Sümbül Ebrusu

Sümbül Ebrusu

25 Eylül 2015 Cuma

12 Uluslarararı Konya Mistik Müzik Festivali 1. günü Huun Huur Tu Tuva Müziği ve Kalaylama

12 Uluslarararı Konya Mistik Müzik Festivali 1. günü Huun Huur Tu Tuva Müziği ve Kalaylama

Konya bir yıl aradan sonra 12. Uluslararası Konya Mistik Müzik Festivali için kapılarını açıyordu.
Artık 22-30 Eylül tarihleri Konya için hem Hazreti Mevlana'nın doğum yıl dönümü hemde şehir için Mistik Müzik festivali demek oluyor.
Geçen yılki etkinliğin güzelliği nedeniyle bu yılı da büyük bir merakla bekliyorduk zaten.

Konyalılarda bizim gibi düşünmüş olacaklar ki konser başlamadan 15 dk öncesinde bile salon neredeyse dolmak üzereydi.




Konser başlangıcındaki protokol konuşmasının sadece 12 dk sürmesi ise biz seyircileri inanılmaz derecede mutlu ediyordu.
Ayrıca bu sene festivale dair istatistiklere de yer veriliyordu.
12 sene içinde 39 ülkeden 91 grup festivale katılmış, bu gerçekten büyük bir rakam ve Konya ve Gonyalılar için de güzel bir şans diye düşünüyorum.


Festival öncesi iki gün boyunca Konyamızda misafir ettiğimiz yunus emre nargile içmek yerine festivale gitmeyi kabul ediyor ve gene ortak arkadaşımız selman da bize eşlik edince konser salonundaki yerimizi alıyorduk.


Konser için çok fazla söylemeye gerek yok. Beni çok fazla cezbeden bir konser olmayacağını gitmeden dahi tahmin edebiliyordum öyle de oldu ama konseri bekleyen ve büyük bir heyecanla tezahürat yapanları görünce zevkler meselesinde herkesin ayrı bir ilgisinin olmasını doğal karşılıyorduk...
 Konyada ve yakın çevrede  Türki cumhuriyetlerden gelenlerden hatırı sayılır bir kalabalığında olması Huun Huur Tu'nun bölgedeki etkisini de gösteriyordu.

Kısaca şehrimize böyle güzel bir organizasyon ve daha önce hiç dinlemeseniz bile zahmet verip gelmiş bu grupları dinlememezlik edemezdik.

bismillah deyip ilk başladığımız festivalin gerisini de büyük bir merakla, ilgiyle ve heyecanla bekliyorduk.



Festival tanıtım ekinden alıntılanmıştır.

Tuva Müziği ve Kaylama
Tuva dilinde "höömei" adı verilen, Altay Türkleri'nde kullanıldığı şekliyle "kaylama" olarak adlandıracağımız ses tekniği (throat singing), Orta Asya'nın pek çok bölgesinde bilinen bir "çok perdeli ses çıkarma" (overtone singing) yöntemidir. Belli değer ve renkteki çok perdeli bir sesin içinde, temel perde olarak işitilen sesin yanı sıra, üst ya da alt perdelerden eşdeğerli yan sesler (overtones) de mevcuttur. Bu yan sesler, doğada da bulunur ancak şiddetleri ana perdedeki sese göre oldukça düşük olduğundan genellikle fark edilmezler. İnsan sesinde doğal olarak bulunan yan seslerden bir ya da birkaç tanesini, ses yolu ve gırtlaktaki kasların hassas şekilde çalıştırılması ve dikkatli bir dinleme ile ayırıp şiddetlerini artırmak suretiyle, ana perdedeki ses daha düşük bir şiddette devam ederken, onun üzerinde ve ona ek olarak duyulur hâle getirmek mümkündür. Bu ses tekniğinin, hayvancılık yapan göçebeler tarafından uzak mesafelerden haberleşebilmek amacıyla kullanıldığı iddia edilir. Zor doğa koşullarında, birbirinden hayli uzak yerlerde küçük topluluklar hâlinde yaşayan insanlar için bunun ne kadar önemli bir ihtiyaç olduğu açıktır. Belirtilmesi gereken önemli bir nokta da, geniş bozkırlarıyla bölge arazisinin, sesin herhangi bir yüzeyden yansımadan uzun mesafeler kat edebilmesine imkân verdiğidir. Sonuç olarak bu ses tekniğinin, doğanın sağladığı imkânlar ile insan ihtiyaçlarının örtüşmesi sonucunda ortaya çıktığı söylenebilir.
Genel kabûl gören yaklaşıma göre, çok perdeli ses üretiminin temelinde insanın doğadaki sesleri taklit etmesi yatar. Esen rüzgarın, öten kuşların, hırlayan hayvanların ya da köpüklenerek akıp giden bir ırmağın sesinde, az ya da çok yan sesler mevcuttur. Çok perdeli ses çıkarma, bir yerde insanın kendi sesinde doğal başka sesleri arayışıdır. Unutulmamalıdır ki, bu arayış, doğadaki her şeye bir rûh atfeden animist dünya görüşü ile de yakından bağlantılıdır. Bir sesi taklit etmek, aynı zamanda o sesin doğal kaynağında bulunduğuna inanılan rûhla bağlantıya geçmek anlamına da gelir. Bu sebepledir ki şamanlar bu tekniği, rûhlarla bağlantı kurmak ve gerçeküstü dünyaya geçebilmek için kullanırlar. Çok perdeli sesler kullanılarak söylenen şarkıların büyüleyici etkisi ile ortaya çıkan bir çeşit vecd hâli, şamanın gerçek ötesi dünyaya yolculuk yapması olarak yorumlanır. İnanışa göre şamanlar bu şekilde ölülerin rûhlarına rehberlik etmek ya da kötü rûhları kovarak neden oldukları hastalıkları iyileştirmek gibi görevleri yerine getirirler. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Orta Asya şamanlığı, çok perdeli ses tekniğinden istifâde eden yegâne din değildir. Örneğin Tibet Budizmine mensûp râhipler de bu tekniği tefekkür amacı ile kullanırlar.
Tuva, burada yaşayan insanların, Orta Asya'nın bütün halkları tarafından bilinen kaylamayı bir sanata dönüştürdükleri, Moğolistan yakınlarında küçük bir bölgedir. Böylece, önceden doğal bir haberleşme yolu ve dînî bir araç olarak işlev gören kaylama, bir üçüncü işlev daha kazanmış ve bir müzik tekniği hâline gelmiştir. Bunun gerçekleşmesi ancak insanların sesleri üstünde tam bir hâkimiyet kurmaları ve ustalaşmaları ile mümkündür. Sonuç olarak, kaylamanın geçmişten getirdiği dînî ve din dışı özellikler sâyesinde aynı zamanda hem rûhânî hem de dünyevî olan, hayrânlık uyandırıcı Tuva geleneksel müziği ortaya çıkmıştır.
Temel işlevlerinden uzaklaşıp, müzik yapmak için kullanılmaya başlanınca, zaman içerisinde bu teknik geliştirilmiş 
ve değişik tarzlar oluşturulmuştur. Örneğin, "Sıgıt", ana perdedeki sesin üzerine çok yüksek perdeden
 ıslık benzeri bir yan ses eklenerek elde edilen, kuşları ve hafif esen rüzgârı çağrıştıran bir tarzdır.
 "Höömei", Sıgıta benzer olmakla beraber, bu teknikte yan ses daha alt perdeden çıkartılır.
 Doğadaki karşılığı kayalar arasında dolanan rüzgârın çıkardığı sestir. "Kargura"da, 
yine alt perdeden çıkarılan bir yan ses ile hırlayan hayvanların sesine benzer bir ses oluşturulur.
 "Borbangnadur" ise yukarıdaki temel tarzlardaki seslerin titreşimli bir etki yaratacak şekilde
 bir araya getirilmesi ile yapılır. Bu teknikte çıkan ses, köpüklenerek hızla akan ırmağın sesine benzer.
 Son olarak, "Ezengiler" ise yine temel tarzlardaki seslerin, bu sefer ritmik şekilde 
bir araya getirilmesi ile yapılır. Burada çıkan ses at binerken kamçının "üzengiler"e değmesi ile
 ortaya çıkan sesi çağrıştırır ki tarzın adı buradan gelir.
Huun Huur Tu
Gırtlaktan çıkarılan sesler ile icrâ geleneğini sürdüren “Kungurtuk - Gungurtuk” topluluğu, 1992 yılında Tuva geleneksel müziğinin seçkin icrâcıları tarafından kurulmuştur. Topluluk kurulduktan kısa bir süre sonra ismini Huun-Huur-Tu olarak değiştirmiştir. Huun-Huur-Tu, akşam karanlığı ve şafak vaktinde bulutlar arasından dikey olarak yeryüzüne süzülen güneş ışını anlamına gelir. Bu büyüleyici güzellik, zaman ve mekân tanımaksızın gören herkes için ilhâm kaynağıdır. Huun- Huur- Tu, Tuva’nın müstesna güzelliği üzerine yansıdığında, ortaya yadsınamayacak bir manzara çıkar.
Gırtlaktan şarkı söyleme geleneği ile kadîm akustik çalgıları bir arada kullanan ilk topluluklardan biri olan Huun-Huur-Tu sâyesinde, dünyanın dört bir tarafından dinleyiciler Tuva’nın kadîm gelenekleriyle tanışma fırsatına erişmişlerdir. İcrâ ettikleri eserlerde çoğunlukla Tuva bozkırları ve atları tasvîr edilir.
Topluluğun ilk albümü "60 Horses In My Herd" (Sürümdeki Altmış At) 1993 yılında, ikinci albümü "The Orphan's Lament" (Öksüzün Ağıdı) 1994 yılında, üçüncü albümü “If I'd Been Born An Eagle” (Bir Kartal Olarak Doğsaydım) ise 1997 yılında yayınlanmıştır. 1999 yılının başında, topluluk “Where Young Grass Grows” (Taze Otlağın Yetiştiği Yer) adlı dördüncü albümünü yayınlamıştır. Albümler büyük bir başarıya ulaşmış ve grubun uluslararası alanda tanınmasını sağlamıştır.
Huun-Huur-Tu, 2000 yılında BBC Music kanalında canlı yayınlanan bir programın açılış ve kapanışı esnasında eserlerini canlı icrâ etmiştir. 2001 yılında grubun ilk canlı albümü yayınlanmıştır. Topluluğun kurulduğu günden beri birçok icrâcı değişmiştir; ancak Huun-Huur-Tu Tuva müziğinin en bilindik icrâ topluluğu olmayı ve dinleyiciler için ilhâm kaynağı olarak nitelendirilebilecek bir kurum olma özelliğini sürdürmüştür. Huun-Huur-Tu 2004 yılında BBC Dünya Müzikleri Ödülü’ne aday gösterilmiştir.
Festival tanıtım ekinden alıntılanmıştır.


































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder