzeb eden bu haksızlığın en acı tarafı ise şudur: Böylesi kahredici bir yalan ve çarpıtma işi, bilmeyerek değil, bilerek ve kasten yapılıyor.
Hem öyle kahrecidi bir durum ki, zaferin yıldönümlerinde doğru söyleyenin değil, yalan ve yanlış şeyleri dillerine dolayan çığırtkanların sesi daha yüksek çıkıyor, onlara daha çok itibar ediliyor.
Üzüntüyü katmerleştiren en vahim vaziyet ise şudur: Resmî kurum ve ağızların dışında kalan, özerk olan ve özel diller ile konuşmak durumundaki çoğu gazete ve televizyon kanalları da—hiç gereği yokken ve hiçbir mecburiyeti yokken—kendini aynı yalan rüzgârına kaptırarak yayın yapıyor.
Çanakkale'yi geçilmez yapan zaferin doğru, yalansız ve riyâsız şekilde anlatılacağı günleri görmek ümit ve temennisiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder