Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

26 Nisan 2014 Cumartesi

Kedi jab taak hai jan-yun


Yurdumuzun önünde bir kedimiz var miskin mi miskin, sevimli mi sevimli, sıradan mı sıradan bir kedi...
Ama biz on çok seviyoruz...
hayattaki tek derdi yatmak haline gelmiş bir canlıya örnek olarak  gösterebileceğimiz bir
mahluk; ki ne mahluk...
kendisiyle
neredeyse her gün konuştuğumuz ve hatta bazen dertleştiğimiz ve bizi çok iyi dinleyen bir canlı...

İnsan yurtta kalınca bazı şeyler gerçekten çok güzel oluyor... Tabi 153 kişilik yurdumuzun bir güzelliği de her gün kapımızda tüneyen bir kediye sahip olmamız.


Yurdumuzun kapısına kapılanalı beri sanırım 2 ay ancak oluyor ya da biraz geçti... Resmen birbirimizi kanıksadığımız bir canlı haline geldi...
onu görmeden bir günü bitirmeyi ya da güne başladığımı uzun zamandır hatırlamıyorum...
çünkü her gün kapımızın önündeki tütün koltuğunda tünemekle meşgul...

diyebilirsiniz tünemek kuşlara ve tavuklara mahsus değil midir?
bizde öyle biliyorduk ama buna istisnalarda çıkabiliyormuş...

bu arada aklınıza mutlaka takılmıştır; tütün koltuğu ne demek diye?
sizi daha fazla meraklandırmadan açıklayayım, aşağıda ki resimlerde göreceğiniz sırt tarafı kırılmış koltuk ama sıradan bir koltuk değildir... bu koltuk bizim yurdumuzun en çok kullanılan amme mallarının başında gelmektedir...
Her gün ve özellikle akşam ve geceleyin rahat rahat ciğerlerini zehirleyerek havalandırmak isteyen arkadaşlarımız, yurtta bizim gibi mübarek tütünden uzak duran  arkadaşlarına saygılarından dolayı!!!(:D) mecburen sigaralarını dışarıda tellendirmektedirler.

Bu tellendirmeler aslında ne hikayelere gebedir bir bilseniz; 5dk tellendirmeye çıkılıpta bir anda 8-10 bazen 15 kişiye kadar çıkılan ve bazen saatlerce sürebilen sohbetlerin tadı bir başka oluyor; hayatında ağzına tek dal dahi almamış birisi olarak şayet sigara olmasaydı bu muhabbetlerin olabilmesi acaba ne ile mümkün olur du diye düşünüyor değilimmm.... 

bir gün hiç unutmuyorum; bizim tütün üreticilerine en büyük desteği sağlamada en önde giden ilahiyatçılardan bir arkadaş efkarlı efkarlı oturuyordu; gay hele deyip yanına bizde otumuştuk; tabii bizii de al dı bir efkar o kadar dumanı yiyince, açtık telefondan bir ali kınık dinliyoruz,(desende bir demesende bir de olabilir yada yaktı beni olabilir şu anda tam emin değilim),, usta da helal olsun sazı iyi çalıyor bir anda etrafımıza yurtta ne kadar efkarlanmaya bahane arayan millet varsa damlamaya başlamasınlar mı...

ulan hepiniz mi dertlisiniz, hepiniz mi aşık oldunuz, ya da ne yitirdiniz...
her ne ise sayımız bir anda bir futbol takımını halı sahaya çıkartacak  kadar bir sayıya ulaşmış oldu...
eee hava yanık, birde bizim mustafa abi gelmesin mi nerdee bizim sazımı bağlamamız böyle teypten kasetten çalmakla olmaz bu işler, deyince bir seğirtmedir koptu bir de baktık 10 dk içinde 2 saz bir kaval dan oluşan orkestramız tamamlanmış... Her Allahın günü 22:30-23:00 arası yatan ben bile o gece yarsını geçinceye kadar eğleşmiştim orda... 

Sigara muhabbeti bir başka oluyor diye boşuna söylemiyor bu köftehorlar aslında...
Söz nerelere uzuyor görüyorsunuz;
bizim kedicikten tütün yoluna geçtik...
bu arada bende belki 4-5 sene önce aldığım erskine caldwell in "tütün yolu" adlı kitabını hala okuyamadım...

Tabi bu tütün koltuğunu bu kedi gelince resmen buraya tünedi ve doğal olarak amme hizmeti görerek yurdumuzun en büyük sosyal hizmetini gören  koltuk bu tarihten itibaren kedimize payitaht olarak verilmiş oldu... (başka toprağı yok zaten...)
O gün bugündür o koltukta oturana çok rastlayamaz olduk...
ilk başlarda biraz kapışma olmuştu kediyle, akşam tütüncüler koltuğu temizleyip oturuyorlardı ama geceleyin kedi tekrar tahtına dönerek günün kazananını belirtiyordu.

artık kimse bu hayvanla yarışa giremiyor, çünkü kazanan belli, temizlik görevlileri bile koltuğu biz oturalım diye değil kedi rahat yatsın diye temizliyorlar iş artık o raddeye geldi..

Tabii bir yurdun kedisi olur da ismi olmaz mı; açıkcası kedimizin 3-4 ismi var ama kedi her konan isme cevap vermiyor...
o da biliyor bir canlıya isim ancak bir defa konabilir diye..

biz kedimize aylardır izlediğimiz hint filmleri ve kore dizilerinden etkilenerek jab taak ha jan-yun ismini verdik yani anlayacağınız çift isimli oldu...
Türkçesi mi ne asla unutmayacağım-yun demek..

aşağıda ise kedimizden bir hatıra kalsın bu dünya ya diyerek bir kaç hatıra paylaştık...
fotoğraflar ayın 18 ya da 19 Nisan'a ait olacak...

Buradan hem kedimize hem de kedimizi seven bütün yurt sakinlerine muhabbet ve selamlarımız gönderiyoruz...
ayrıca  bu yazıyı okurken Shahrukh Khan ın eşsiz performansıyla hatırladığımız Jab Taak Hai Jan filminin  Challa adlı şarkısıyla sizleri baş başa bırakıyoruz.. 












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder