Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

18 Mayıs 2014 Pazar

Annales Ekolü/Okulu özet değerlendirme ödev metni

Sosyolojide yöntem sorunu dersi için 2014 bahar döneminde hazırlanmış ve deerste sunum yapılması için hazırlanmış ve ağırlıklı olarak Peter Burke'nin kitabından yararlanılmış Annales okulu/ekolü hakkında kısa ve özet bir bilgi çalışmasıdır.



Annales Ekolü/Okulu
1929 yılında Lucien Febvre ve Marc Bloch tarafından Fransa da kurulmuş olan Annales dergisi etrafında ortaya çıkmış olan ekoldür. Bu derginin amacı standart tarihi dergilerin aksine, diğer coğrafya, ekonomi, siyaset vb. bilimleri de kullanarak disiplinlerarası bir yöntem düşüncesi geliştirmektir istemişlerdir.[1]
Tarihçi olarak bu dergiyi kurmalarında diğer disiplinlerden neler öğrenebileceklerinin farkına varmayı amaçlamışlardır. “Bloch ve Febvre, sosyal bilimcilerin öncelikle çağdaş sorunlarla ilgilendiklerini belirtmekle birlikte, tarihçilerin kaynaklarına hangi sorunlarla yaklaşacaklarını ancak toplumsal bilginin diğer alanlarıyla uğraşan meslektaşlarının yardımıyla kavrayabileceklerini savunmuşlardır.[2]

Kurucular
Annales hareketinin ilk kurucuları 16.yy uzmanı Lucien Febvre ile Ortaçağ uzmanı Marc Bloch’dur. L. Febvre, Ecole Normale Superior’a 1897 yılında kaydolmuştur. “Bu okul o yıllarda Paris üniversitesinden ayrı küçük ama düşünsel etki gücü geniş olan bir kolejdir. Her sene 40 kadar öğrenci kabul eder ve bunları standart üniversite eğitimi yerine, seminer tarzında; bir öğretim üyesinin önderliğinde bir konuyu incelemek veya tartışmak için genellikle ileri düzeydeki öğrencilerden oluşan gruplara verilen metod ile işlemektedir.” L. Febvre’nin burada ilerdeki bilimsel çalışma hayatına etki edecek 5 önemli isimden ders alma imkanı bulmuştur. Felsefeci Henri Bergson, coğrafyacı Paul Vidal de La Blache, Felsefeci-antropolog Lucien Lewy-Bruhl, Snat Tarihçisi Emile Male ve Emile Durkheim’in öğrencisi olan dilbilimci Antoine Meillet idi. Özellikle Meillet’e hayranlığını, Febvre devamlı dile getirecektir. Kendisi ayrıca sol çizgide çıkarılan ekonomik ve toplumsal kurumlar hakkında incelemeler açısından çok zengin bir çalışma olarak nitelendirdiği “Historie Socialiste de la revolution Française’in (1901-03) etkisinden de söz etmektedir.”[3]
Marc Bloch’da Ecole Normale Superior’a girmiştir. Babası bu okulda eski çağ tarih kürsüsü olan bir araştırmacıdır. Marc bloch Ecole’de kendisine en çok etki eden kişinin Emile Durkheim olduğunu söylemiş ve özellikle onun çıkarmış olduğu “Anne sociologique” dergisinin kendisinde tesirinin büyük olduğunu ifade etmiştir. M. Bloch burada çağdaş siyasete ilgi duymasına rağmen orta Çağ tarihi üzerine uzmanlaşmayı tercih etmiştir.[4]
                                                          
Marc Bloch ve L. Febvre aynı okulda okumalarına rağmen Febvre, Bloch’dan 8 yaş büyüktür. İkili 1920 yılında Strasbourg üniversitesinde ki görevlerine başlayıncaya kadar ortak bir birliktelikleri olmamıştır. “M. Bloch’ün coğrafyaya ilgisi, Febvre’ün ise sosyolojiye olan merakı daha güçlüdür. Bununla birlikte ikisi de disiplinlerarası ve sorun odaklı bir düşünme tarzına sahiptiler. Bütün bunlar Strasbourg üniversitesinde hoca olmalarıyla aralarındaki bağın daha da güçlü bir şekilde oluşmasıyla sonuçlanacaktı.[5]
 “Bloch ile febvre’in her ün bir araya geldikleri 1920-1933 arasındaki Strasbourg dönemi Annales hareketinin filizlenmesi ve doğmasına yol açacaktır. Bu ikilinin çevresinde son derece canlı bir disiplinlerarası grubun yer alması, ayrıca onların bir araya gelmesine vesile olan Strasbourg kentinin Almanlardan daha yeni geri alınmasından dolayı ve de Strasbourg üniversitesinin yeni oluşturulmakta olması, ortamın da düşünsel yeniliğe elverişli olması sayesinde disipliner sınırların aşılarak fikir alışverişinin yapılmasını kolaylaştırıyordu.[6]
Avrupa da Annales Öncesi Tarih Yazımı

“Heredotus ve Thukydides’in çağından beri Batı’da tarih çeşitli janrlar içerisinde- manastır vakayınameleri, siyasi anılar, antika meraklısı denemeler vb.- yazıldı. Gelgelelim büyük adamların –şeflerin ve kralların- yaptıkları büyük işlerin öyküsü olarak sunulan siyasi ve askeri olayların anlatısı uzun bir süre tarih yazımının başat biçimi oldu. Bu başat biçim ilk ciddi itirazlarla Aydınlanma döneminde karşılaştı.[7]

  18.yy’ın ortalarında Avrupa’nın çeşitli yerlerinde bazı yazar ve bilginler ‘toplum tarihi dedikleri’ bir tarihi, savaşlarla ve siyasetle sınırlı olmayan, yasaları, ticareti, değer ölçülerini ve hayat tarzını incelemelere dahil eden bir tarih uğraşı edinmeye başladılar. Bu olayların sosyo-kültürel çerçevede tarihi-siyasi olaylar anlatısı ile bütünleştirilmesiydi.[8]
                                      

 Leopold von Ranke adında bir tarihçinin 18.yy’ın sonlarında yeniden yapmış olduğu yeni reform hareketi ise yaklaşık yarım yüzyıldır Avrupa da cereyan eden bu yeni toplum, sanat, edebiyat ya da bilim tarihi araştırmalarına büyük bir darbe indirecektir. Gerçi Ranke’nin kendisi direkt olarak bütün bu sayılan olgular reddetmemiştir. Ama Ranke’nin öncülük ettiği ve formülleştirdiği, arşiv kaynaklarının incelenmesine verdiği önem ile kurduğu yeni tarih paradigması, toplumsal ve kültürel tarih üstüne çalışanların birer amatör gibi görünmelerini sağlamıştır.[9]
 “Ranke’den sonra gelen onun yolunda ki tarihçiler ise büsbütün ileri giderek, siyasi olmayan tarih çalışmalarını, yeni akademik disiplinden dışlamışlardır. Daha sonraki dönemlerde ise Marx’ın öne sürdüğü tarih görüşü de, değişimin nedenlerini toplumsal v ekonomik yapılar içerisindeki gerilimlerde aranarak gerektiğini söylemekteydi. Bu dönemde tarihi dergiler siyasi olayların tarihi üzerinden olaylara bakmayı amaçlamışlardır.“[10]

 Siyasi tarihin üstünlüğüne karşı en dirençli ve etkili karşı çıkabilen muhalif kesim olarak, ekonomi ile uğraşanlar olmuşlardır. Almanya da Gustav Schmoller, Britanya da William Cunningham ve Fransa da iki Henri, Hauser ve See gibi tarihçiler ekonomik tarih üstüne yazmaya başlamışlardır.[11] 
18. yy’ın sonunda ise siyasal tarihin egemenliğine (emperyalizme) itirazlar ciddi biçimde yükselmeye başlamıştır. Herbert Spercer’in ‘Krallar’ın biyografileri toplum bilimlerine hemen hiç ışık tutmaz ve çocuklarımıza öğretebileceğiz pek bir şey yoktur’ itirazı ve ardından Durkheim’in tikel olayları, belli bir ulusun gerçek tarihinden ziyade görünüşünü “yüzeysel tezahürlerini” yansıttıkları gerekçesiyle bir kenara fırlatıyordu. “siyasi tarihi hedef alan eleştiriler 1900’ler civarlarında özellikle keskinleşmiş ve onun yerine neyin koyulması gerektiğini bildiren öneriler verimli olmaya başlamıştı.” Leipzig’de hocalık yapan Karl Lampecht’in tarihi ‘öncelikle sosoyo-psikolojik’ bir bilim olarak tanımlaması ve Fransa da başlayan tarihin mahiyeti tartışmaları ve Durkheim’in takipçilerinden ekonomist François Simiand’ın tarihçiler kabilesi diye nitelendirip, burada yıkılması gereken üç önemli put olduğunu söylemiştir. Bunların ‘siyaset putu’; siyasi olaylarla abartılı bir önem verilerek sürekli siyasi tarihle, siyasi olaylarla uğraşma, ‘birey putu’; büyük adamlara verilen ölçüsüz önem ve ‘kronoloji putu’; köken incelmesine dalıp kendini kaybetme alışkanlığı adını verdiği eleştiriler, Annales ekolü öncesinde siyasal tarihe karşı çıkışların önde gelenleri olacaktır.  [12]
 Son olarak Henri Berr tarafından 1900 yılında kurulmuş olan, tarihçilerin diğer disiplinlerle, bilhassa psikoloji ve sosyolojiyle işbirliği yapmasını teşvik amacıyla kurduğu “Revure de Synthee Historique” dergisi, “disiplinlerarası işbirliği yoluyla başarılacağını umduğu tarihsel psikoloji ideali, Annales okulunun ileride kurucuları olacak olan L. Febvre ve Bloch’u hayli etkilemiştir.”[13]
Annales Okulunun/Ekolünün Fikriyatı ve Gelişimi
Febvre ve Bloch’un henüz Annales dergisini kurmadan önceki paylaşımları da kısa bir süre sonra Strasbourg’ta kabul görmeye ve paylaşılmaya başlanmıştır. Fakültede ki bazı meslektaşları da bu iki tarihçinin getirmeye çalıştığı usul üzerine yayınlar yapmamaya başlamışlardı. 1924 yılında Bloch’un “Kralın Dokunuşu” (The royal touch) adlı, orta çağlardan 18. Yy’a kadar İngiltere de ve Fransa da görülen bir inancı inceler. Bu inanca göre ‘Kral’ın şerri’ olarak bilinen hastalık –sıraca illeti- ‘tan ancak kral’ın dokunuşu ve bu amaçla düzenlenen, hastaya dokunma merasimiyle kurtulmak mümkündür, çünkü kral böyle bir iyileştirme gücüne sahiptir. Kral’ın dokunuşu kitabı 3 açıdan göze çarpıyordu; tarihsel bir dönemle kısıtlı olmaması, dinsel psikoloji alanında yaptığı katkı ve zihniyetler tarihi dediğimiz alana yaptığı geniş inceleme araştırmasıdır. Bloch bu eseriyle daha sonra savunacağı “Avrupa Toplumlarının Karşılaştırmalı Tarihine Doğru” yazısında ki görüşleri olan ‘karşılaştırmalı metodun’; toplumlar arasında ki benzerliklerin incelenmesi ile farklılıkların incelenmesi ve bu esnada zaman ve imkan bakımından komşu ülkelerin karşılaştırılmasının yapılması ve buna göre uzak ülkeler, yakın ülkeler ayrımının yapılması gerektiğini söylemiştir.[14]
Annales’in kuruluşu
“Birinci Dünya Savaşının akabinde Febvre, ekonomik tarihe yoğunlaşarak ve Belçikalı tarihçi Henri Pirenne tarafından yönetilecek bir dergi çıkarmayı planlar. Ama çeşitli zorluklar ve Henri Pirenne’nin bu teklifi reddetmesinden sonra bu iş yarıda kalır. 1928 yılında bu Fransızca dergi işini Bloch üstlenir ve yeniden Henri Pirenne’e başvurulur, tekrar ret yanıtı alınınca, Febvre ve Bloch dergiyi birlikte yönetmeye karar verirler. Vidal de Bloche’nin ‘Annales de Geographie’ adlı dergisi örnek alınarak ‘Annales d’historie Economiques et Sociale’ adıyla çıkarılan derginin, daha en başından sırf öbür tarih dergilerinden birisi olmaması tasarlanmıştı. Dergi, ekonomik ve toplumsal tarih alanlarında düşünsel bir önderlik yapma iddiasıyla yayınlanmaya başlamıştı. Editörlerinin tarih konusunda yeni, disiplenlerarası bir yaklaşım geliştirilmesi gerektiği hususunda ki düşüncelerini yaymaya çalışıyor, bu düşüncelerin savunuculuğunu yapıyordu.”[15]
“Derginin ilk sayısı 15 Ocak 1929 tarihinde çıktı. Bu sayıda editörlerin derginin daha önce tasarladığını açıklayan başka disiplinlerde çalışan araştırmacılar ile tarihçiler arasında ki engellerden yakınan ve fikir alışverişine duyulan ihtiyacı vurgulayan bir duyuru yer alır. Editör kurulunda yalnızca modern ve eski çağ tarihçiler değil, bir coğrafyacı (Albert Demangeon), bir sosyolog (Maurice Halbwochs), bir ekonomist (Charles Rist) ve bir siyaset bilimcisi (Vidal de la Blanche’nin öğrencisi Andre Siegfried) yer almaktadır.”[16]
  “Dergi ilk sayılarında ekonomik tarihçileri çıkarıyordu. Örneğin ortaçağ tacirlerinin eğitimi hakkında bir yazısı yayınlanan Pirenne, merkantilizm hakkında ki ünlü bir incelemenin yazarı olan İsveçli tarihçi Eli Heckscher, ve Amerika’nın hazinesiyle İspanya da ki fiat devrimi hakkında yaptığı çalışmalarla tanınan Amerikalı Earl Hamilton. Dergi, tarihin bu noktasında İngiliz ‘Economic History Review’ün bir Fransız muadili ya da rakibi gibi görülüyordu. Gelgelelim 1930 yılında yapılan bir duyuru, derginin “neredeyse kimsenin ayak basmadığı toplumsal tarih topraklarında” kök salma amacında olduğunu bildiriyordu. Ekonomik tarihe ise bu kadar ağırlık verilmesi ise derginin ilk yıllarda Bloch’un egemenliği altında olduğunu göstermektedir. Ama bu iki insanın 1929 yılından sonra yaptıkları katkıların birbirinden ayrı olarak ele alınmasını gerektirmemektedir.”[17]
 Bloch’ın birinci dünya savaşından önce tasarlayıp yarım kalan eseri Fransız kırsal tarihi üzerine ki incelmesi, yazarın sentez kurma ve bir sorunun esaslarını kavrama yeteneğini yeterince sergilemektedir. Kitapta, tıpkı “Kral’ın Dokunuşu” gibi, 13.yy dan 18.yy’a kadar uzanan bir dönem ele alındığı, uzun vadeli değişimlerden anlaşılıyordu. Fransa ve İngiltere arasında ki benzerlikler ve karşıtlıklar zihin açıcı bir tarzda sergileniyordu. Bloch’un “kırsal tarih”  (histoire graire) anlayışı, tarihçilerin tarımın ya da serfliğin ya da toprak mülkiyeti’nin tarihi gibi daha dar temalar üstünde çalıştıkları bir dönem için ender rastlanan kapsamlı bir yaklaşımı ifade ediyordu. En az bunun kadar ender olan bir boyut da, Bloch’un malikane haritaları gibi yazılı olmayan kaynakları sistematik bir şekilde kullanması ve ayıca yine geniş bir “kırsal kültür” anlayışıyla çalışmasıydı. Kırsal kültür terimini Bloch farklı tarım sistemlerinin yalnızca fiziksel çevre şartları çerçevesinde açıklanmayacağı gerçeğini vurgulamak için kullanmayı tercih ediyordu. [18]
Bloch’un ikinci çalışması olan Feudal society (1939-40) ise yazarın Avrupa çapında tanınmasına yol açmıştır. Çalışmasında Bloch Avrupa tarihinin 900’den 1300 yılına kadar yaklaşık dört yüz yılını kapsamaktadır. İçerik olarak ise kölelik ve özgürlük, kutsal krallık, paranın önemi gibi geniş bir yelpaze ile perçinlenmiş bir sentez çalışmasıdır. Bu eseri Bloch daha önceki, feodal sistem hakkında yapılmış çalışmalardan farklı olarak sadece toprak kullanım hakkı, hiyerarşi, savaşar vb gibi konuların yanı sıra bir bütün olarak feodal toplumu yani bugün “feodalizm kültürü” diyebileceğimiz fenomeni ele almıştır. Bunlar ailaveten, tarihsel psikoloji, duygu ve düşünce tarzları v eorta çağ’ın zaman duygusunun yerine kendisinin öne sürdüğü, ortaçağın zaman karşısında ki kayıtsızlığını ele alan bir tartışmadır.[19] Annales Hareketinin Kurumsallaşması
Strasbourgda ki bu heyecanlı grup 1930’lu yıllarda Febvre’nin collage France’ye 1933 yılında, Bloch’un da 1936 yılında Sorbonne üniversitesi ekonomik tarih kürsüsüne gitmeleriyle dağılmıştır. Çevreden, merkeze Paris’e gerçekleşen bu hareket Annales’in başarısının bir emaresi olarak değerlendirilmektedir.[20]
“Annales gitgide bir tarihsel okul odağı haline geldi. Febvre’ün dar kafalı ampristlere ve uzmanlara saldırdığı yazıların ve Annles’le özdeşleştirilen “yeni bir tarih çeşidi” talep eden manifestocuların izlemeyi düşündüğü programların çoğunu 1930’lu ve 1940’lı yıllarda yazmıştır. Bu manifestolarda işbirliğine dayalı araştırmalar, sorun odaklı tarih duyarlılık tarihi vb. yapılması çağrısında bulunuyordu.” Febvre’ün dünyayı ve tarihi her zaman iki kutuplu olarak, bizden veya onlardan yana nitemle eğilimi baskındı.  1939 yılından itibaren ise ‘Annales’in ruhu’ dedikleri şeyin izinden giden küçük bir gençler grubunun mevcudu söz konusuydu. Öncelikle 1937’den beri tanıdıkları Fernand Braudel, Pierre Goubert, Maurice Aguthan (Lyon), ve Goerges Duby gibi genç akademisyenler Febvre ve Bloch’un tarih görüşünü ve mesajlarını kendi görev yaptıkları okullarında yayıyorlardı.[21]
İkinci dünya savaşının başlamasıyla 53 yaşında olan Bloch’un Nazilere karşı savaşmak için orduya katılması ve ardından Fransa’nın işgaliyle birlikte direniş hareketi içerisinde yer alması onun 1944 yılında kurşuna dizilerek öldürülmesiyle sonuçlanacaktı. Febvre ise orduya giremeyecek kadar yaşlı olduğu için dergi işi ona kalmıştı. İlk başlarda dergiyi ikisinin adına çıkarmaya devam eden Febvre, daha sonra kendi adına çıkartmaya başlamıştır.[22]
Savaş sonrası dönem Febvre için tam bir altın dönem olmuştur. Önce Fransa’nın önde gelen eğitim kurumlarından Ecole Pratique des Hautetes Etudes’ün yeniden örgütlenmesi işinde kuruculuk ardından ülkesinin UNESCO delegesi oldu. Febvre’nin Ecole Pratique des Hautes Etudes’de 1947 yılında kurduğu Altıncı şubede, kendi yeğlediği tarih tarzının geliştirilmesine elveren bir örgütlenme kurmak oldu. Burada yetiştirdiği öğrencileri kendisinden sonra Annales Ekolünü devralacak olan başta Fernand Braudel, Charles Moroze ve derginin yönetici sekreteri konumunda uzun yıllar görev yapacak olan Robert Mondrou idi.[23]
Braudel Dönemi
  1929 yılında annales kurulduğunda Fernand Braudel Sorbonne’da tarih öğrenimi görmüş ve Cezayir de bir okulda hem hocalık yapıp hem de tezini yazıyordu.
 İlk makale denemesini 19.yy da Kuzey Afrika da ki İspanyol varlığı üzerine yayınlamıştır. Bu makalesinde kendi alanındaki tarihçileri; savaşlara ve büyük adamlara fazla önem verildiği için eleştirmiştir. Kendisi ise İspanyol kışlalarında gündelik yaşam’ın nasıl olduğu ve Afrika da ki tarih ile Avrupada ki tarih arasında bir bağlantı olduğunu öne sürmüştür. 1937 yılında ise Brezilya dönüşü Lucien Febvre ile tanışmıştır. Bu tanışıklık 1947 yılında savunmasını yaptığı ve fikir evladı olduğu Lucien Fabvre’ye ithaf ettiği doktora tezi olan “Akdeniz dünyası ve 2. Felipe” adlı eseridir. Bu tezinde her biri geçmişe farklı bir yaklaşım tarzı ile 3 kısma bölmüştür. İlk kısımda insan ve çevre ilişkisi, ikinci kısımda ekonomik, toplumsal ve siyasi yapıların tedricen değişin tarihi ve sonunda olayların hızla gelişen tarihi yer almaktadır. Braudel bu eseri ile geleneksel tarih anlatısının dışına çıkarak, olayların ilk bakışta görünebileceğinden daha farklı olabileceğini yazmıştır. Ayrıca bireyleri ve olayları bağlamlarına ve ortamlarına yerleştirmeye uğraşmıştır.[24]
  Braudel’in Akdeniz’in de, İspanya egemenliğindeki Batı Akdeniz ile Türk egemenliğinde ki doğu Akdeniz’i birbiriyle kıyaslar. Burada ki iki Akdeniz birbirinden fiziksel, ekonomik ve kültürel olarak farklı olmasına rağmen, Akdeniz’in deniz’i sayesinde bir bütünlük oluşturduğunu ileri sürmüştür. Braduel’in bu eserinde birkaç geleneğin etkisi gözlemlense de, o tarihlerde 20 yılı geride bırakmış olan Annales geleneğine bizzat eserinde teşekkür etmiştir.[25] “Akdeniz dünyası okurlarına, tarihte mekânın taşıdığı önem konusunda başka hiçbir kitabın yapamadığı kadar bilinçlendirir. Bunun nedeni Braudel’in olayın merkezine bizzat denizi merkez konuma yerleştirmesidir ve birde mesafelerin, iletişim imkânlarının taşıdığı önemin defalarca hatırlatılmasıdır. Tarihçiler açısından önemi ise zaman noktasında ki yaklaşımıdır. Tarihsel zamanı,  coğrafyadan, toplumsal zaman ve bireysel zamana ayırma ve bilinen zamanın önemine vurgu çok güçlü yapılmıştır. Bilhassa coğrafi zaman incelemesi çevre, ekonomi, toplum, siyaset, kültür ve olaylar arasında ki karmaşık etkileşimle birleştirmek Braudel’in kişisel başarısı olmuştur. Aynı zamanda da tarihçilerin toplum bilimlerine yaptıkları özel katkının, tüm yapıların değişime tabi olduğu bilincini kazandırmasıdır. Çünkü Braduel’in gerek bölgeleri ayıran gerek disiplinleri ayıran sınırlara tahammülü yoktur. “O şeylerin her zaman bütün olarak görmeyi, ekonomik, toplumsal siyasi ve kültürel tarihi bir “total” tarih halinde bütünleştirmeyi istemiştir.” Fabvre ile Bloch’un öğretisine sadık olan bir tarihçi daima bütünü görmeyi, toplumsalın totalitesini görmeyi isteyecektir.” [26]
  Fabvre’ün 1956 yılında ölümünden sonra Braudel Annales’in hem yöneticisi olmuş hem de hocasının kürsüsünün sahibi olmuştur. Braudel’in söz sahibi olmasıyla 1947’den beri derginin sekreterliğini yürüten Robert Mandrou’nun anlaşmazlığa düşmesi 1962 de istifasıyla sonuçlanmıştır. Mayıs 1968 krizine tepki olarak 1969 yılında yılın da dergi çevresinde büyük bir tasfiye hareketi başlamıştır. Braudel 1969 yılında kendisinden sonra Annales’in üçüncü kuşağını oluşturacak olan Jacques Le Goff, emmanuel le Roy Lodurie ve Marco Ferro gibi genç tarihçileri yardıma çağırmıştır. Braudel ise 1972 yılında ‘Ecole’ün altıncı Şubesinden emekliliğini istemiş, burayı da kısa bir süre önce dergi ekibine kattığı anneles’in 3. Kuşağına devredecektir. Burauuel ise emekli olmasına rağmen 1985 yılındaki vefatına kadar etkisini her zaman hissettirecektir.[27]
Üçüncü Annales Kuşağı
Üçüncü kuşağın yükselişi aslında Mayıs 1968 den sonra belirgin bir şekilde gerçekleşmiş ama tam anlamıyla yönetimi devralmaları için Braudel’in 1972 yılında ki emekliliğine bekleyeceklerdir. 1969 yılında Andre Burguiere ve Jacques Revel gibi genç tarihçiler Annales’in yönetimine girmişlerdir. Braudel’in kürüsüsü ise önce Jacques le Goff’a ardından François Furet’e geçecektir.[28]
   Braudel sonraki üçüncü Annales kuşağının düşünsel tasvirini yapmak biraz daha zordur. Artık kişilerin egemenliği yerine tam anlamıyla düşünsel parçalanmışlık meydandadır. “En azından birçok merkezliliğin geçerli olduğunu teslim etmeliyiz. Grubun mensupları Lucien Febvre’ün programını daha da ileri götürmüşler, tarihin sınırlarını çocukluk, rüyalar, bede hatta kokuları dahil edecek şekilde genişletmişlerdir.” Üçüncü kuşak bünyesinde kadınlara da yer vermiştir. Fransa dışındaki fikirlere seleflerine nazaran çok daha açıktırlar. İngilizceye hakimiyetleri sayesinde Amerikan düşünce eğilimler – psikotarih, yeni ekonomik tarih, popüler kültür tarihi, simgesel antropoloji vb. alanlar ile Annales ekolü arasında bir sentez kurmaya çalışmışlardır. Ayrıca Paris’in tarih yazımında ki tek merkez olmaktan çıkıp dünyanın her tarafında benzer yenilikler cereyan etmektedir. Yenilik artık birden çok merkeze ya da hiçbir merkeze sahip olamayacak şekilde gelişmiştir. Bu üçüncü kuşağın yoğunlaştığı temel ise üç ana başlık altında özetlenebilir. “Zihniyetler tarihinin yeniden keşfi”, “kültürel tarih alanında nicel metodların kullanımı ve tarihsel antropoloji” “siyasete geri dönüş gibi anlatımın yeniden canlandırılmasını sağlayan tezahürlerdir.”[29]
 Annales tarih tarzı aynı zamanda bu üçüncü kuşağın zamanında Fransa da popülerleşmiştir Bunda en büyük katkıyı medyanın teşviki ve yayıncıların genelde tarihe ve toplumsal kültürel tarihe olan ilginin ve talebin farkına varmış olmalarıdır.[30]
Annales Değerlendirmesi
“Annales kuşağının genel başarısı, tarihin geniş bir alanlar yelpazesinde hak iddia etmesini sağlamak olmuştur. Grup, tarihçinin gezindiği toprakları genişleterek insan davranışının konvansiyerler tarafından dışarı bırakılan alanları ve geleneksel tarihçilerin ihmal ettikleri toplumsal grupları bu topraklara kattılar. Tarihin gezindiği toprakların bu şekilde genişletilmesi yeni kaynakların kullanırken izlenecek metodların geliştirilmesine eşlik etti. Yine bunlara da, coğrafyadan dilbilime, ekonomiden psikolojiye dek insanı konu edinen öbür disiplinlerle yapılan işbirliği eşlik etmiştir.[31]



Kaynakça


Burke,Peter, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu. Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2002
Sönmez,Erdem, Annales Okulu ve Türkiyede Tarih Yazımı. İstanbul: Daktylos yayınevi, 2008 











[1]  Erdem Sönmez, Annales Okulu ve Türkiyede Tarih Yazımı (İstanbul, Daktylos yayınevi, 2008),  s. 54-55
[2] Erdem Sönmez, Annales Okulu ve Türkiyede Tarih Yazımı (İstanbul, Daktylos yayınevi, 2008),  s. 54

[3] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s. 37-38-39
[4] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s. 41-42
[5] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.42
[6] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.43
[7] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.29
[8] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.30
[9] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.30
[10] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.31
[11] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.32
[12] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.32-33-34-35
[13] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.36
[14] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.44-45-46-47-48
[15] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.50
[16] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.50-51
[17] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.51-52
[18] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.52-53
[19] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.54-55
[20] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.56
[21] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.57-58
[22] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.58-59
[23] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.63-64
[24] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.65-66-67-68
[25] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.71-72
[26] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.79-80
[27] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), s.81
[28] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), 110
[29] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), 111-112
[30] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), 147-148
[31] Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu (Ankara, Doğu Batı Yayınları, 2002), 174

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder