Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

29 Mart 2015 Pazar

Bir Günü Tümden Şiire Ayırmak "Behçet Necatigil" ile geçen bir gün


Bir Günü Tümden Şiire Ayırmak "Behçet Necatigil" ile geçen bir gün

 Bazen çok ilginç ve egzantrik şeyler deniyorum. Hayatıma renk katıyor ve beni mutlu ediyor.
Cuma akşamı(27.03.2015) saat 21:30 sıralarında gelen bir idee(fikir) üzerine gerçekleştirdiğim bir eylemden bahsedeceğim.

Bir günümü tamamen bir yazara ayırdığım delicesi bir aktiviteden... 
Eskiden çok sık yaptığım bir faaliyetti,
hele 2011-12 yılında Hüseyin Rahmi Gürpınar için böyle 4-5 gün ayırdığım olmuştu, onun dışında Panait Istrati'den, Peyami Safa'ya, Mehmet Niyazi'den tutun Agatha Christie'ye, hatta Mehmduh Şevket Esendal'dan Andre Gide ve de Knut Hamsun'a varıncaya dek benim yakın zamanlarda (4-5 yıl içinde)bütün günümü ayırdığım yazarların başında geliyorlar idi.
Hele 2011in Aralık 30-31i ve 2012'nin 1 Ocağını resmen Hüseyin Rahmi Gürpınar günlerine ayırmış ve bu üç günde 14-15 Hüseyin Rahmi Gürpınar eseri ve de 2300 sayfaya yakın okumuştum ki hayatımda deneyebileceğim en absürt ilginçliklerin başında geldiğini ve bir daha tekrarına ulaşabileceğimi artık hayal dahi edemediğimi söylemeden geçmeyeyim. 

Bu arada sorarsanız bir gününü ayırmak mevzuu nedir diye?
(İnsanlar hani bazen bıkarlar ve bir şey yapmak istemezler gezer dolaşırlar ne biliyim boş vakit vb şeylerle biraz da günlerini öldürürler ya bende bu bu durumu daha farklı bir boyuta çekerek dışarıda gezip dolaşma, film vb izleme şeklinde değil, biraz bana özgü bir şekilde yapıyorum, şöyle ki: tamamen kitaplara ama sevdiğim bir dalda öykü hikaye roman vb. rahat ve okuması kolay olacak konularda sadece tek bir yazardan en az 2-3 kitap ve de 500 sayfanın üzerinde okuma yapmayı ve tek bir ağızdan çıkmış kelimelerle bütün günümü ayırarak hemhal olmayı kapsamaktadır.)

Hafta başı(30.03.2015) malum öğrenciyiz, vizeler başlıyor hem lisans hem de y. lisans ta ama kafamdaki hinliklerin biri bitiyor diğeri başlıyor ardılınca ve derslere vakit kalmayor...
Vakti zamanında da böyle vize haftalarında topluca 4-5 hint filmi izlediğimiz, bir hafta içinde sınavlarla zerre kadar alakası olamayan astrolojiden ulıuslararası ilişkilere kapitalizmden otoriterliğe gibi derslerle kel alaka ilişkiye girmiş 10-12 tane kitap okuyup vizelere girdiğim günlerde olmuştu:) (çok şükür o zamanlarda dahi derslerin %95inden geçmiş bulunuyorum, nazar değmesin diye arada bir-iki dersi bırakmışlığım da yok değil:)) 

Cuma akşamı da neredeyse aylardır bütün günümü kitaplara ayırdığım vakitlerden uzak kaldığımı düşündüm ve önümde biriken ve henüz besmele dahi çekilmeyen 19 sınava rağmen tipik bir kitap delisi olarak bir delilik yapmaya karar verdim

ve Hayatımda bir günü ŞİİR'e ayırmaya karar verdim.
Normalde
Şiir ile çok merhabam yoktur, 
biraz fazla gerçekçi oluşumdan dolayı Şiir ile çok anlaşamıyorum,
bazen beni çok derinden vuruyor, bunları kaldıramıyorum ol sebep bilinçli olarak uzak durmayı seçiyorum; öykü, seyahat, ekonomi  kitapları ve romanlar daha çok ilgi alanlarıma giriyor.

bu arada okurken araya bir hint müziği tınısı sıkıştırabilirsiniz:
-JoGi Mahi-


Hasılı kelam bir kaç dakika içinde kafamda teşekkül eden idee 'nin üzerine giderek aklıma ilk gelen yazarın adını yanına bir selam vermek için uğradığım çetin abinin bilgisayarından aratarak işe başlıyordum.
Nerden esti bilmiyorum ama Behçet Necatigil adı bir anda kafamda oluşuvermişti, daha önce kendisinin tek bir kitabını değil okumak
herhangi bir kitabının iki kapak arasını dahi açıp bakmışlığım olmayan bir isimdi.
Demek bazen ilginç tevafuklara düçar olmamız  gerekiyor muş...

Hasılı kelam kervan yolda düzülür denilen memleketimizin organizeden yoksunluk anlayışını kendime örnek alarak başlayıveriyordum.
ilk kitabı bile seçmiştim başlamak için:
"İki Başına Yürümek"





Arkasına "Divançe"yi alıyorum ordanda geliyor birbiri ardına mısralar tıpkı kurşun gibi 

Dermanımın kesildiği eserlerden birisi oluyor göz pınarlarım zorlanıyor artık "Çevre"yi okurken ama dayanmaya çalışıyorum, nafile, kaybediyorum, kaybetmeye mahkumum bu mısralar karşısında.
Allahın koyduğu yerde, Yıldızlar daima yalnızdır

Nineler'e dair

yalan söyleyemeyen göz pınarlarına buzdan acılar inerken
ve kaydı düşülenlere



"Dar Çağ"ı okurken biraz rahatlıyorum, tam benlik şiirler duygusuzluğun kıyısında ve acıtmıyor bir önceki gibi
"Yaz Dönemi"ni okurkende çok sıkılmıyorum, kelimeler beni sıkıştırmıyor..

"Zebra" sakin geçen iki kitabın acısını alacak gibi başlıyor ama dişlerimi çok sıkıyorum, insanlığa kızıyorum ve pişkince rahatlıyormuş gibi yapıyorum ve de hasarsız atlatıyor bunu da göz pınarlarım...




"Arada"yı okurken Ölüm hiç çıkmıyor aklımdan...




"Eski Toprak" sıkı sarsıyor, dayanma gücüm bu sefer son raddelerinde ve mağlup düşüyorum, kalp atışlarıma ve tuzlu pınarların acılığına...





"Beyler"i okurken önce bir erkek olarak bana mı sesleniyor diye düşündüm ama daha derinleride varmış...




günün son kitabı "Kareler Aklar"ı okurken artık yorulduğumu hissediyorum, şiir yoruyor beni, hüzünlendiriyor, ağlayabiliyorum, 
kelimeler çok hızlı ve de güçlü, kurşun bazen yetişemiyor, saniyeden önce vuruyor bir kaç kelimecik... 

Aydınlanma dünyaya ne getirmiş ki... 

eşyalar olmasa nesin sen modern insan...

Şakası bir yana saat 21:20 sularını gösteriyordu son kitabın kapağını kapattığım zaman.
Bir günü daha tüketmiş, sermayeden düşmüşüz...
Değer miydi derseniz,
ben pişman olmadım.
Okumak
Okuyabilmek 
büyük nimet.
Hamd ediyorum
bu nimeti hala sahip olduğum için.

Lakin bir daha asla bütün günümü şiire ayırmayacak gibiyim.
başta dediğim gibi şiirle çok anlaşamıyorum,
bana çok ağır geliyor.
onlarca sayafanın tonajını iki mısrada ifade etmenin büyüklüğü altında kalıyorum
kaldırmıyorum, gücümün sınırları şiir okurken çok daha net ortaya çıkıyor.
kelimelerin büyücüleri Şairlere ve 
sayfaların ağırlığı mısralara sığan şiire çok büyük bir saygı duyuyor
ve haddimi bilerek biraz geri adım atıyorum,
öykü, roman ve ekonomi ye geri dönüyorum...
büyüksünüz ey şairler... en Büyüğün altında bir zerre olsanızda zerreler dünyasında büyüksünüz ve hep büyüklerden olacaksınız, buna bir kez daha kanaat getiriyorum

Paylaşayım istedim,
Behçet Necatigil' den henüz haberdar olmamışlar için.
Ve de kendümçün,
arada tekrar tekrar bakabilmek için.

Kısaca Behçet Necatigil ile geçen bir günün ardında 
okunmuş 10 Kitap
çevrilmiş 783 sayfa
ve 
tüketilmiş bir gün daha geride bırakmış bulunuyorduk...

Sizde bir gün deneyebilir siniz.
sakın vakit darlığından şikayet etmeyin
yol çıkmayınca yürünmüş olmuyor
ve de unutmayın
...
Doğru yerde başlar ve doğru yerde son bulur her şey 
...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder