İlginç bir şekilde bir şiir kitabı daha okudum, yukardaki fotoğrafta yer alan önsözün giriş kısmına referans aldığım için.
Ama açıkçası çok beğenmedim.
ne edebi zevk verdi ne de okuduklarımı düşünme fırsatı verdi.
ama diğer tüm şiir kitaplarında olduğu gibi tüm yorumu size bırakmak için rast gele ve benim arada beğendiğim şiir örneklerinden 5-6 tanesini burada paylaşıyorum, ben beğenmedim ama belki sizlerin hoşunuza gidebilir.
üç kelimecik kısa bir cümle bana dünyaları verebiliyor,
Yahut bir çikolata:)
Ya da ufacık bir defter bile sizi inanılmaz mutlu edebiliyor.
Dün Ebru hocam Seher hoca bana çok büyük bir süpriz yaptı, acayip mutlu oldum ya.
anlatamam.
Hocam elinde bir defter çıkardı ve Talha bir bak bakalım dedi.
Çok güzel ve sade bir defter, ama Ebrulu bir defter.
İnanılmaz hoşuma gitmişti.
Bende arada biraz saçmalıyordum, uğraşıyordum, yapıyordum, bozuyordum, bir şeylere benzetmeye çalışıyordum, defter yapmak için,
Ama usta ellerden çıkmış bir defteri görünce, şöyle filimlerde görürüz ya bir reverans yapılır, aynen öyle bir hal geldi içimden,
Ustalık başka bir şey ya.
Bu defteri seher hocamın bir talebesi yapmış,
Defteri büyük bir hayranlık ve beğeniyle incelerken,
hocam birden demez mi Talha bu defter hediyem olsun, sen çok uğraştın bu işlerle
İçimden o an neler geçti bir bilseniz,
en basit tabirle iç dünyamı gürleten bir Aman Alllahımmmmmm sesi nasıl yankılandı,
gerçi duyabilmeniz için o an içimde bir cüz olmanız lazımdı:) ama sağlık olsun, ben sizin yerinize duydum sayalım
Bu arada yaklaşık 3 aydır beni defter yapmak için oyalayan değerli tekne arkadaşımız Eslem'e de içimdeki kocaman çocuktan gelen bütün kıskançlıklık hislerini çatlatacak iki kelam etmek istiyorum:
Nazar etme uğraş seninde olur bak hocam bana hediye etti.
Gerçi dün biraz telaşeliydim, telefonlar telefon üstüne, hocama hakkıyla teşekkür edemedim, ol sebep bir kez daha burdan hocama en içten deruni hissler ile teşekkürlerimi tekrar iletmeyi bir vazife biliyorum.
Tekrar teşekkür ederim hocam.
Danke Sehr Schön Meine Lieblingslehrerin.
Kısaca dün hem hocamın bu çok güzel ebrulu defter hediyesi ve de gece yarısı da değerli bir insanda duyduğum 3 kelimeden müteşekkil bir cümleden dolayı inanılmaz mutlu oldum ya...
Bu şarkıyı ve bakışları da beni aylardır eken birilerinin defterime nazar etmemesi için paylaşıyorum:)
eğer defterime birileri göz koyarsa önceden haber edeyim ne olacağını bilin diye de bu şarkı gelsin.
Uzun zamandır Ebrularımı paylaşmadığımı fak ettim, geçen hafta yaptığım ebrulardan yükleyeyim istedim. Ayrıca geçen hafta teknemizin maşallahı olduğu için hocamız 3 ebrumu kamulaştırmış, maalesef onların hepsinin fotoları hala elime ulaşmadı.
Kenan Karabulut - Yarın İçin Bir Dal (İranlı Kadın Şairlerin Şiirleri)
Şiirle aramın çok iyi olmadığını söylemiştim. Ama arada bir okuyorum.
Bu sefer İsam Kütüphanesinin raflarında gezinirken; ki bazen yaparım onlarca dakika hatta bazen saatlerce raflarda kitapları alıp alıp incelerim, onlardan hoşuma gidenleri seçerim. Bu seferde böyle oldu. Yaklaşık 1 haftadır sadece Necib Mahfuz okuyordum, bir değişiklik olması için biraz daha dinginleştirici bir şey aradım ve şiirde karar kıldım. Nasipte bu kitap varmış denk geldi.
İranlı KAdın şairlerin şiirlerinden seçmeler.
Güzel oldu benim açımdan.
Gerçi şiir kitaplarına çok fazla değerlendirme yapmıyorum.
Çünkü şiir çok apayrı bir dünya.
Ben neredeyse o dünyaya hiç vakıf değilim ol sebep biraz korkuyorum yorum yapmaktan onun yerine kitaptan hoşuma giden şiirleri ya da mısraları bol bol aktarayım istedim. Belli mi olur birilerinin ilgisini çeker ve onlar da okur diye.
Kitapta aklımda kalan en net dize ise
"Ne zamana kadar gitmeli
bu diyardan başka bir diyara"(Furuğ Ferruhzad/ Geçici şiiri)
Harput'un Ulu camiisiyle beraber en muhteşem iki yapısından birisi. Eskilerin ayak izlerini görmenin heyecanını yaşıyorsunuz. Manzara muhteşem Güneydoğu Toros Dağlarının kestiği ovayı izlemek, Elazığ il merkezine bakmak, bütün bunları bir burç kenarına oturup saatlerce temaşa edebilirsiniz.
Biraz inatla devam ediyorum, kütüphanede okumadığım sadece tek çevirisi kaldı, onu da yarın yahut bir gün okuyup bu inadımı tamamlayacağım inşallah.
Gereksin bir inattı ama olsun.
Kitabın konusu Devrim Devrimcilere bırakılamayacak kadar önemlidir sözününü idrak edemeyecek kadar hızlı bir devrimci genci anlatıyor. Kral Faruk'un son döneminde anayasal monarşici ve eskiyen sisitmein son kaymak yiyici grubuna ait iken, askeri darbe sonrasında gözden çıkarılmasıyla tüm hayatı alt üst olan genç bir politikacının hayatına dair bir öykü...
Hayatını adadığı sistemden gönderilince tüm dünyaya küser ve bir boş vermezlik bataklığına düşecek kadar tüm hayatını geçmişe özlem ve geleceğe sövgüler yağdırırken, kibrin acı zehrini, gururun dayanılmaz azabını ve günahlarının affedilmezlik doruğunu yaşayan zavallı bir politikacı...
Acayip bir kitaptı. 24 saat içinde okuduğum 3. Necib Mahfyz eseri oldu.(ötekiler; muhterem efendim, han el halil)
Necib Mahfuzdan okuduğum düşsel mahiyeti en geniş kitaptı diyebilirim. Gençliğinde devrimci iken sonrasında inşaat işinden çok para kazanan milyoner hesabı bir öykü.
Para var, iş var, aile var, saygınlık var, her şey var ama bir şey eksik olmalı. Her şeye ulaşmış bir tükenmişlik.
Hayat bir süre sonra çekilmez oluyor. Dünyadan, dünyasından kaçarak kurtulmaya çalışan bir adam. Her türlü sefihane yaşantı bile deneniyor ama tad vermiyor. Yeniden bir durgunluk sonrası terki dünya eyleyip, akli muhakemeleri bile zorlayacak düşünsel evreler. Taki onu yeniden dünyaya getirecek bir kurşuna kadar.
Necib Mahfuz Muhterem Efendim takdim özet ve değerlendirme yazısı
24 saat içinde okuduğum 2. necip Mahfuz kitabı. (öteki Han el Halil)
Eserin arkasında denildiği gibi"Firavunların bile Tanrılar tarafından görevlendirildiği memurlar olarak algılandığı Mısır'da küçük bir arşiv memuru olarak atanmış; Devleti Allah'ın bu dünyadaki mabedi olarak gören ve devlete hizmet etmeyi Allah'a ibadet etmek gibi düşünen" Osman Bayyum'un hayat hikayesi.
Hayata yabancılaşmış sadece kendi bildiği ve hayal ettiğine karşı bir istek ve ihtiras duyan bir adamın öyküsü. Her şeyden yüce amacı için vaz geçebileceğini düşünen bir kahraman gözüyle görüyor kendini.
İman etmiş ama teslimde zorlanan bir insan. Hayaller celî dîvânî, hayatlar gubârî nesta'lik olduğunu göremeyecek kadar zavallı bir konumda
Tıpkı tüm insanlar gibi, tek farkı onun ihtiraslarında istikrar ve azmi var %99'da olmayan.
Bu onun hem güçlü yanı hem de acınacak sefil sonunun hazırlayan yönü.
Necib Mahfuz Han el Halil takdim özet ve değerlendirme yazısı
II. dünya Savaşı esnasında Kahire de Mısırlı küçük bir ailenin yaşantısına konuk olan bir eser. Devir zıtlıkların devri. Her şey zıtlıklarıyla beraber yaşıyor. Eskinin üzerine yeninin, geleneğin üzerine modernin inşa edildiği bir dönem. Mısır'daki sosyal çarkların çarpıklığı ve toplumun iç seyrine dair çok geniş bir pencere.
Korkunun peşinden gelen ayrılık, arkasından bir trajedi bırakarak sona eriyor. Yaşı kırkı bulmuş kahramanımız Ahmet Akif, okuyan, eskiye dönük kalıplaşmış korku ve evhamlara sahip ve de hayatını kaçırdıklarına yanmayla geçirmiş bir karakter. Biraz itici bir tip olarak görülüyor. Hayatın yükünü erken sırtlanmış, fedakarlık için hayallerine set çekmiş bundan dolayı içini kaplayan başarısızlığın arkasındaki gizli öfkenin eşiğinde hayata mahkum olmuş bir esir.
Bu dünyadaki yaratılmış mahlukların dışındaki en değerli varlıkları barındırdıklarından da özel bir saygıyı hak ederler.
Her kütüphane güzeldir, biçimsel olarak çirkin olsa bile gene güzeldir.
Güzelliği kütüphane olabilmesinden dir.
Bu güzeller her mevsim farklı güzel olurlar.
Bahar da, Yaz da, sonbahar da, ve ya Kışın.
Güzelliklerinden asla ödün vermezler.
Ama bazıları vardır ki
Daha bir güzeldir.
Tıpkı İSAM (İslam araştırmaları Merkezi )Kütüphanesi gibi.
Bugün İstanbul da hava soğuk ve kapalı.
Ama gökten bereket eksik değil.
Bereket bembeyaz bir şekilde üzerimize konuyor resmen.
İnsan iki güzelin arasında kendini acayip hissediyor.
Kütüphane de kar yağışına tanık olmanın arafını yaşıyor insan
İçi kıpır kıpır oluyor duramıyor.
Çocukluk neşesi bir anda sarıveriyor.
Bu bereket ve neşeye sahip olmak lakin herkesin harcı değilmiş onu anlıyor insan.
Koskoca bahçe, gökten bereket bembeyaz haliyle iniyor, ama insanlar dönüp bakmıyorlar bile.
koskoca bahçede bir elin parmaklarından daha az sayıda insan var.
Ama içlerinden sadece birisi bu manzarayı görünce her şeyi unutup
güzelliğin ortasında olmanın heyecanını yansıtabiliyor...
Tıpkı hafız Elif ablanın kar altında attığı çocuksu çığlıkları gibi...
Hafız Abla bereketi elleriyle avuçluyor ve gark oluyor resmen.
Kar ellerinden eriyor ama, kaybolmuyor, bir şeyler bırakıp da gidiyor.
Boşa gitmiyor belli, hem de besbelli.
Karlar eriyip giderken tüm bereketlerini toprak yerine Hafız'a bırakıyorlar.
Hafız Abla nasıl da şen kahkahalar atıyor.
Biraz geri geri çekiliyorum, bozmak istemiyorum manzaranın güzelliğini, kareye giren mahrem bir parça olmak istemiyorum ki ablamızın neşesi bozulmasın.
Sevdiği dostlarından hediye alması insanın bambaşka bir mutluluk veriyor.
Hediyenin kendisinin çok fazla bir mahiyeti yok aslında.
Önemli olan düşünülmüş olması.
Sizi düşünen birileri ile beraber olmak sanırım insan oğluna verilen en büyük nimetlerden birisi.
Dostlar da bu nimetlerin çıkmasına vesile olan en güzel aracılar.
Dün gene güzel bir dosttan ufak ama çok tatlı hem de en sevdiğim türünden bir hediye aldım.
inanılmaz mutlu etti beni ya!
dünkü neşem ve mutluluğum ve ağız tadım bütün günümün güzel geçmesine yarayacak kadar güzeldi desem kafidir herhalde.
Yahya taa Alamanyalardan iki adet Lindt ile çıkıp gelmiş, Saolsun. Ne kadar makbule geçti bir bilsen
zaten kendisine karşı mahcuptum, bana en kıymetli değeri olan vaktini feda ederek tam 3 gün benim işlerim için uğraşmıştı. [İnşallah o işte bu ay sonunda hayırlısıyla neticelenir de seninle bol bol pratik yapma imkanımızı geliştiririz diye içimden de nasıl niyaz ediyorum bilemezsin.] Yahya kardeşime bu yapmış olduğu hayır ve hasenata karşı bir bir mukabelede bulunmaya çalışmıştım. Biraz el emeği, göz nuru, biraz acemice ufak bir şey yapmaya çalışmıştım. Gerçi Yahyadan çok yenge hanım istifade etmişti ama evlilik hayatında herhal böyle olur şeyler olacakmış diyorlardı zaten tecrübeli büyüklerimiz... Lakin Yahya zaten 1-1 giden fakat deplasmanda atılan gol daha değerlidir prensibince avantajlı konumda iken üstüne uzatmalarda attığı bu enfes gol ile de 2-1 öne geçmiş oldu.
Çıkmadık candan ümit kesilmez ve hayırda yarışınız prensiplerince hala eşitlik umudumu son anlara kadar taşımaya gayret ediyorum; birde Ali abimiz 1 ay önceki siparişlerimi tam zamanında getirirse bir kontra ile sonuca ulaşabilmenin hayalini yaşamıyor değilim de...
Neyse hayatın her anı süprizlere gebedir.
Şimdilik ben dost hediyesi enfes çikolatalar ile çok güzel tatlar alıyorum, darısı sizinde Yahya gibi dostlar edinenlere diyelim.
Not: fazla bir şey kalmadı, anca bu kadar bunu da bekleteceğim, ki bir başka dosta da nasip olsun, bakalım kim olacak o nasipli kimse.
Ağzımda hala bir az önce bitirdiğim çikolatanın tadı dururken değerli kardeşime bir kez daha teşekkür ediyorum, çıkmış olduğun çilelili, zor, kaprisli, sabır isteyen bu yolu Allah inşallah tamamına erdirsin diyorum. İnşallah düğün gününde de beraber olup mutluluğunu paylaşmayı isterim inşallah.
viel glück.