Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

11 Kasım 2011 Cuma

Gelin 'helâl'leşelim

helal gıda tüketimi ve bu konularda nelere dikkat edilmesi gerektiği hakkında zaman gazetesinde yer alan yazıyı sizlerin bilgi ve beğenisine sunuyoruz.

Gelin 'helâl'leşelim

Damak tadımıza güveniyoruz. Tazeliği, lezzeti sorguluyoruz hemen. Besmeleyi çekip yiyoruz en önemlisi. Peki gıda alışverişi yaparken bu kkadar dikkatli davranıyor muyuz? Cevap bu haberde...


Bir market alışverişindeyiz. Önce şarküteri bölümüne giriyoruz. Mis gibi Çerkez peyniri, krema ve yoğurdu sepete koyuyoruz. Meşrubatlara geliyor sıra. Kola, limonata, meyve suyu alıyoruz. Diş macunu, bisküviler, margarin, hazır çorba, deodorant ve deterjan da sepete atılınca alışveriş tamamlanıyor. Ürünlerin kalitesi, fiyatı ya da markası değişse bile genelde aynı şeyleri tüketiyoruz. Et ve tavuk gibi gıdaları alırken nispeten dikkatliyiz. Peki peynir, şekerleme, meşrubat alırken aynı hassasiyeti gösteriyor muyuz? Aldıklarımızın menşeini araştırmak ve öğrenmek her şeyden önce bize düşüyor. Türkiye'de henüz gıda maddelerinin İslâmî usullere uygun olup olmadığı resmi olarak tescillenmiyor. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde işletmeler düzenli olarak kontrol ediliyor. Ancak her gıdanın helâl olduğunu belgeleyen bir denetim mekanizmasından söz etmemiz mümkün değil.

Geçtiğimiz günlerde dördüncüsü gerçekleştirilen 'Uluslararası Helâl ve Sağlıklı Ürünler Konferansı'nda gerekli teknik altyapılar kurulduğunda denetim ve belgelemenin kolayca gerçekleşebileceği üzerinde duruldu. Türkiye'de ithal ürünlere helâl sertifikası veren tek kurum, Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES). Çalışmalar şu an istenen aşamada değil maalesef. Çünkü helâl belgesi resmî olarak verilmediği sürece her ürünün denetimi mümkün olmuyor. Bu uygulama, ancak devlet kurumları tarafından yapıldığı takdirde Türkiye'nin her yerinde üretim İslâmî usûllere uygun hale gelebilir. Birçok ülkede dinî hassasiyetler dikkate alınarak 'koşer' ya da 'helâl belgesi' resmî kurumlardan alınıyor. Böylece herkes dilediği ürünü gönül rahatlığıyla tüketiyor. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi İslâm Hukuku Profesörü Mehmet Zeki Aydın, bu çalışmaların devlet eliyle yürütülmesi gerektiği görüşünü destekliyor: "Bir Müslüman olarak yapabileceğimiz, satın aldığımız, yediğimiz içtiğimiz maddeleri seçmek. Bu konuda bilgilenmeye, açıkça haram olanları içeren maddeleri kullanmamaya özen gösteriyoruz. Ancak binlerce mal ve marka arasında işin içinden çıkmakta zorlanıyoruz. İçinde sağlığa zararlı olduğu yani madden pis (necis) olanları tespit etmek doğrudan devletin birinci derecede sorumluluğu altındadır. Bu konuda söz konusu kurumlardaki görevlilere sorumluluklarının önemini bir daha vurgulamak ve hatırlatmak gerekir. Bir vatandaşın üretim yerlerine girip kontrol etmesi neredeyse mümkün değildir. Devlet yetkilileri hassasiyetleri dikkate alarak uygun kontrolleri yapmalıdır."

Belki helâl denilince aklımıza ilk gelen şey et ve tavuk. Nasıl olmasın ki sık sık etle ilgili gıda skandallarıyla sarsılıyoruz. Geçtiğimiz günlerde bunlara bir yenisi daha eklendi. Çatalca'daki bir restoranda domuz etinin müşterilere satıldığı ortaya çıktı. Bunun gibi birçok olayla karşı karşıya kaldığımız için et ürünlerinde hassasiyetimizi yüksek tutuyoruz. Neredeyse dışarıda sebzeden başka bir şeyi ağzımıza süremez hale geldik. Ancak burada panikle hareket etmek yerine yediklerimizi araştırarak tüketmek en doğrusu. Çünkü dinî hükümlere riayet eden, toplumun sağlığını tehdit eden maddelerden uzak duran işletmeler var. Burada bize düşen "Acaba ne yiyorum ben?" diyecek kadar bu işe ehemmiyet vermek sadece. Bir elbise alırken ya da sinemada hangi filme gideceğimize karar verirken harcadığımız vakit kadar bu hususa eğilsek işimiz kolaylaşır.

Şüpheliler helâl kabul edilemez



Hayatımızı nasıl sürdürdüğümüzü biraz da nasıl beslendiğimiz belirliyor. Sağlığımız ve ibadetlerimiz yediklerimizden etkileniyor. Bu sebeple helâl rızık temin etmek ilk meselelerimizden biri. Haramdan uzak durma şartı yalnızca et ürünleri için geçerli olmadığına göre her türlü günlük ihtiyacımızı karşılarken de aynı soruların aklımıza gelmesi lazım. Nitekim paket üzerinde yazan "Domuz ve domuzdan elde edilmiş katkı maddeleri bulunmaz." uyarısıyla sınırlı değil hassasiyetimiz. Sağlığımızı tehdit eden her türlü necis şeylere de aynı ölçüde dikkatle yaklaşmak durumundayız. Zira Kur'an-ı Kerim'de helâl ve haram şöyle sınırlanıyor: "Ey insanlar! Yeryüzünde olan bütün nimetlerimden helal olmak şartı ile yiyiniz; fakat şeytanın peşinden gitmeyiniz. Çünkü o sizin besbelli düşmanınızdır. (Bakara, 2/168)"

Burada Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) "Öyle bir devir gelecek ki insanoğlu, aldığı şeyin helâl mi haram mı olduğuna aldırmayacak." sözleriyle anlattığı bugünün şartlarında üzerimize düşen sorumluluğu hatırlamakta fayda var. Öncelikle kesinlikle uzak durmamız gerekenleri İslâm Hukuku Profesörü Hamdi Döndüren'den öğrenelim: "Müslümanlar için yiyip içtikleriyle ilgili haramları açıklayan ayet şudur: 'O, size yalnız şunları haram kıldı: Ölü hayvan, kan, domuz eti, bir de Allah'tan başkası adına kesilen hayvanlar. Sonra kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü geçmemek şartıyla ona da bir günah yükletilmez. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.' (Bakara, 2/173)
Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah, iyi ve güzel olan şeyleri helâl kıldığını çirkin ve kötü şeyleri de haram kıldığını bildirir: 'Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri haram kılar.' (Araf, 7/157) Buradan haram kılınan şeylerde kötülük ve pislik olduğunu, helâl kılınan şeylerde ise iyilik ve temizlik olduğunu anlıyoruz. Ayetlerde beyan edilen zaruret, yenilecek hiçbir şey bulunmadığında ölmemek için tüketilebilecek birkaç lokmayı ifade ediyor. Tefsirlerde bu zorunluluğun, "Ben Müslümanların yaşadığı bir ülkede bulunuyorum mecburen yiyebilirim." gibi bahanelere sebep gösterilemeyeceği bizlere açıklanıyor. Bu yönüyle helâl ve haram, insanın kendi yaşantısını güzele ulaştıran, kötülüklerden alıkoyan emirler olarak nitelendirilebilir.

Caiz olan ve olmayan kesin hükümlerle birbirinden ayrılıyor. Ancak Nebiler Nebisi'nin (sallallahu aleyhi ve sellem) birçok defa tavsiye ettiği bir diğer husus da şüpheli olan rızıklar. Haram olduğu kesin olmasa bile içeriği belli olmayan ürünlerden uzak durmamız gerekiyor. İlahî Beyan'da tüketilenlerden bahsedilirken helâl emriyle birlikte 'tayyib' yani temiz ifadesi de yer alıyor. Temizden yalnızca yediğimiz bir marulun yıkanmış olmasını anlamak doğru değil elbette. Fıkhî hüküm olarak tayyib, haramdan kaçınmanın yanı sıra her türlü belirsizlikten uzak, ilaç ve katkıdan arı ve hormon-antibiyotikten korunmuş ürünleri tanımlıyor. Prof. Dr. Döndüren, aklımızda tek bir soru işreti bırakmayacak anlayışı, "İslâm'da rızkın helâl yoldan temini için, ayet ve hadislerde yer alan ortak nitelik, ticarî ve iktisadî hayatta aldanma, aldatma ve bu yolla oluşacak haksız kazancı önlemek ve karşılıklı risk ilkesini hâkim kılmak" olarak özetliyor. Nitekim Medine'ye hicret sırasında yolda indiği nakledilen aşağıdaki ayetlerde ilk uyarının 'doğru tartı' ile ilgili olduğunu görüyoruz: "Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar insanlardan bir şey ölçüp alırlarken, tam olarak alırlar. Fakat başkalarına ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik verirler."

katkı maddelerinde hassas denge

Kur'an'ın ölçüsünü hatırladıktan sonra market sepetine yeniden bir göz atalım. Alelacele yaptığımız alışverişimizde her şey mahzursuz mu acaba? Örneğin aldığımız hazır çorba, bisküvi veya meyve suyuna bakalım. Bildiğiniz gibi jelatin bulunabiliyor bu ürünlerde. Jelatin sığır, domuz veya balık ve kanatlı hayvanların bağ dokusundan elde edilen yarı şeffaf, renksiz, tatsız bir katkı maddesi. Türkiye'de sadece bir işletme tarafından üretiliyor. Dış Ticaret Müsteşarlığı verilerine göre, Çin, Almanya, Kanada, Fransa, Hollanda, Slovakya gibi ülkelerden ithal ediliyor. Paketlerin üzerindeki 'sığır jelatini' ibaresi bu ürünü yememiz için yeterli değil. Çünkü ithal edilen jelatin sığırdan elde edilse bile hayvanın İslâmî usûllere uygun olarak kesilmiş olduğundan emin değiliz. Şimdi bir de peynire ve yoğurda bakalım. Süt ürünlerinde kullanılan maya o gıdayı şüpheli hale getirebiliyor. Gıda Denetleme ve Sertifikalandırma Derneği Gıda Mühendisi Merve Bostan, nelere dikkat edilmesi gerektiğini sıralıyor: "Süt ürünlerinde maya önemli bir unsur. Maya üretimi esnasında hayvanlardan elde edilen ve peynirin olmazsa olmazı olan rennet enzimi sıkıntılı. Bu enzim genç buzağıların şirdeninden (midenin dördüncü bölümü) elde edilebildiği gibi domuz şirdeninden de elde edilebilir. Margarin hem sağlığımız açısından hem de içerisine konulan katkı maddeleri yüzünden kafamızı karıştırıyor. Bu sebeple helâllik noktasında araştırılmadan yenmemeli. Bununla birlikte bazı firmalar maya ve katkı maddeleriyle ilgili bilgilendirme yapabiliyor ya da hassasiyetlere uygun davranabiliyor. Tüketici olarak bu bilgileri elde etmek bizlerin sorumluluğu."

Hepimizin severek yediği çikolata ve bisküvileri de maalesef incelenecekler listesinde. Zira haram denildiğinde yediklerimize bulaşmasından en çok korktuğumuz şeylerden biri alkol. Alkol de bazı yiyecek-içeceklerde kullanılabiliyor maalesef. Bazı işletmeler pasta ve çikolatalara likör gibi alkollü maddeler katabiliyor. Bu sebeple sadece damak tadımız için bir dilim pastayla kırk günlük ibadetimizi yıkmamaya gayret etmemiz gerekiyor. Belli aralıklarla gündeme gelen gazlı içeceklerdeki alkol iddiasının, bazı fıkıhçıların görüşleriyle üstü örtülmüş durumda. Ancak bu konuda hâlâ üretici firmaların teskin edici açıklamaları bekleniyor. İçeceklerin formülünü kamuoyuyla paylaşan birkaç markayı hariç tutacak olursak gazlı içeceklerle ilgili kafa karışıklığımız sürüyor. Bostancı, gıda boyaları ve kıvam artırıcıları da sağlığa zarar verdiğinden katkı maddesinin karıştığı gıdalar yerine sebze ve meyve tüketmeyi doğru buluyor.
Gıdalarla ilgili ilk aklımıza gelen sıkıntılar bunlar. Fakat haram yalnızca beslenmeyle sınırlı bir alanı ilgilendirmiyor. Gıdadaki titizliğimizi elbise, ayakkabı ve aksesuar gibi harici kullanılan ürünlerde de sergilememiz dinî bir gereklilik. Mesela alkol ya da pisliğin bulaştığı bir elbiseyle ibadet edemeyiz. Bunun gibi domuz ve domuzdan üretilmiş kıyafetlerden, aksesuarlardan da uzak durmamız gerekir. Ayrıca en önemlisi haram yollardan kazanılan her şey ne kadar güzel olursa olsun dinimizce yasaklanıyor. Hamdi Döndüren, müminin her şeyinin tepeden tırnağa helâl olması gerektiğini şöyle açıklıyor: "Bir inanan için, Allah'ın hoşnut olduğu yollardan para kazanılması ilk şarttır. Bununla birlikte bazı nimetler hükmen haram kılınır. Örneğin, Hazreti Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve sellem) erkeklere altın takı takmayı ve ipek elbise giymeyi men etmesi bunlar arasında zikredilebilir. Diğer yandan erkek gibi giyinen kadına ve kadın gibi giyinen erkeğe Allah'ın lânet edeceğinin hadisle bildirilmesi de dikkat çekici. Buradaki ölçü, iki cinsin zevk ve ihtiyaçlarının farklı olması ve dışarıdan bakanın cinsleri ayırabilmesi amacına yönelik."

Yiyip içtiklerimizden giydiklerimize kadar sahip olduğumuz her şeyde hassasiyet göstermek elimizde. Ancak kaygılarımız paranoyaya da dönüşmemeli elbette. Aksine bu mühim mevzuda ifrat ve tefritten kaçınıp orta yolu tutturmak lazım. Her önümüze geleni satın almak kadar her şeyden el etek çekmek de doğru değil. Evet dikkatli olmak zorundayız. Zira haram yiyenin yaptığı duanın kabule şayan olmadığını bildiren naslar bulunuyor. Bu açıdan temkinli davranmak bir mümin tavrı yalnızca. Etiket okumak, et ve tavuk ürünlerini her yerden satın almamak, işlenmiş ürünlerin katkı maddeleriyle ilgili dikkatli olmak, hijyen malzemelerinde alkol kullanılmadığından emin olmak ve en önemlisi helal bir yoldan kazanç sağlamak gözümüzde büyüteceğimiz şeyler de değil zaten.

Bize bütün nimetleri sunan Rabb'imizin katında bu uğraşlarımız da yine O'nun (cc) buyurduğu üzere 'bir hardal tanesi kadar iyiliğin bile karşılıksız kalmadığı o günde' karşımıza çıkacaktır muhakkak. Bu ümitle hareket ettiğimizde çevremizdekilerin "Niye bu kadar uğraşıyorsun ye gitsin." ikazlarının ve her gün gözümüze ilişen birbirinden lezzetli görünen gıdaların da üzerimizde pek bir tesiri olmaz belki de...

Uzmanından alışveriş önerileri

Gıda mühendisi Merve Bostan, şüpheli ve sağlıksız ürünlerden korunmamız için şu önerilerde bulunuyor:

Öncelikle tüketicinin bilinçlenmeleri gerekir böylece kulaktan dolma bilgilerle hareket etmemiş olur.

Evde yapabileceğiniz ürünleri satın almak yerine kendiniz yapın.

Katkı maddelerinin çok kullanıldığı ürünleri mümkün olduğunca az tüketin.

Üreticilere çeşitli yollarla ulaşarak ürünlerde talep ettiğimiz helâl ve sağlıklı olma konusundaki beklentilerinizi iletin.

Bazı firmalar helâl sertifikasına sahipse alışverişinizde o markaların ürünlerini satın almaya gayret gösterin.

Peynir ve süt ürünlerinde mayayla ilgili bilgi edinin.

Genetiği bozulmuş ürünler sağlığı tehdit ettiğinden tüketmemeye özen gösterin.

Et ve tavuk ürünlerinde İslâmî usûllere uygun kesim ve üretim yapan markaları tercih edin. 
Zaman 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder