Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

17 Haziran 2014 Salı

bir anelka öyküsü

Nicolas Anelka, ya da Abdul-selam Bilal, burada yazılanlar acı bir hayranlık öyküsüdür.



futbolla bir erkek çocuk olarak çok erken yaşlardan itibaren tanıştım, ne zamandan beri fenerbahçeli oldum derseniz 5 yaşımda ki hatıralar beni dünün fenerbahçesi bugünün şikebahçelisi yapmış diye hatılıyorum. daha eskisi yok...

futbol biraz da hayranlık demektir.. . hani derler ya ortada bir gabak içinde 1 top, 22 salak ve milyonlarca avanak diye o avanklardan birisi olarak mutlaka kabağın içindeki salaklardan mutlaka bir kaçına hayranlık duyarak geçirmişizdir.

günümüz futbolun bir bela olduğunu reddetmiyorum, reddetmek gibi körlük de yapamam, çaresi olmadığını da düşünüyorum yakalanan için en basit tabirle sürünerek kalabilirsiniz.

her neyse ideolojik tartışma zemininde yenileceğim için fazla uzatmıyorum...
bir avanak taraftar olarak benimde büyük hayranlık duyduğum bugüne kadar 3-4 salak oldu...

bunlardan ilk başta ki elvir baliç ti tabiki çocukluğumda ki fırtına gibi esen bir rüzgar ve o dalgalı saçlarla elvir baliç hayatımda ki ilk hayranlık duyduğum futbolcu idi.


ama bu hayranlığımı bastıracak 2 oyuncu daha çıkmıştır.
bunlardan ilki gene baliç ile aynı jeneresyon döneminden olan Nicolas Anelka dır...

Anelka Anelka anelka çığlıkları sipikerin hala kulaklarımdadır.
artistik bir ismi var dı çocukluk ve gençlik dünyam için...



psg ye neredeyse iç arsenal dönemine dair ise çok fazla hatıram yok ama r.madrid dönemi için anelka bende hafızama yer etmiş dönemi oluyordu. M. city transfer olduktan sonra açıkcası unutmuştum sadece adın kalmıştı, ama ne zaman fenerbahçeye transfer oldu o zaman anelka rüyası wieder başlıyordu...
Anelkanın sanırım 2003-ya da 2004 yılında müslüman olmasından sonra tıpkı diğer müslüman futbolcularda olduğu gibi bir şeyler de futbolda müslümanlar için her zaman ters gitmiştir.
Yaptığı işi değil tuttuğu ve kıldığı orucun ve namaz'un gündemden düşmeyişi bir simge olmuştur seküler dünya için...

Fenerbahçe'ye (şikebahçe) 2005 sezonu devre arasında transfer olacağını duyduğum zaman bayağı şaşırmış ve çocuk aklı ile mutlu olmuştum.
Gerçi koca koca büyüklerin bile bugün bir transfer ile mutlu olduklarını görünce mutluluk acaba çok kolay kazanılıyor da biz mi acemiyiz 
yoksa
gereksiz sevinçlerimize mutluluğumu alet edecek kadar rotamızı şaşırmışız diye düşünmüyor değilim. 

Aslında Anelka Türkiye den fırtına gibi geçmiştir, oynadığı 1,5 senelik zaman diliminde saha içerisinde ben bu takıma 1 gömlek fazlayım havaları ve işini o kadar göstere göstere yapması
bende hayranlığını bir kat daha artırmıştır.
Sanırım çocukluk yıllarında başlayan malum şahıs iticiliği ve ona zıt olarak içimde büyüyen Enver Paşa ve bir Alman idealizmi var,
bir yerde işini göstere göstere yapmak ama ağzını açıp tek laf söylememek, bende büyük hayranlık uyandırıyor,

boş konuşmaya gerek yok
işim benim yerime söylüyor ne yapmam gerektiğini
bunun tek kötü tarafı 
duygularınızı aşırı derecede makanikleştiriyor
ve sesinizin ruhunuzla ortak iş yapmasını engellemesi gibi bir kötülüğü de mevcut.
mesela bir kıza aşık oldunuz ya da annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi söyleyeceksiniz  
sittin sene ağzınızdan bu laflar çıkmaz davranışlarınızdan ve belkide sizin yerinize kelam eden tek uzvunuz olan gözlerinizden anlayacak bir kız ya da valide sultanınız olacak 


Anelkayı niye mi çok sevdim;
Anelka sahada her zaman tek başına dolaşan ve her zaman işini yapan birisiydi,
ne fazla ne eksik, sadece yapması gereken bir şeyler yapan futbolcuydu.
elinden gelenin ne olduğunu en iyi bilen ve ona göre top koşturan bir kimliğiyle her zaman dikkatimi çekmiştir.
Ekstra güç sarf ettiğini neredeyse hiç görmedim,
koşması her maçta neredeyse aynıydı
koşması gerektiği kadar
hayat oyununda koşmamız gereken çizgi üzerinde ki devamlı ama sürekli.
sırf bu yüzden sevdim ve hayran oldum bu zenci bilale


İşiniz iyi yapıyor dedik ya, yaptı adam hakikaten 
hele bir beşiktaş golü vardı ki hala gözlerimin önündedir o sağ açıktan attığı depar ve çalım sonrası gönderdiği şut ve sonrası filelerle buluşan gol...
Hala unutulmazdır.
birde 3-1 yenildiğimiz milan maçında ki tek başına milan savunmasını ilk yarıda dağıttığı o mücadelesi asla gitmez aklımda.
Tek tabanca ama dev bir savaşçı.

böyle olmak biraz da bende de var herhalde

birde kötü bir hatırası var Anelkanın,
konyalıyım malum sonuçta
o elle atılan ve arkasına bile dönüp bakmadan gidilen maç aslında bir hayal kırıklığıdır.
o gol unutulmamıştır ve anelka için bir leke olarak her zaman bizlerde yer alacaktır.

Anelka bolton'a transfer olduktan sonra bile izlemeye devam ettim,
sırf onun için bolton maçlarını takip eder
bizim adam ne yapmış bu maçta diye maç özetlerini karıştırırdım. 
Chelsea serüveni ise Anelkanın zaten hak ettiği noktaydı.
en iyisi olmak için en iyilerin gidebileceği son noktaya kadar gitmesi gerekiyordu ve zaten de öyle oldu
Anelkanın üzüldüğü maçlarda bende biraz hüzünlenmez değildim.
mesela şampiyonlar ligi finalinde manchester united'e karşı kaçırdığı o penaltı ve sonrasında ki kaybediş esnasında ne kadar üzüldüğümü bugün bile hatırlıyorum.

Aklıma gelmişti aslında o penaltıyı atarken "ulan istermisin bizim adam kaçırsın penaltıyı ve maçı kaybedelim" diye ve nitekim korktuğum başıma gelmişti.
Anelka için bir son olmadı ama 
Kader rotası bazen böyle büyük çizikler atabiliyordu.
....

zaman akarken her zaman önünde bir şeyler sürükler Anelkadan da sürüklenen herkeslerinki gibi aynı olunca rotasını çizdiği çin de bayağı gözden uzak kalmıştı.
ara sıra netten takip ediyordum ama 
mesafeler bazen etkiliyordu insanı
hele dünyevilik amaçlarda bütünleşen sevgileri daha fazla
---
başarısız juventus ve ardından gelen West bromwich macerasında onı bir kez bile canlı izleyememiştim.

o nazileri hatırlatan selamından sonra yahudi sponsor tarafından takımdan kovdurulman ve brezilya ligine kadar düşecek olman beni biraz endişelendirmişti.
Gerçi şu anda boşta bulunmanda bir başka sorunsal ama neyse.

Kısaca bir futbol izleyicisi olarak gönlümden bir Anelka geçti ve bu onun hikayesidir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder