Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

4 Eylül 2012 Salı

Zafer Biryol ve Konya, ABD mi, Kanada mı?' diye sordum, eşim 'Konya' dedi!

Konyaporumuzun Süper Ligde Çıkarttığı tek Gol Kralı Olan Zafer Biryol un Zaman Gazetesinin 02.09.2012 Tarihli Pazar ekinde yer alan röportajınızı sizlerle paylaşmak istedik.

Bizlere Uzun bir aradan sonra efsanevi golcümüzü hatırlattığı için zaman pazar ekine ayrı bir teşekkür ediyoruz.

ama en büyük teşekkürü ise zafer abinin eşi ne unutulmaz konya sevgisi için geliyor.

Bir kez daha burdan efsanevi golcümüz Zafer abimize saygı ve selamlarımızı gönderiyoruz;
Kendisine Bundan sonraki Toronto yaşamında Allahtan başarılar ve Hayırlar getirmesini Niyaz ediyoruz.

Miami, Konya derken Toronto'ya geldik


Süper Lig'in eski gol krallarından Zafer Biryol, şimdilerde birikimini Toronto'daki çocuklara aktarıyor. Biryol, F.Bahçe'de oynadığı dönemde, Denizli'de kaçan şampiyonluğu unutamıyor: "Daum, oyuna girmek isteyen Deniz Barış'ı reddedince, ben de aynı şeyi istemeye çekindim!"
Kanada'ya yerleşme fikri nasıl ortaya çıktı?
Hep ABD'ye gitmek istiyordum. 15 senedir 'NBA maçına gidelim' diye hayal kuruyorduk. Daha sonra, bir arkadaşımın daveti üzerine Toronto'ya tatile gittik. 'Hem tatil yaparız, hem de salonda maç yaparız' dedi. Gezdiğimizde beğendik. Şimdiki ortağım Emrullah'la tanıştım. O da 'Futbol burada gelişiyor' deyip futbol okulu fikrini anlattı. 'Abi, sen de buraya gel' dedi. 'Tamam' dedim; ama iki yıl daha futbol oynamayı düşünüyordum. Döndük, üç ay sonra Konya Şekerspor'da sakatlandım. Bir ay içinde futbolu bıraktım; çünkü belimde inanılmaz ağrılar vardı. Dört gün acısı hiç bitmedi. 6 kilo verdim. Geçince, 'Bir daha bu sakatlığı çekemem' dedim ve hemen Toronto'ya gittim.
Kaç yaşında bıraktınız futbolu?
35 yaşımdaydım. Futbolu bırakmak da istiyordum. Çünkü 2 sene Altay'da ve Konya Şekerspor'da ismimizden dolayı oynuyorduk. 15 dakika oynayabiliyordum. Ağabeylik yapıyordum. Bileğimdeki sakatlıktan dolayı yürüyemiyordum. Belim de eklenince... Ben Miami'ye, Los Angeles'a ya da New York'a gitmeyi düşünüyordum aslında. Oralardaki arkadaşlarımla da görüşüyordum. Ama Toronto'yu görünce, bir ay içinde yerleştik.
Toronto, futboldan ziyade basketbolun, buz hokeyinin, kayağın aurası. Bu alanlara eğilebildiniz mi?
Tabii, beyzbol ve basketbol maçlarına gidiyoruz orada. New York Yankees'in maçına televizyonlardan aşinayız ya, bir şey sanıp gittik. 5 saatte 3 sayı oldu. Can sıkıntısından öldük, bittik. (Gülüşmeler) Televizyondan izleyip, kuralları öğrenince daha zevkli gelmeye başladı. Amerikan futbolu maçlarına gidiyorum. Hokey maçına henüz gitmedim; ama NBA'de Toronto'nun maçlarına hep giderim. Toronto çok kötü bir takım olmasına rağmen salon hep dolu. İnsanlar maça eğlenmeye geliyor. Hokey çok üst düzeyde. Bilet bulunmuyor.
Futbola ilgi nasıl?
ABD'nin MLS (Major Leaugue Soccer) adında bir futbol ligi var. Toronto da bu lige katılıyor. 23 bin kişilik Toronto Stadı her zaman dolu. Çok kaliteli bir lig. Ama NBA'deki gibi ücretler verilmiyor. Sadece David Beckham, Thierry Henry gibi futbolcular iyi para alıyor. Diğerleri, 90-100 bin dolar arası kazanıyor yılda. Türkiye'de olsa, 'Beckham bunu alıyorsa, ben bu paraya oynamam' derler; ama orada herkes sahip çıkıyor.
Altyapı?
Futbol okulları çok üst düzeyde. Türkiye'de parayla çocuğunuzu gönderiyorsunuz. Orada para alıyorsunuz.
Peki neden hâlâ Kanada futbolunda uluslararası bir kıpırdanma yok?
Tam profesyonel bir federasyon yönetimi yok. Göçmen şehri olduğu için futbola büyük rağbet var; ama hokeyin önüne geçmesinden korkuyorlar. 5 seneye kadar iyi bir lig kurmak zorundalar. Çünkü altyapıda çok iyi oyuncular var ve o süre içinde profesyonel düzeye erişecekler. MLS ayarında olmasa bile, Kanada'nın da güzel bir ligi olacak. Biraz yağmur yağdığı için futbol maçlarının iptal edildiği bir yer Kanada! Düşün!
Kanada'da başında olduğunuz Atakspor'da kaç öğrenciniz var?
70'e yakın öğrencim var. Biz tabii ortamı öğrenme aşamasındayız. Seneye bu sayının 200'ün üzerinde olacağına inanıyorum.
Onları yetiştirdikten sonra ne yapacaksınız?
Oradaki çocuklar burs alabilmek için futbol oynuyorlar. Aileler, geleceği olmadığı için futbola izin vermeyip, çocuklarının üniversiteyi okumalarını istiyor. Biz, profesyonel olduktan sonra o oyuncuyu Türkiye'ye getirmek istiyoruz. Bu sene de önce Fenerbahçe'ye gittiler. Bir hafta kamp yaptılar. Daha sonra Konyaspor'un altyapısında bir hafta antrenman yaptılar. 3 oyuncumuzu beğendiler; ama bir sene sonra tekrar getireceğiz. Çünkü daha küçükler.

Kanadalı bir oyuncu gelmek isterse?
İstiyorlar zaten; ama altyapıya getiremiyoruz. Türkiye'de ciddi bir sınırlama var, altyapıdaki yabancı futbolcular için.
Toronto'da yalnızlık çekiyor musunuz?
En büyük problemimiz, o. Sıkılıyoruz, orada. Birisine gideceksen, randevu alarak gidiyorsun. 'Ben geliyorum, çayı koy' diye bir şey yok. Arkadaş ortamı da yok. Durağan bir hayatımız var. Akşam 8'den sonra çocuklar ve hanım uyuyor. Ben de NBA maçlarını izliyorum.
Kaç çocuğunuz var?
3 tane. 7 yaşında bir oğlum, 5 yaşında ve 1 yaşında kızlarım var. Küçük kızım, Kanada'da doğdu. Oğlum Konya'da, diğer kızım da Rize'de doğdu.
***

Göztepe'de parasızlık rekoru kırdık, Konya'da bavulla para aldık!



Bu kadar çok dolaşıyor olmak, bir yerde durma isteğini de beraberinde getirmiyor mu?
Getirmez mi? Hele yaş ilerledikçe, o duygu daha da artıyor. Eşim, Eskişehir'de hentbol oynuyordu; ben, Konya'daydım. Sabah gider, akşam dönerdim. Şimdi çok zor gelir herhalde. Kanada'dan sonra İstanbul'da hayatı sabitlemeye karar verdik.


Kaç takım ya da şehir dolaştınız, futbolculuğunuzda?
13 takımda oynadım; ama çift dikiş yaptıklarım var. Mersin, İzmir, Konya, ikişer defa gittiğim yerler. Manisa, Rize, İstanbul, Bursa var...
En çok iz bırakanı?
Tabii ki Konya.
Gol kralı olduğunuz için mi?
O da var tabii; ama oradaki insanlar çok seviyordu bizi. Konya'ya girdiğim an çok mutlu oluyorum. Eşim de Konya'yı çok sevdi. Akrabalarımız orada olduğundan, memleketim Rize'de de çok mutluyduk.
Başarı, futbolcunun mutluluğuyla da ilgili, değil mi?
Futbolcunun kafası rahat olmalı. Konya'dan önce 2 sene Göztepe'de oynadım. Para alamama rekoru herhalde bizdedir! 67 maçın, 47 maç başı ücreti içerideydi! Peşinatımız da..! İlk sene ligi 6. sırada bitirdik; ama para alamıyorduk. 2. sene devam edince takımda kopmalar başladı. Antrenman tesisimiz yoktu. Biz Süper Lig'deyiz, Bucaspor 2. Lig'de; ama onların antrenman sahasına giderdik, bizi geri çevirirlerdi. Konya'ya gidince, her şey değişti. Bavulla önümüze para koydular, gol kralı olduk. Deplasmanda maç kazanır, Konya'ya iner inmez primimizi alırdık. Sadece futbolu düşünüyorduk. O, en büyük etkendi, gol kralı olmamda.
Konyaspor'da mutluyken, tek forvetle oynayan F.Bahçe'de işinizin zor olacağını düşünmediniz mi?
Kendime güveniyordum. Çünkü 2 senede 50 gol atmıştım. O sezon başında bileğimden büyük bir ameliyat geçirmem beni tedirgin etmişti. Kendimi tam toparlayamamıştım. Gider gitmez ilk 11'de başlayabilseydim, her şey çok daha farklı olabilirdi. F. Bahçe'deki üçüncü antrenmanımda sakatlanınca, zaten hazır olmayan vücudum 4 ay sonra daha kötü hale geldi. Yavaş yavaş kendine güvenin de azalıyor. Önümde, Nobre ve Anelka vardı. Semih de kadroya girdiği ilk hafta 4 gol attı. Bir bakıyorsun Anelka senin yanında oturuyor! E nasıl oynayacaksın? Hevesin de azalıyor!
Denizli'de kaçan şampiyonluğu da yaşadınız, değil mi?
Maçtan önce arkadaşlara 'Ben gol atacağım ve F. Bahçe şampiyon olacak' diyordum. O maça yedek çıktım. Uzatmalarda işler kötüye gidince, bir baktım Deniz Barış kendi kendine soyunuyor. Daum'la göz göze geldiklerinde, hoca başını sallayarak 'Hayır' dedi. İşte o anda 'Oğlum Deniz bizi de yaktın' dedim. Deniz hangi maçta gol atmış ki? O hareketi keşke ben yapsaydım; ama hoca, Deniz'i reddedince, beni de reddeder diye korktum. Oyuna girmek istediğimi söyleyemedim!
Şampiyonluğu son maçta yitirmek neler hissettirdi?
Çok üzüldük. Denizli maçından sonra başkanımız, federasyona attı suçu. Havaalanında taraftar baskısı başladı. Önümüzü kestiler. Başkan da orada sinirlenip, futbolculara sallamaya başladı. Bana da 'Seni de aldık, hiçbir işe yaramadın' demesini bekliyordum hani!
Anadolu takımlarında gol kralı olanlar, büyük takımlarda niye tutunamıyor?
Öbür tarafta seçenek fazla. Anadolu takımında tek sen varsın ve devamlı oynuyorsun. 34 maçın belki 14-15'inde kötüsün; ama büyük takımlara karşı iyi oynadığında, herkes 34 maçta iyi oynadığını zannediyor! Büyük takımlarda, 5 dakika oynasan bile gol atmak zorundasın! Ondan sonra da 'Nasılsa oynamıyorum' deyip geri düşüyorsun. Vücudun güçten düşüyor, sonunda da kulüpten gönderiliyorsun.
Konya'da oynarken en fazla kimlere karşı motive olurdunuz?
Trabzon, Beşiktaş'a ve Galatasaray'a neredeyse her maçta golüm vardı. Beşiktaş'a 7 maç üst üste gol atmışlığım var. Fenerbahçe'ye az atıyordum; ama şampiyon oldukları sene 2 gol atmıştım.
Çalıştığınız hocalar içinde sizde en çok iz bırakan hangisiydi?
Saffet Susiç'in bende büyük bir emeği vardır. Bizi çok rahat bırakırdı. Onun senesinde Konyaspor'da 19 gol attım. Oyuncusuna çok güvenirdi. Ne kadar iyi olursan ol, bütün hocalar önce santrforu oyundan çıkarır. Ama Saffet hoca, beni oyundan çıkarmazdı. Hüsnü Özkara da gol kralı olduğum sene çok büyük güven verdi.
Sakatlık en büyük sınavınız olmalı!
Futbol hayatım boyunca hep sakattım. Her sene 30 maç oynuyordum; ama sekerek!



Zafer Biryol, ailesi ile birlikte Kanada'da.

'ABD mi, Kanada mı?' diye sordum, eşim 'Konya' dedi!

Yerleşme fikrini ailelerinize açtığınızda nasıl karşıladılar?
Zaten hep dışarıdayız. Yazın annemin ve babamın yanına gidebiliyordum. Ama eşimin anne ve babası 'Ne işiniz var orada?' dedi. Eşim de eski hentbolcu olduğu için alışık dışarıda yaşamaya. O da "Konya'da kalalım. Ne işimiz var oralarda?" dedi başta. Ben de "Sana New York, Los Angeles, Miami, Toronto diyorum; sen bana Konya diyorsun." dedim. (Gülüyor) Çok da direnmedi, ondan sonra


İngilizceniz gelişti mi?
Bende her şey tamam; konuşamıyorum bir tek. Konuşma olmasa, süper. Konuşamıyorum; ama gramerim iyi. Hanımın grameri yok; ama konuşuyor. Pata küte dalıyor. Komşuyla dedikodu bile yapıyor.(Gülüşmeler)
***

Soruşturmaya kadar, şike alenî yapılıyordu!

Şike sürecini, Toronto'dan izlerken ne düşündünüz?
'İyi ki Türkiye'de değilim' dedim. Türkiye'de her olay karışık. En son Burak meselesi... Kendini atmış da olabilir. Ama yüzlerce oyuncu kendini yere atarken, ona 'Şerefsiz, haysiyetsiz' demeyen kalmadı!
Maçı çevirmek için insanları kandırmak, ahlakî bir sorun değil midir?
Tabii; ama hepsine tepki gösterelim. Türk futbolunda büyük bataklık var. Şike davasında ortaya neler çıkıyor, biz Burak'ın kendisini atmasına tepki gösteriyoruz! İnsanların bilmediği menajer oyunları, oyunculardan komisyon olan yöneticiler, yöneticilerin beslediği taraftar grupları, taraftar gruplarına para veren oyuncular; hangi birini sayayım?
Şikeye tanık oldunuz mu?
Olmadım; ama herkes anlatır. Ama teşvike birçok oyuncu tanık olmuştur. Teşvik de almadım. Bu teklifler genelde kaptanlara gelir ve şike gideceği oyuncuyu bilir. O oyuncular zaten mimlenmiştir. Ama Türk futbolcusunda bu çok yoktur. Yabancı oyuncularda daha fazladır. Soruşturmaya kadar, şike alenen yapılan bir şeydi.
***

İliğimi verince transferden vazgeçtiler

"Üç kardeş, ablamızla iliğimiz tutuyordu. Bu çok nadirmiş. Doktorlar, 'Sporcu olduğun için senin vermen gerekir' dediler. Hiç düşünmedim bile! Futbolumu etkiledi mi, etkiledi. Kıkırdaklar hareket etsin diye iğneler vurdular. Göztepe'de ilk 11'de oynarken, döndüğümde yedek kaldım. Nakilden önce beni isteyen takımlar geri çekildiler. Ama ben Konyaspor'a gittim ve o sene gol kralı oldum. Allah bir yerden bunun karşılığını verdi, çok şükür. 6 kardeşiz. O ablam beni büyüten insandır. Çok şükür iyileşti."

f.vural@zaman.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder