Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

29 Eylül 2014 Pazartesi

Konya 11. Uluslararası Mistik Müzik Festivali 7.günü değerlendirme Sain Zahoor Ahmad sufiyane Kelam Konseri

Konya 11. Uluslararası Mistik Müzik Festivali 7.günü değerlendirme Sain Zahoor Ahmad sufiyane Kelam Konseri

Festivalin belkide en ilginç konseri dün akşamdı.
Pakistandan gelen ve sufi zikir icra edecek Sain Zahoor Ahmed'in konseri Konyalılar için tam bir eğlence havasında geçti diyebilirim.

Bir meczup derviş havasında ve görüntüsünde olan Zahoor Ahmad'in yaptığı her şey ilgi çekiyordu.
Sahnede giydiği kılık kıyafeti, elinde tuttuğu süslü sopa desek değil, enstrüman desen değil, ne olduğuna bir türlü karar veremediğimiz ilginç bir alet ve cezbeye gelip zikir mi yaptığı yoksa dans mı etiği belli olmayan sahnede ki hareketleri ile ilginç bir senfoni oluşturdu...


Konserin ilk girişinde bize urduca 8-10 dakika verdiği vaaz ve seyircinin bön bakışlarının sıkılmasıyla gelen alkışların ve arkadaki enstrümanda ki çocukların ses vermesiyle başladı konser.
Konserde kullanılan enstrümanlar ise ilk başta konserin havasına girinceye kadar tam bir kafa ütüleme aracı şeklinde ses çıkarıyorlardı. Hani aklınıza hindistan, pakistan bangladeş vb yerleri desem aklınıza ilk gelecek yüksek perdeden bir müzik tonu olur ya(en azından benim çocukluktan beri kulağımdaki tınılar bu çağrışımı yapabiliyordu) aynen o tonda bir ses ve müzikler arkadan sanki gürültüyü daha da artırsın havasında başladılar...

Konser öncesinde sunucu ali abi sanatçının yılardır o tekke senin bu tekke bizim misali gezip sufilerin öğretilerini bestelediğini ve bunları aktaracağını söylemişti. Zaten tanıtım kitapçığında da Zahoor Ahmad'in 10 yaşından beri evinden ayrı gezgin meczup bir derviş havasında yaşadığı bahsedilmekteydi. Bizim aklımıza da hemen Türkiyeden bilinen tasavvuf ve sufi esintiler üşüşüyor, ama sahneye çıkan adamın bir bayandan daha süslü gözüken kıyafetler ve tavırlar ile tam bir şaşkınlık ve  gülümseme yüzümüze peyda olmuştu.
Yanımda bulunan ve bir haftadır her konseri beraber izlediğimiz Abdullah abi ile epey tebessüm ettik.

Konserin ilk parçasının bu olduğunu düşünün ve siz düşünün geri kalanını.
Allahım o ses nedir öyle, Allah ne verdiyse bütün tonların en üst perdeden çıkan ve nağmelerin bize inanılmaz derece yabancı olduğu bir ton gibiydi.
Biz hala sufi müzik tarzı bir şeyler bekliyoruz, birde baktık ki bizim Zahoor Ahmad sahnede her Allaaaaah deyişinden sonra dönmeye başlıyor, bizim Konyalılar da elleriyle tempo tutuyorlar.
Biz Abdullah abiyle gülsek mi tempoya mı katılsak ne yapacağımıza karar verememiş halde bakakalıyoruz. Sonra yapabileceğimiz en iyi iş olan gülümsemeyle hayret arası bir tarzda konseri izlemeye devam ediyoruz.
Birde tüm bu karmaşa yetmezmiş gibi önümüzde oturan hanımefendinin sıcağı bahane ederek üzerindeki gömleğini çıkartarak bir anda sahil moduna girmesi, bizleri iyice dumura uğratıyor. 
abla zaten konserden pek bir şey anlamıyor, belli yanındaki erkeğin hatırına gelmiş konsere çektiği işkenceye daha fazla dayanamayarak  uykuya dalıyor ama bize sahil görüntüsü baki kalıyor.
Sahnede Zikir çeken meczup derviş havasında bir adam Allah nidaları atıyor, yukarıda biz önümüzde sahilde uykuya dalmış bayanın arkasında sufi Konseri izlemeye çalışıyoruz.
(Ne izlediniz derseniz, o da bize kalsın,)


Konser tüm hızıyla gidiyor derken Zahoor Ahmad bir anda saat 22:05 sularında konseri bitirmeye kalkmasın mı bizim Konyalılar bir anda ayaklanıyorlar. "Bir daha" tezahüratları salonu resmen yıkıyor, yetmiyor alkışla gelen tempo inletiyordu resmen.
Bu kadar çoşkulu bir seyircinin isteği önünde hangi sanatçı geri çevirir bilmiyorum ama bizim Zahoor Ahmad tekrar geri dönüyor.
Başlıyor bir parçaya daha..
O anda bir de ne olsun, sahneye bir yaşlı amca çıkıyor ve başlıyor raks etmeye, sonradan anlıyoruz ki amca pakistanlıymış, biz gülmeye başlıyoruz, seyirciden inanılmaz bir tempo eşliğinde alkışlar kopuyor, hem sahnedeki sanatçıya hemde sahnenin önündeki raks eder gibi dönen yaşlı amcaya.
Bütün bunların üzerine birde bizim Goca konyalılardan gazını alamamış bir abinin sahneye çıkıp kaşık havası eşliğinde oynarmış gibi sahne performansına başlaması bizi bizden bir daha alıyor.
Sahnedeki adam Allah diyor bunlar yallah, biz gülmekten yıkılıyoruz, hemde büyük bir iştiyakla gözlerimizi sahneden alamıyoruz.
Tabi bu arada bizim sahil modunda ki ablanın da uykusu kaçınca o da biraz konser havasına giriyor ki sere serpe modundan biraz çıkıp bizi saolsun bayağı rahatlatıyor.      


Bu da konserde söylediği Nime Kamli Yar adlı (deliyim) adlı parça ve konserin bitiş bölümü haricinde en çok seyircinin çoşkusunun ve içindeki oynama hissinin tavana çıktığı parça olmuştur.


Zahoor Ahmad'in yoğun istek sonucu sahneye dönmesinden sonra resmen mini bir konser daha başlıyor. Biz ha şimdi bitti bitecek derken seyirciden çoşkuyu alan Zahoor Ahmad, sahnede devamlı içtiği sütü bile geri çeviriyor(valla ne sütü bilmiyoruz, bembeyazdı biz süt diye hüsni zan ediyoruz:D)
Konser alabildiğine hızlanıyor ve seyirciler arasında bir kıpırdanma, özellikle taa İstanbul'dan gelen Beyoğlu sahaflarının oralarda takılan ilginç kıyafetli ekiptekilerin neredeyse tamamı bir anda ayağa kalkıveriyorlar ve başlıyorlar her telden oynamaya aralarında oryantal çevirenden normal sahnedeki ritme ve Zahoor Ahmad'in yaptığı dansa kadar en az 7-8 farklı dans çeşidi bir anda görebiliyorduk...
Allahım ne geceydi...

Biz tabi bu arada yukarda ki locamızdan aşağıya inip halkın arasına karışıp sahnenin en önüne kadar yaklaşıyoruz. bir anda gecenin süprizi patlıyor, Konyada ki uluslararası ihl de okuyan ve benim hocamın müdürlüğünü yaptığı okuldan 10-15 pakistanlı ve afgan lise öğrencisi sahneye çıkmasınlar mı, seyircide ki çoşku bir daha kanatlanıyor, beyoğlu ekibini içinde oryantal çeviren abla baktı ki kendi ekibinde sahnedekilerin hızı ve hareketi yok, o da bir anda sahneye pakistanlı öğrencilerin arasına karışıyor ve köşede yaptığı kareografileri tüm sahnenin önünde sergilemeye başlıyor.
Yetenekli bir ablamız olacak ki seyircilerin yarısından çoğunun dikkatini bile cezbetmeyi o yarı karanlık sahne önünde başarabiliyor.  

Sahnede ve sahne önünde çoşku tam gaz giderken, ben bile yerimde bayağı zorlandım,tempoya eşlik etmemek için... 

Ve nihayetinde 21:05 gibi başlayan konser bir buçuk saatin sonunda nihayete ererken...


Beyoğlu ekibinden bir kaç kare,
Konser sonrası mevlüt hocamız ve pakistandan gelen öğrencilerle beraber Zahoor Ahmed'in yanındayız. O değilde bu zahhor Ahmad'İ bizim cingenler görmesin buda bizden diye çekip alırlar:D
Mevlüt hocamız öğrencileriyle Selfi modunda

Günün son karesinde başta bir haftadır beraber oturup bu güzel organizasyonu izlediğimiz Abdullah abi, ortada sakallarıyla kardeşi fatih ve içimizdeki hocamız Mevlüt hoca ve konserlerden kendime yadigar tek fotonun bulunduğu karedeki ben ve pakistanlı öğrenciler

bir haftadır konserleri takip ettiğimiz Abdullah abi, Abdurrahman ekin ile beraber medrese yolundayken hem günün tahlilini yaparken, radyomuzda azer bülbül'ün "başaramadım" şarkısı çalıyordu.
Hep zıtlıklar başkasında mı olacak biraz da bizde bulunsun.
Ama abdullah abi'nin dediği gibi
"Arabesk gurbette bir başka güzel oluyor"  misalini unutmadan;
...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder